23 Haziran 2011 Perşembe

Çocuk sapıklarının tepkisi…

Bulunduğu ilin asayiş, mal, can ve namusundan sorumlu Giresun Valisi Dursun Ali Şahin’in Bakanlar Kurulu Kararı gereği, mezuniyetlerini kutlayacak olan kız öğrencilerimizi kem gözlerden muhafaza edebilmek adına eteklerinin diz kapağını örtecek boyda olmasını, kolsuz ve askılı elbise giydirilmemesiyle ilgili genelgesine karşı koyanlar, çocuk pornosu izlemede Türkiye’yi dünyada birinci yapan ahlaksızlardır.

Genelgeyi, “çocukların başarısı etek boyuna indirildi” manipülasyonuyla tepki gösteren sapıklar, böylece şiddetle karşı çıktıkları türbanla ilgili düşmanlıklarını ve fikirleriyle çelişen nasıl bir paradoks içinde bocaladıklarını da itiraf etmişlerdir.

Yaratıcı Allah, yarattığı her canlının fıtratını bildiğinden sınırlar getirmiş, cinselliklerini fışkırtanların karşı cinslerini nasıl kışkırtıp şehvetsi tetiklemeye neden oldukları tehlikelere karşı uyararak, insanlık yararına tartışılmaz hükümler getirmiştir. Kişinin imansal veya iradesel direncini zorlayıcı imtihansal bir serbestiye imkân tanımayarak, doğrudan yasak koymuştur. Çünkü hiçbir fıtrat, teşvik edici cinselliğe karşı duramayacağından doğabilecek harami bakış, etkileşim ve ilişkilere neden olabilen tüm gerekçelerin önünü kesmiştir.

Ancak çağdaşlık adına çocuk-genç-yaşlı demeden teşhir ederek önce gözleriyle basınçlarını arttırıp sonra ya rıza ya da tecavüzle tatmin olabilmelerini kısıtlayacak ahlaki kurallara tepkide bulunmaları, şüphesiz sapkınlıklarının bir gereğidir.

Artık kadın vücutlarından uyarılamamaları çocuklara karşı ilgilerini arttırmış, kız çocuklarımızın mini etekleri ve göğüs dekolteleri iyice azmalarına, birkaç dakikadan müteşekkil iğrenç emellerine ulaşabilmek uğruna cinayeti bile göze alabilecek canavarlıklara sebep olmaktadır. Kadın vücudu o kadar ayağa düşüp sokaklara serildi ki, masum çocukların saf bedenleri heyecan oluşturur hale geldi.

Peki, suçlu sadece sapıklar mı? Azmettirenlerin hiç mi kabahati yok?

Özellikle ebeveynlerin, çocuklarının mahremlerinin saklanmasına tepki duymaları, herhalde teşhir etmelerinin doğurduğu sapınç gururlarındandır. Akabinde bakışa, ilişkiye, tacize, tecavüze veya cinayete uğradıklarında da hesap sorar, gözyaşları içinde tepinip dururlar.

İstanbul eski emniyet müdürü Celalettin Cerrah’ın Münevver Karabulut cinayetiyle ilgili ana ve babayı suçlayarak, “kızlarına sahip çıksalardı” açıklaması, ailece kabul edilmeyip öfkelenmelerine neden olsa da tamamen doğru ve diğer ebeveynlere apaçık bir öğüttü. Aylarca sokaklarda gösteri yapacaklarına kızlarına ahlak dersi verebilselerdi ne toplumu rahatsız eder ne de sefilliklerini ortaya dökerlerdi. Kızlarının yabancılarla ilişkilerine özgürlük gerekçesiyle destek verenlerin feryatları, içi boş bir ceviz kabuğundan farksızdır. Asıl suçlamaları gereken güvenlik güçleri ya da mahkemeler değil, bizzat kendileri ve teşvik edici çağdaş fikirleridir.

Cinselliklerini sergileyerek bacak ve göğüs dekolteleriyle mahremiyetlerini teşhir edenlerin gerekçeleri ne olursa olsun; tamamı erkekleri kendilerine çekebilmek maksadıyla baştan çıkarmak isteyen fahişelerdir.

Öyle ki, hedeflerine ulaşabilmek için tahrikte sınır tanımaz; ya gösterip ilişkiye girmez, ya ten uyuşumu sağladıklarında tereddüt etmeksizin çılgınca bacaklarını açar, ya da kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez mantığıyla çıkarı adına karşısındakine iffetini teslim eder. Ama çıldırttığı erkeğe yaklaşmayınca tacize yahut tecavüze uğradıklarında da namus sömürüsü yaparak kendisini masum, karşısındaki de suçlu olmakla yaftalarlar.

O kadar utanç verici olaylara şahit olmuş ve bizzat içinde bulunmuşumdur ki, şükürler olsun ki Allah’ın hidayetiyle tüm geçmişimden sıyrılmış ve dönüşümüme neden olan Hong Kong’daki olayın şifresini bulabilmek için Allah’ın yönlendirmesiyle Kur’an’a sarılarak, bir kul olduğum gerçeğine ulaşmam akabinde hırslarımdan vazgeçip 35 yaşında kendimi emekliye ayırmıştım.

Arayışım esnasında günümüzün popüler bir iş kadını, yurt dışında yapmayı planladığımız işbirliğiyle ilgili ofisime gelmişti. Öylesi bir dekolte giymişti ki, sanki iş değil aşk yapacaktık. Bir müddet gözlerimi vücudunda gezdirdikten sonra masamdan kalkıp yanına oturarak cüretkârca sergilediği bacaklarını okşamaya başladım. Amacım tahrik olmuş olup nefsimi tatmin etmek değil, kendisine bir ders vermekti.

“Ne yapıyorsunuz Mehmet Ali Bey” derken, aslında istiyor ama hiç beklemediği ani tavrıma anlam veremiyordu. Kendisine, bu giyinişinizin nedeni beni baştan çıkarıp yatağa atmak değil de nedir diye sorduğumda; bu nasıl bir düşünce diye yanıt vermesi akabinde; “iş toplantısına münhasır bir kıyafet giymeniz gerekirken, siz tıpkı bir fahişe gibi yanıma geldiniz, başka nasıl bir tepki bekliyordunuz, kusura bakmayın aklına ve iş becerisine değil de cinselliğine güvenenlerle iş yapmam, görüşmemiz bitmiştir.”

Kendilerini teşrif ve ikram eden kadınlar, aşağılık komplekslerinin esiri olmalarından sürekli beğenilmek, iltifatlara mazhar ve iktidar olabilmek için erkeklerle kıyasıya yarışıp müsavi görme hatta daha üstün kılma çabaları, ahlaktan yoksun bulunup başarılarını akıllarıyla değil de bedenleriyle elde etmek istemelerinden dişiliklerini hoyratça kullanır ve cinselliklerini ön plana çıkararak ellerindeki gücün sadece cazibeleri oldukları düşüncesiyle hareket ederler.

Dubai’deki şirketimin halka ilişkiler bölümünde çalışmak isteyen ve tahsilini ABD’de yaptığı ve üç dil bildiği referansıyla karşıma getirilen bir Türk bayanı görünce, Müslüman Türklüğümden utanmış ve kendisine, kusura bakmayın herhalde yanlış bir anlaşılma olmuş, şirketimiz kadın pazarlamıyor ve sizin gibi cinselliğiyle etkileme gücüne inanmış bir ateş topuyla çalışamayacağımızı, dolayısıyla itibarımıza leke getiremeyeceğimizi ifade ederek, açık olmanın da ahlaki kurallar dâhilinde hiçbir mahsur taşımayacağını, ancak fahişelere istisna bir düşünce ve giyimin iş hayatında makbul sayılmadığı telkinlerinde bulunma zorunluluğunda kalmıştım. Daha nice olaylar…

Eğer öngörüldüğü gibi iradelerle arzulara gem vurulabilecek bir nefsi denetim kudreti olabilseydi örtünme emrolunmaz, herkesin dilediği gibi mahrem yerlerini teşhir etmesi sakıncalı bulunmazdı. Zaten milyonlara göz zinasında bulunduranların namuslu sayılabilmeleri mümkün müdür? Karşı cinsini azdıracak nitelikte cinselliklerini deşifre edenlerin taciz ve tecavüz gibi bir şikâyette bulunabilme hakları yoktur. Dolayısıyla ne tacizcilerin ne de dayanamayarak tecavüzü gerçekleştirenlerin tek başlarına suçlu addedilmeleri apaçık bir haksızlık ve adaletsizliktir.

Kendilerine duyulmasını istedikleri ilgiyi bilgileriyle değil de şehvetsi bir hazla sağlamaya çalışanların azmettirici dekolte ve mimikleri taciz yahut tecavüzü zorunlu kılmaktadır. Ya, evli kadınlara ve erkeklere ne demeli? Bundan dolayı zinalar artmakta, çiftlerin hem birbirlerini aldatıp hem de kıskanmalarının döngüsü fırtınalar kopartmaktadır. Sonra da kimden olduğu belli olmayan gayri meşru çocuklar ve yıkımlar baş göstermekte, her iki taraf birbirlerini namussuzlukla ve ihanetle suçlamaktadırlar.

Sesleri yahut oyunculuklarıyla mesleklerini icra eden fahişe görünümlü şarkıcı ya da tiyatrocuların asıl amaçları erkekleri tatmin ederek şöhrete ve zenginliğe ulaşmaktır. Neredeyse külotları görünecek kadar topluma saygı duymayıp meydan okuyabilen sözde sanatçıların oturdukları sırada kıçlarının görünmemesi için olmayan eteklerini çekiştirmelerinin nasıl trajikomik bir görüntü oluşturduğunu dahi muhakeme edememeleri, vücutlarından başka ellerinde hiçbir şeyleri olmadığını kanıtlamaktadır. Ayrıca haber ya da tartışma programlarını yöneten bayanların bile cinselliklerini cüretkârca sergilemeleri, düşünen yahut sorgulayan değil de şovsal bir seks metası olduklarını ortaya koymaktadır.

Ahlakı, ailevi ve toplumsal düzeni çığırından çıkaran çağdaşlık sendromu, masum çocuklara da aşılandırılarak baştan çıkarmada etkin kılmak suretiyle toplumu sapıklaştırmışlar, kendileri son derece günahsızlarmış gibi medeniyet adı verdikleri bulaşıcı zehirlerini sinsice yaymaya devam etmektedirler. Bu sebeple tahrikkar kılıkta dolaşanlara olası bir taciz ve tecavüzde bulunan suçlulara verilen cezanın aynısı, azmettirme cürümlerinden dolayı hafifmeşreplilere de uygulanarak saldırganlaştırmalarının hesabı sorulmalıdır. Kendileri milyonları taciz ederken suçlu değiller de bir kişinin tacizi mi suç sayılabiliyor? Yoksa taciz ettikleri haktan daha mı ayrıcalıklı ve değerlidirler?

İnsan psikolojisi ve duygusal reaksiyonu akıl ve mantık kuramlarıyla çözebileceğini sanan teorisyenler, gerçeğin hiçte öyle olmadığını bildikleri halde yanlışlarında ısrar etmeleri, din dışı olmalarındadır. Eğer hipotezleri karşılık bulup mantık, duyguları bastırabilseydi, dünyada hiçbir suça ve sapkınlığa rastlanmazdı…

Kız çocuklarının mini etek, kolsuz ve askılı elbise giyememelerine karşı çıkan ebeveynlere diyeceğim odur ki; gelin, çocuklarınızı geleceğin fahişeleri yapmayın; erdemlik ve haya kavramlarını zihin ve kalplerine öyle kazıyın ki, nefisleri uçkurunda dolaşıp amaçları tatmin olmak olan erkek arkadaşlarına peşkeş çekip de ne kızlarınızı kirletip bunalım ve intiharlara sürükleyin ne de Münevver Karabulut gibi acı sonlar yaşatın; pozitif eğitimden ziyade ahlaka öncelik vererek hem kendisi hem de ebeveynler olarak sizler elem ve kederden kurtulup yaşam boyu dövünmekten sakının; sapıklara alt yapı hazırlayarak çocuklarınızı tepside sunmayın; kıvılcıma neden olabilecek dekoltelerden uzak durun ve birbirinizin iffetini pazarlamayın.

Medeniyet dediğin açmaksa bedeni
Desene hayvan senden daha medeni

Mehmet Akif Ersoy

Hiç yorum yok: