3 Ağustos 2009 Pazartesi

Satanistliği tescillendi…

Hüseyin Üzmez ile yaptığı programda sapıklığı belgelenen Fatih Altaylı, Cübbeli Ahmet’le dalga geçtiği üçlü tiyatroda da “Ben Allah’tan korkmuyorum, şeytandan korkuyorum” diyerek, tanrısı şeytan olduğunu açıkça itiraf etmiş, dolayısıyla şeytanı Allah’tan daha güçlü ve üstün tutmuştur. Allah, birçok ayetinde kendisinden korkulmasını emretmiş ve Al’i İmran Süresi 175. ayetinde de: “İşte o şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Şu halde, eğer iman etmiş kimseler iseniz onlardan korkmayın; benden korkun” buyurmuştur. Ancak şöhret ve cebini doldurma amaçlısı Cübbeli, hurafeleri bırakıp da Altaylıyı uyarmamış, yalakasal övgülerinden geri adım atmayarak, izleyicileri bilgilendirmemiştir.

Daha pespayesi ise, Cübbeli Ahmet’in tepkiden çekinerek, satanist Altaylının sözünün güya yanlış anlaşıldığı kayırmasına kalkışarak savunması, ayrıca Altaylının, Cübbelinin savunmasını teyit etmeyerek hiç aldırış etmemesi, al birini vur ötekine kabilindendi. Oysa Allah, Tevbe Süresi 80. ayette: “(Ey Muhammed!) Onlar için ister af dile, ister dileme; onlar için yetmiş kez af dilesen de Allah onları asla affetmeyecek. Bu, onların Allah ve Resulünü inkâr etmelerinden ötürüdür. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” buyurmaktadır.

Cübbelinin Kur’an’ı değil de, hurafelerden oluşan hadis adı altındaki rivayetleri referans alması ve Kur’an’da karşılığı bulunmamasından doğan şüpheleri giderebilmek adına peygamberimize rüyada gelen vahiyler olduğunu ifade etmesi, alışılagelen medyatik hocalar, peygamberler, mehdiler gibi onun da nasıl yalancı bir münafık olduğunu ortaya koymuştur. Ancak Rabbimizden indirilene uymak ve tebliğ etmek kaçınılmaz bir görev olup, Kur’an’a muvafık olmayan sözlerin, peygamberimizin hadisi olduğu iddiasında bulunmak, zalimliğin ta kendisidir. Allah, Maide Süresi 67. ayette: “Ey Muhammed! Rabbimden sana indirileni tebliğ et. Eğer yapmazsan; O’nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur.” buyruğu son derece açık ve anlaşılabilirdir.

Bu sebeple yüce peygamberimiz Kur’an’ın dışına çıkmamış, her söz ve davranışı Kur’an’a muvaffak olmuştur. Bana nispet olunan hadisi Kur’an’la karşılaştırınız. Kur’an’a muvafık ise, o benimdir, ben söylemişimdir.” Hz. Muhammed (S.A.V)

Allah, peygamber ve ayetlerinin kahkahalar içinde tartışılarak, fütursuzca alaya ve oyuna alındığı program öyle sınırları aştı ki, cennetle ilgili bir mevzuda kâfir Altaylı, (hâşâ) ‘Allah’ı sahtekârlık’ yapmakla suçlamaya kadar ileri gitti. Ancak Cübbeli, Altaylıya hiçbir tepki göstermeyerek şöhretsel şovunu sürdürmeyi tercih etti. Allah, Nisa Süresi 140.ayet ve En’am Süresi 68. ayetler de:“O kitapta size indirmiştik ki; Allah’ın ayetlerinin inkâr edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlar bundan başka bir söze dalıncaya kadar, kâfirlerle beraber oturmayın; yoksa sizde onlar gibi olursunuz. Elbette Allah, münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir araya getirecektir.”

Cübbeli, insanların hidayete eriştirebilmeleri adına dolaylı yollardan günah işlemeyi teşvik edici beyanlarda bulunmuştur. Güya ömrü fuhuş yapmakla geçmiş bir kadının, bir köpeğe su vermekten cennete gittiğini söyleyerek, Allah’ın haram ve helal saydığı buyruklara esneklik getirmiş, büyük günahlar içinde olunsa da ibadet yapılmasının farzından bahsederek, ısrarla günahtan kaçınılması ile ilgili hükümleri yok sayabilmiştir. Oysa Allah, Ahzab Süresi 36. ayette:
“Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir kadın ve erkeğe, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur. “ emriyle, günah ile sevabın, yani küfür ile imanın bir arada bulunamayacağını; Müslüman, ister kadın, ister erkek olsun, kendi istek ve düşüncesine göre bir yol edinmesinin kesinlikle mümkün olamayacağını, şartlar ve duygular ne olursa olsun, Allah ve Resulünün hükümlerine karşı gelinmemesini ve itaat edilmesini buyurmuştur.

Bir zaman, tıpkı satanist Altaylının bir benzeri olan cühela Reha Muhtar’ın Ateş Hattı canlı yayın programına katılmış, ayetler ve hükümler hakkında ileri geri konuşması üzerine kendisini uyarmış, şovunu sürdürmeye devam etmesi akabinde derhal programı terk etmiştim. Onlar din konusunda değil bir program yöneticisi olmak, öylesi bir ortamda seyirci olmaya dahi layık değillerdir. Her kim, amaçları reyting ve reklâm geliri olan bu kâfirlerin yönettiği programlara katılırlar ise, bilsinler ki münafıkların ta kendileridirler.

Ayrıca Cübbeli homoseksüel ve transseksüellerden müteşekkil livatacılara da müjde getirmiş, vazgeçemeyip livata yapmaya devam etseler de, tevbelerini ve ibadetlerini aksatmamaları neticesinde cennet vaat edebilmiştir. Onların da fahişenin köpeğe su verip cennete girmesi misali, herhalde kediye süt vermeleriyle cennete gidebileceklerini söylemeyi unutmuş olsa gerek... Oysa Allah, asla affetmediği iğrenç livatandan dolayı bir topluluğu helak etmiş, taş üstünde taş bırakmamıştır. Yoksa Cübbeliye, livatacıların affedileceğine dair rüyasında bir vahiy mi gelmiş?

Günahın paralı, sevabın bedava olduğunu söyleyerek, dolaylı yollardan cennete girişi ucuzlaştıran ve basitleştiren Cübbeli, fetvalarından da anlaşılacağı üzere günahkârların, fahişenin, katilin ve livatacıların; Kur’an’da emredilen cennet ehlinin amellerine gerek kalmaksızın bir tövbe ile kurtulabileceklerini açıklaması, şüphesiz ifade ettiği rüyadaki vahyinin, yani şeytan aldatmacasının bir sonucudur. Çünkü kendisi, bir türlü tövbe edemeyip kurtulamadığı o kadar büyük günahların içindedir ki, ancak böylece kendini avutmakta ve insanları da yanlış yola iterek, o korkunç cehenneme sürüklemektedir. Allah, Tevbe Süresi 111. ayette, zor ve pahalı olan cennetin nasıl kazanılacağını açık bir dille bildirmiştir. “Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır.”
Bakara Süresi 214. ayette ise: “(Ey müminler! ) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki müminler: Allah'ın yardımı ne zaman! dediler. Bilesiniz ki Allah'ın yardımı yakındır.”

Cübbelinin içinde bulunduğu sapıklığı Müslümanlara da enjekte etmeye çalışması ve Kur’an bilgisi olmayanların, “İslam ne rahat ve özgürlükçü bir din; hem fuhuş yapar hem tövbe ederim, hem hırsızlık yapar hem namaz kılarım, hem cinayet işler hem hacca giderim, hem içki içer hem oruç tutarım, hem babamı öldürüp kafatasında şarap içer, hem de tövbeyle cennete girerim v.s gibi her işin yeri farklı” bir inanç, ne acıdır ki tüm izleyicilerin hafızalarına kazınmış, zehirlenmelerine yol açmıştır.

Cübbelinin ifade ettiği Allah’ın tövbe kapısı bu kadar cömert mi, yoksa şeytanın bir aldatmacası mı? Ayrıca Kur’an hükümlerine tamamen zıt, mahşerdeki sevap alış verişiyle ilgili arkadaş hurafesi ise, onun gerçekten bir mümin mi, yoksa bir şeytan mı olduğu sorusunu doğurmaktadır. Allah, Lokman Süresi 33. ayette: “Ey İnsanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Ne babanın evladı, ne evladın babası namına bir şey ödeyemeyeceği günden çekinin. Bilin ki, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan, Allah'ın affına güvendirerek sizi kandırmasın.”

Cennet ve cehennemle ilgili Kur’an’da açıklanmayan hurafeleri peygamberimize iftira ederek, öylesine anlamlı anlatıyor ki, temel bilgisi olmayan herkeste, maalesef bu yalanlara inanabiliyor. Cömert ve hayırsever kâfirlerin cehennemde hiçbir azaba çarpılmayıp, orada kalacaklarını ifade etmesi, kendi içinde büyük bir çelişki oluşturduğu kadar, Kur’an’ın hiçbir yerinde yer almamaktadır. Ayrıca iman ettiğini iddia eden münafıkları bile kâfirle eşdeğer tutan Allah, birbirlerinden hiçbir farkları olmadığını bildirmiştir. Oysa Allah’ın adı anılmadan, yani bismillahirrahmanirrahim demeden kesilen hayvanların etini yemenin bile haram emredildiği bir vahiy de, Allah adına yapılmayan bir cömertliğin, hayrın ve iyiliğin makbul sayılabilmesi mümkün mü? Benliği, nefsi veya hümanist bir anlayışla yapılan sözde iyiliğin, Allah nezdinde muteber görülebilmesi söz konusu değildir. Allah, Ena’am Süresi 121. ayette: “Üzerine Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin. Kuşkusuz bu büyük günahtır. Gerçekten şeytanlar dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız şüphesiz siz de Allah'a ortak koşanlar olursunuz.”

Dünya hayatının aldatıcılığı içinde bocalayarak, tövbe edip cennete girilebileceğini sanan Cübbeli Ahmet, Allah resulünün yoksul yaşamını kendine örnek almak bir yana, bir lord misali pahalı elbiseler ve Kraliyet düğmeleriyle kuşanıp lüks arabalarla gezmekte, cemaatine tenezzül edip dertleşmemekte, cemaatinin hayır adına verdiği yardımları zimmetine geçirip saltanat sürerek, eşi ve çocuklarını en dorukta yaşatmakta, Allah ve Resulünün hükümlerine çıkarı uğruna peşkeş çekerek ve Allah’a sahtekâr dedirterek mi cennete gireceğini sanıyor? Çünkü o, cemaati olan bir hoca ve cemaatinin en alt seviyesindeki insanla aynı yaşamı sürdürerek, Allah’ın buyurduğu gibi dünya nimetinin hiçbir değeri olmadığı ve asıl hayatın ebedi ahiret hayatı olduğunu yaşayarak örnek olmalıdır. Allah, Fatır Süresi 5. ayette: “Ey insanlar! Allah'ın vadi gerçektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (şeytan) da Allah hakkında sizi kandırmasın!”

Kendisi eleştirdiği kişilerden daha üstün ve doğru mu ki, sırf Müslüman cemaatlerin hata ve yanlışlarını zikretmekte, asıl laik ve Kemalist olan İslam düşmanlarından bahsetmeyerek, gizliden gizliye onları kayırma telaşıyla Altaylı ve Bardakçı ile işbirliği içinde olabilmektedir. Zaten onların bir gayeleri de bu değil miydi? Sözde taptığı Allah’ına ‘sahtekâr’ dedirten ve yanı başındaki o kâfiri öven bir kimse, asla Müslüman olamaz. Onun ilmi rahmani değil şeytanidir. Eğer amele değil, ilme hürmet edilecekse; Cübbeliye değil, meleklerin hocası şeytana itibar ediniz… “Hanginiz Allah rızasına uymayan bir icraat görürse, ona karşı gelsin.” Hz. Muhammed (S.A.V)

Allah tarafından mühürlenmiş kâfir veya münafıklara hiçbir korku, mucize veya güzel söz fayda vermez. Cehennemle ilgili mevzularda kahkahalarla gülebilen magazin tarihçisi Murat Bardakçı ile satanist Altaylının tavırları, her ne kadar Cübbelinin onurunu ve sözde imanını dürtmemişse de, inanıyorum izleyicileri kahretmiştir. Lütfen söyler misiniz; Cübbelinin onlardan hiçbir farkı var mı? Allah, Bakara Süresi 6. ve 7. ayetlerde: “Gerçekten kâfir olanları azap ile korkutsan da korkutmasan da aynıdır. Çünkü onlar iman etmezler. Zira Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Onların gözlerine de bir çeşit perde gerilmiştir ve onlar için büyük bir azap vardır.”

Yaklaşık yedi yüze yakın cihad ayetini yok farz ederek, dünyada bir savaşın olmadığını, dolayısıyla Müslüman direnişçilerin, özellikle El Kaide’nin boş yere insanları
öldürdüğünü açıklaması ise, oluk oluk akan para, mal ve altınlardan müteşekkil geliri kesilen ve aylık 40.000 TL. gideri olan Cübbeli Ahmet’in, haçlılarca satın alındığının açık bir delilidir. Terör adına tüm Müslümanlara savaş açıp işgal eden, aşağılayan, işkence yapan, çocuklara kıyan, yaşlıları öldüren, Müslüman kadınlara tecavüz ederek hamile bırakan, yurtlarından çıkaran ve yaşam hakkı tanımayarak bağımsız olmalarını engelleyen barbar emperyalistlerin acımasızlıklarını meşru görüyor ki, Müslüman direnişçileri kınayabiliyor. Kahrolası, nasıl da döndürülebildi?

Allah, Nisa Süresi 74. ayette: “Dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşırlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz.”
Nisa Süresi 84.ayette: “Allah yolunda savaş. Sen, kendinden başkası (sebebiyle) sorumlu tutulmazsın. Müminleri de teşvik et. Umulur ki Allah kâfirlerin gücünü kırar. Allah’ın gücü daha çetin, cezası daha şiddetlidir.”
Bakara Süresi 244.ayet: “Allah yolunda savaşın ve bilin ki Allah her şeyi işitir ve bilir.”
Enfal Süresi 39. ayette : “Yeryüzünde fitne kalmayıncaya ve din tamamıyla Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer küfre son verirlerse, onları bırakın.”

Daha yüzlercesi….

Kâfir ve münafıkların itibarını kazanabilmek için onlara uyan Cübbeli Ahmet, hem Allah’a hem de peygambere ihanet ederek, hainlik ve münafıklıkla yaftalanmıştır. Ayetleri ayakları altına aldığı daha birçok konuyu açmaya gerek duymuyor, herkesin doğruyu bilmesi adına Kur’an’a davet ediyorum. Tek vahiy Kur’an’dır, diğeri şeytanidir. Allah, Ahzab süresi 1. ayette: “Ey peygamber! Allah’tan kork, kâfir ve münafıklara uyma. Elbette Allah her şeyi bilmekte ve yerli yerince yapmaktadır.”

Ey doymak-bilmez Cübbeli!

“(Ey münafıklar! Boşuna) özür dilemeyin, çünkü siz iman ettikten sonra (tekrar) kâfir oldunuz. Sizden (tevbe eden) bir grubu bağışlasak bile, bir grubu da suçlu olduklarından dolayı azap edeceğiz.” Tevbe. 66

Hiç yorum yok: