25 Temmuz 2009 Cumartesi

Kemalist feodalizm yıkılabilecek mi?

Kemalist çete ve terör örgütlerinin suçlanma ve yargılanmasına karşı yekvücut direnen o kurumlar; katil ve bozguncuları aklayabilmek adına adaleti öylesine kıymaktadırlar ki, bugüne kadar Müslüman Türkiye milletinin hukukla idare edilen bir devletleri olmadığını gözler önüne sermektedirler.

Genelkurmay, yargı, üniversite ve medyada kökleşen Kemalistler, kendilerini temsil eden CHP çobanlığında terörist yandaşlarını kurtarabilmek için açıkça arka çıkabilmekte, yargıyı ve hukuku çerçöp haline dönüştürüp kilitleyebilecek her türlü zorlukları ve gayrikanunî adımları atabilmektedirler.

CHP’nin feryatları, Genelkurmay’ın GATA’sı ile başlayan süreç, HSKY’nın dürüst, cesur ve kararlı savcı ve hâkimleri tarihi görevlerinden uzaklaştırabilmek çabalarıyla çirkinleşmiş, eğer başaramazlar ise, silahlı isyan olan darbeyi de deneyecek planlarını son çareleri olarak askıda beklettikleri tahmin edilmektedir.

Politikacısı, generali, profesörü ve gazetecisiyle örgütlenen acımasız ve vicdansız Ergenekon terör grubu, bilinmelidir ki dağdaki cühela PKK terör örgütünden çok daha tehlikeli, yıkıcı ve etkilidirler. Çünkü diledikleri gibi devletin imkânlarından yararlanmaktadırlar. Sokaktaki cahil insanları terörist sanan akıllar, böylece makam, kariyer, rütbe sahibi ve devletin en üst düzeyinde görev yapanlarında terörist olabilecekleri gerçeğine şahit olmuş, ancak kimlikleri ve eğitimlerinin cazibesi ve güçlerinden PKK’ya duydukları tepkiyi onlara gösterememişlerdir.

Bugüne kadar gelmiş geçmiş tüm hükümetlerin bu terör örgütünün hegemonyası altında milletimizi idare ettikleri ortaya çıkmış, AKP ve lideri başbakan Erdoğan’ın cesur ve kararlı duruşu, dokunulmaz sanılan diktatoryayı deşifre ve perişan etmeye yetmiştir.

Artık hak ve adalet adına milletimizin durağan sessizliğini bozması, Ergenekon terör örgütüne karşı hep birlikte ayağa kalkarak hükümetin arkasında durma tarihi görevliliklerini üstlenmeleri, kaçamayacakları hayati vazifeleridir.

Başbakan Erdoğan; PKK terör örgütüne yardım ve destek çıktıkları gerekçesiyle nasıl DTP ile görüşmüyor ise, Ergenekon terör örgütünün destekçisi ve avukatı CHP ve Deniz Baykal ile de bir araya gelmemeli ve hiçbir konuda müzakere yapmamalıdır. DTP ne kadar terörist ise, CHP, çok daha vicdansız ve barbar bir bölücüdür.

Atatürk adına yapılan bozgunculuklar, fitneler, bölünmeler, cinayetler, ruhi ve fiziki saldırılar, hakaretler, yasaklar ve kısıtlamaların yegâne sebebi, vahiy düşmanı putperest Kemalistler, ateist ya da deist laikler ve pornografik çağdaşlardır. Oysa Mustafa Kemal Atatürk ölümlü bir insandır, her fani gibi dünyadaki kadersel görevini tamamladıktan sonra eceli gelerek ölmüştür. Dolayısıyla ısrar ve inatla ölüyü yaşatmaya çalışarak ardına sığınıp onu tanrısallaştıran toplumlar, bilinmelidir ki başarısız, korkak, zafer tadamayan, keşfedemeyen, rakiplerine üstün gelemeyen, mücadeleden kaçınan, gelişemeyen ve artıklarla geçinen yabani, ilkel ve eçhel toplumlardır.

Bir toplum; canlı veya ölüye haddi aşarcasına layık olduğundan fazla bir sevgi ve değere tabi tutar ve onun adıyla yükselebileceğine, tutunabileceğine, kollanabileceğine, korunup gözetebileceğine inanır ise, o toplum yaratıcının lanetine uğrar. Ayrıca o toplumun düşünen, sorgulayan ve muhakeme edebilen akla sahip olmayan yığınlar oldukları da kurdukları merhametsiz, adaletsiz ve benlik düzenlerden anlaşılır.

Ancak Atatürk’ü anmak ve sevmekle var olunabileceği abartısıyla Müslüman halkımızı vahiyden uzaklaştıran Kemalistler, şeriatın savunucusu sanılan namı değer Cübbeli Ahmet Hoca’yı da saflarına çekmiş, laik ve Atatürkçü bir hoca kazanmanın zaferini kutlayabilmişlerdir.

Okuyucularımın Cübbelinin, teke tek programındaki düşünce ve görüşleriyle ilgili yorum yapmamı isteme baskıları, konumuzla bağlantılı olmasından dolayı değinmemde bir mahsur olmayacağını düşündüm. Amacı şöhret, güç ve para olan bir mürted ile ilgili özel bir başlık açmayı uygun görmediğimin bilinmesini isterim.

Kol düğmelerinde çıplak kadın figürleri ile dolaşmaktan ayrıcalık ve gurur duyan azılı İslam düşmanı Fatih Altaylı adlı sapık bir gazetecinin konuğu olan Cübbeli, nasıl iğrenç bir pazarlıkla o programa çıktığını, hem Altaylı’nın açılış konuşmasında hem de ahbap-çavuş ilişkilerinden anlaşılmış, soruların müşterek hazırlandığı aptallarca dahi fark edilmiştir. Yakın bir gelecekte, özellikle Ramazan ayında, eğer Cübbeli habertürk’te program yapar ise, sakın ha şaşırmayın…

Kemalist medya; Zekeriya Beyaz ve Yaşar Nuri Öztürk’ten sonra, yeni şöhreti Cübbeliyi de saflarına katmanın şerefine kadehlerini kaldırıyorlar…

İnanç, düşünce, görüş ve yaşam düsturları birbirine düşman iki tarafın kahkahalar içindeki diyalogları her ne kadar hayret uyandırsa da, Cübbelinin siyaseti İslam’dan ayırarak büyük siyasetçi ve devlet adamı yüce peygamberimiz Hz.Muhammed (S.A.V)’e ihanet etmesi ve vahye, şeriatın hükümlerine karşı gelmesi; Allah’a olan iman ve inancı reddedip aklı üstün tutan rasyonalizmin, yani ateizmin siyasi terminolojisi olan laikliği savunarak, batı türü bir laikliği talep etmesi; hilafeti ve şeriatı yıkarak batılı devrimlerle Müslüman Türkiye milletini batılılaştıran Atatürk’ün devrimlerini destekleyerek özgürlüğü getirdiğini ifade etmesi; artık onun için başka bir söze mahal bırakmamaktadır.

Allah’ın ayetlerini dünya malı ve şöhreti gibi az bir bedel karşılığı satabilen Cübbeli Ahmet Hoca’yı, yeni taraftarları o Kemalist ve laik güruhların iltifat ve alkışları kurtaramayacaktır. Kalbinde fitne ve tereddüt taşımasından dolayı inandığı gibi iman edememekte, dolayısıyla dik duramayarak rivayet referanslı hurafelerle dolu bilgileri ve komiklikleriyle insanları güldürmekte, böylece alçalarak yok olup gidebileceğini hesap edememektedir.

Oysa Vatikan’ın ve Papa’nın laikliğe karşı savaş açtığını bilmekten aciz Cübbeli, AB’de laikliğin yerlerde süründüğünü, laikliğin kalesi olan Fransa’da yıllardır sürmekte olan Hıristiyanlaşma sürecinin hızlandığını, İtalya’da en temel hakların din adına sorgulanmaya başlandığını; magazini ve parayı önemsemesinden takip etme gereği duymamıştır. Unutmamalıdır ki hükümetler dahi papazlar tarafından kutsanarak göreve başlıyor. Keşke laikliğin ve batılı laik diye kastettiği anlayışın ne olduğu dersini çalışsaydı da, mürted durumuna düşmeseydi. Ona cübbeli ve sakallı papaz bile diyemiyorum, çünkü onlarda laikliğe karşı…

Yoksa İsmailağa cemaati ve Mahmut Efendinin reformsal değişimlerinin mimarı Cübbeli mi? İsmailağa laikliğe ve Atatürkçülüğe doğru mu gidiyor?

Ayrıca Cübbeli, sözde ayet ve hadislerle konuştuğunu iddia ederek, Kur’an’ı referans aldığını öne sürüyor. Acaba savunduğu görüşlerle ilgili kanıtsal bir ayet, bir hadis veya en azından bir rivayet var mı?

Fatih Altaylı’nın cevaplamasını istediğim şu soruyu, sanırım siz de merak ediyorsunuzdur. Eşinin hediye ettiğini söylediği çıplak kadın figürlü kol düğmelerine karşılık; acaba kendisi de pornografik erkek figürlü bir düğme veya Yunan mitolojisindeki "bereket tanrısı" heykelini, karısına hediye etti mi?!?

“Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir kadın ve erkeğe, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” Ahzab 36.

Hiç yorum yok: