10 Temmuz 2009 Cuma

Barbar şeytanları kim azdırıyor?

Şeytan ve dostlarının vahşet ve kötülükte yarışan kadersel varlıkları bitmek tükenmez bir azgınlıkta aydınlığı karanlığa dönüştürür ve vicdanları doğrarken, barbarlıklara destek çıkarcasına sessiz kalan yığınlar ve iktidarlar, onlardan daha beter bir adaletsizlik ve lânet içindedirler. Çünkü münafık, kâfirden yetmiş kez daha tehlikelidir. Hz.Muhammed (S.A.V.)

Kötüyü teşvik eden çıkarcı dilsiz şeytanların insafsız politikaları ve korkaklıkları cehennemin yaşanmasına, dolayısıyla haksızlıkların, işgallerin ve katliamların meşrulaştığı bir dünyanın var olmasına sebep teşkil etmektedir.

ABD, Rusya ve Çin gibi tarihleri caniliklerle dolgun kuduruk katillerin BM aracılığıyla saldırı ve soykırımlarını yasallaştıran daimi güvenlik üyelikleri, hiç kimsenin kendilerine bir yaptırım uygulama yahut hesap sormalarına fırsat tanımamakta, böylece diledikleri zulmü işleyerek ve gözüne kestirdikleri zengin topraklı ülkeleri işgal ederek yargılanmaktan kurtulabilmektedirler.

Vahşet ve işgalin merkezi olan Birleşmiş Milletler, ancak sömürdükleri toplumlara karşı kükremekte, dolayısıyla dünya, beş barbar daimi güvenlik üyesinin esiri olmayı kabullenerek, her biri ya para, ya politik ve askeri güç, ya da fırsatçılığa dayalı destek gerekçeleriyle bağımsızlıklarına, onurlarına, inançlarına ve insanlarına fiyat etiketi koyarak, çerçöp bir pislikten farksız olsalar da yine itibarlarını sürdürebilmekte, ahmaklarca güven, sevgi ve saygı görebilmektedirler.

BM’nin haçlı hegemonyasındaki yapısı; bilinmelidir ki Müslüman toplumlar aleyhine bir tehdit, işgal ve katliam olmaya devam etmektedir. İslam düşmanı beş azılı barbar ülkenin aralarında paylaştıkları dünya, Allah’ın cennet karşılığı emrettiği CİHAD mücadelesini gerekli kılmakta, ölümlü dünyada korkarak alçakça yaşamaktan ise, ebedi hayat için onurluca ölmenin şerefini müminlere müjdelemektedir.

Dünyadaki tüm İslam Ülkeleri ve Müslüman toplumların terörist organizasyonu BM üyeliğinden çekilmeli ve devletlerini zorlamaları, mutlaka karşı bir güç dengesi oluşturarak haksızlık ve adaletsizliklere son vermelidirler. Kapitalist ve barbar bir dünyada bu erdemliği gösterebilecek cesur bir iktidar ve toplum düşünebiliyor musunuz?

Vahşi Çin’in, içişlerine karışılmaması gerekçesiyle Türkiye’nin tepkisine karşı çıkması ve ABD başta olmak üzere diğer çete üyelerinin sessizliği, Irak, Afganistan ve diğer İslam ülkelerinin içişlerine karışılarak nasıl işgal edildikleri ve soykırıma tabi tutulduklarını hatırlatmaktadır. Dün Rusya’nın işgal ettiği Afganistan’a karşı ABD’nin bağımsızlık ve özgürlük adına giriştiği tepkiyle, bugün ABD’nin işgal ettiği Afganistan’a Rusya’nın hava desteği, Müslüman toplumları yeryüzünden silmek ve sahip oldukları zenginlikleri ele geçirerek bağımsız olmalarını engelleyebilmek içindir.

Ancak unutulmamalıdır ki Yaratıcı Allah’ın hesabı ve azabı daha çetin ve daha süreklidir…

Müslüman Türk milletinin hakkı ve adaleti ayakta tutup dengeleri sağlayan misyonuna darbe indirip tarihine ve dinine ihanet eden hainler, gerek Müslümanları, gerekse Türkleri köleye dönüştürerek barbarları cesaretlendirmiş ve en ağır zulme maruz bırakmışlardır.

Türkiye’de başbakanlık yapmış Mesut Yılmaz adlı materyalist bir hain, Doğu Türkistanlı Müslüman Uygur Türk kardeşlerimizin ve ırkdaşlarımızın Çin zulmü altında vahşice katledilmelerinin tartışılmaz tahrikçisidir. Çin ile olan ticari işbirliğimizin halel görmemesi bahanesiyle Uygur Türklerini dışlayan politikaları; işgalin sürmesi ve vahşetin devam etmesine en önemli etkendir. Türkiye’nin tarihi ve yenilmez gücünü acze uğratarak bağımsızlığını yitirten Mesut Yılmaz, Süleyman Demirel ve Hüsamettin Cindoruk gibi barbar Haçlıların taşeronları sayesinde Türkiye ne kendine, ne dindaşlarına, ne de ırkdaşlarına sahip çıkamamış, bir emir eri olmaktan öteye gidemeyerek, alçaltıcı bir odalığa dönüşmüştür.

Mesut Yılmaz gibi sefil hainlerin hala itibar görerek seçilebilmeleri, şüphesiz onu seçen ve hak etmediği saygınlığı gösteren aptal ve cahil yığınların basiretsizliğindendir. Bu sebeple seçimlerde de dile getirdiğim gerçek, kendisini seçen Rize halkı’nın bu kapkara lekenden asla kurtulamayacak ve katledilen her Türkistanlı Müslüman kardeşimizin akan kanları içinde vicdanen boğulacaklardır.

Şüphesiz her şeyi gören, bilen ve gözeten Allah, “bilinmeyen bir bilgi”’ye göre düzenlediği kader doğrultusunda dehşet ve mutlu olayları yaratmakta, her canlının ölüm tadacak vaadinden dolayı çeşitli sebepler halkederek; yatakta, sokakta, havada ve denizde bireysel veya toplu ölümler meydana getirmek suretiyle iyi ve kötü, doğru ve yanlışın apaçık ilan edileceği, hazırladığı ‘o mahşer’ gününde güncelleştirecektir.

Sözde Müslüman ülkelerin Çin vahşeti karşısındaki sessizlikleri, yakın bir gelecekte onların da aynı zulme uğrayacaklarının kaçınılmaz bir haberidir. Çin’e verdikleri ekonomik ve politik destekle azgınlaştıran o münafık ülkeler, Çin devleti kadar merhametsiz, gaddar ve canidirler.

Allah ve Resulüne olan inançları kendi istek ve düşünce temelinde olduklarından, Allah ve Resulüne karşı apaçık bir sapıklık içindedirler. Bu sebeple tam bir teslimiyetle iman etmediklerinden, vahyin emrettiği Müslüman değillerdir. Tıpkı hıristiyan ve yahudiler misali nefisleri doğrultusunda inanmakta ve ibadet ederek Allah’ı kandırabileceklerini sanmaktadırlar.

Asıl düşman münafıklar ve haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanlardır.

Ebedi hayatın yaşanacağı ve kıl kadar adaletsizliğin yapılmayacağı bir âlem var olduktan sonra, bu yalancı ve geçici dünyadaki haksızlık ve ölümlerin fiziki hiçbir değeri bulunmamakta, dolayısıyla elem ve keder önemsenmemelidir. Layık olanlar, mutlaka hak ettikleri yerlere kavuşacaklardır.

Gerek ekonomik çıkar, gerekse politik ilişkilerinden dolayı her kim Çin mallarını tüketir ve Çin ile işbirliğini sürdürmeye devam ederek güçlerine güç katarlar ise; onlar şeytanın ta kendileridirler…
İnşallah kendi eş, ana, baba ve çocukları da aynı acı ve dehşeti tatsınlar… AMİN, AMİN, AMİN

Hiç yorum yok: