14 Nisan 2016 Perşembe

Artık Haçlı-Siyonist ordulara lüzum kalmadı…

Teröre karşı İslam Ordusu!

Peki, terörist kimdir? Allah yolunda savaşan, cihad eden ve batıla karşı hakkı egemen kılmak isteyendir.

Daha açık bir ifadeyle Allah’a ve indirdiği Kur’an’a karşı savaşanlara malları ve canlarıyla direnişte bulunanlardır.

Yüzyıllardır cihadı egemenlikleri için şer görüp varlıkları boyunca Müslümanlara saldırarak en acımasız ve en berbat zulümleri gerçekleştirmek suretiyle zalimlikte ve esarette sınır tanımayan haçlı-siyonist güçler, cihadın yaygınlaşarak yerküreyi saracak olmasıyla birlikte kapıldıkları tehdit ve düştükleri korku akabinde doğrudan savaşmaya cesaret edemeyip boyundurukları altındaki İslam İşbirliği Teşkilatı üyelerine İslam Ordusu etiketiyle kurdurdukları “Münafıklar Ordusu” eliyle silip süpürme harekatı başlatmışlardır.

Batı’nın devlet politikası olarak başlattığı “İslamofobi” yani İslam korkusunu toplumlarına yayarak vahye iman etmiş Müslümanlara karşı ayırımcılık ve düşmanlık yaptırıp meşru hale getirmeleri İslam İşbirliği Teşkilatı üyelerini tedirgin etmiş, olası bir dinler arası ya da medeniyetler çatışmasını önleyebilmek adına Allah’ın hükümlerine başkaldırarak Müslümanları düşman, düşmanlarını da uğruna savaşılan dostlar durumuna getirmiştir.  

İslam, nasıl Batı için potansiyel bir düşman ise, Hıristiyanlık ve Yahudilik de İslam için potansiyel bir düşmandır. Allah’ın koyduğu kadersel sınırlar asla değişmeyecek; dün olduğu gibi bugünde yarında devam edecektir. Savaşın özü Yaratıcı ile yaratığın yani beşerin egemenliği üzerinedir. Ekonomik çıkarlarla sürdürülen ilişkiler yanıltmamalı, münafık iktidarların toplumları üzerindeki etkileri aldatmamalıdır. Sonuçta galebe çalacak Allah ve tartarlarıdır!

Haçlı-Siyonist Batı’nın İslam maskeli iktidarlara rest çekerek, ya cihad tehdidini ortadan kaldırın ya da sizde bizim gibi gömüleceksiniz” direktifleriyle paniğe kapılan münafıklar, yıllardır süregelen Müslümanların zulmüne ve katliamlarına sessiz kalırlarken, hemen Batı’nın lejyonerleri olarak “İslam Ordusu” namıyla bir güç oluşturmuşlardır. Kime karşı; Allah uğruna cihad eden Müslümanlara! Oysa İslam ordusunun düşmanı Müslümanlar mı, yoksa İslam düşmanı haçlı-siyonist kuvvetler mi olmalıdır?

Her ne kadar Batı’lı dost ve müttefiklerini; “İslam barış ve kardeşlik dinidir; hümanist bir öğretidir, öldürmek yasaktır, bir insanı öldürmek tüm insanlığın öldürülmesi gibidir; İslam’ı, cihad eden vahşilerle karıştırmayın; onlar Müslümanları da katlediyor” iddialarıyla ikna etmeye çalışsalar da, Batı diyor ki, “Arkadaş, siz kimi kandırıyorsunuz; sizin iman ettiğiniz kitap Kur’an’da cihad ile ilgili yüzlerce ayet var; Hıristiyan ve Yahudilerle savaş yapılmasının emri var; dost ve kardeş edinilmesi yasak; siyasi bir üstünlük ve egemenlik hakkı mevcut; sizin kitabınız Kur’an’a ihanet ettiğiniz gibi halklarında ihaneti mümkün değildir; ya Kur’an’daki hükümleri yasaklayıp doğru olmadığını yorumlarla tevilde bulunarak Müslüman halklarınızı ikna edecek ya da gelecek büyük savaştan kaçamayacaksınız.”    

Bunun üzerine haçlı-siyonist güçlerin korkusundan vahyi satan özde İslam olmayan din ve siyaset adamları Kur’an’a saldırarak, “Kur’an Müslümanlığını sapıklıkla” itham ederek haddi aşmışlar ve Kur’an’sız bir Müslümanlığı meşru kılabilmek için ahkam kesebilmişlerdir.
  
Başlattıkları cihad karşıtlığı münafıklar dışında Müslümanlar nezdinde bir etki oluşturmamış ve çözüm adına İslam verdikleri bir ordu kurarak, cihad ehli Müslümanları topyekun katletmeye girişmektedirler. Peki, Allah varlığını sürdürürken mümkün müdür? Allah, şehid edilen cihad ehlinin yerine yenisini ve daha güçlüsünü getirmekten aciz midir?

Hani, Müslüman bir kardeşini öldürmek, zulmetmek, kanını dökmek haramdı? Hani, haçlı-siyonist güçlerle ittifak kurarak Müslümanlarla savaşmak haramdı? Ama onlara göre cihad ehli Müslüman değil İslam dışı zalim olmalarından katledilmeleri helaldir.

Ümmet içindeki canlı bomba İslam İşbirliği Teşkilatıdır. Dolayısıyla İslam İşbirliği Teşkilatı, haçlı-siyonist güçlerden yetmiş kat daha tehlikelidir. İslam’ın egemenliği konusunda en büyük engel olan İslam İşbirliği Teşkilatı, Müslümanlık gibi bir izzeti ve şerefi öyle ayaklar altına almışlardır ki, haçlı-siyonistlerin köleliğine mahkum ettirmekle kalmamış, imani tüm değerleri dahi söküp almışlardır.

Allah'ın ayetlerine karşılık az bir değeri (dünya malını ve nefsani istekleri) satın aldılar da (insanları) O'nun yolundan alıkoydular. Gerçekten onların yapmakta oldukları şeyler ne kötüdür! Tevbe 9

Şükürler olsun ki, fani dünyanın cezp ettiren kıymetlerine değil baki ahiretin huzur ve güvencesine iman etmiş bir cihad ehli var ki, münafıkların merkezi İslam İşbirliği Teşkilatı gibi küfür güruhuna itibar etmeyip Kur’an’la amel edilebilinmektedir.

Doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırma yetisi olan bir Müslüma’nın asıl sorgulaması gereken; ekonomik kalkınma, gelişme ve gücün sağladığı böbürlenmenin Allah indinde değeri; ölümün çatmasıyla ahiretteki getirisi nedir? Dünya için mi ahiretten vazgeçilmeli; ahiret için mi dünyadan vazgeçilmeli; yoksa hem dünya hem de ahiret sevdası aynı mı tutulmalı?  

“O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz.” Nisa 74

“Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler.” Tevbe 111 

Ey iman edenler! Allah'tan korkun. O'na yaklaşmaya yol arayın ve yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz. Maide 35

“Yoksa Allah içinizden
 cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız?” Al-i İmran 142

“Yoksa, Allah, sizden, cihad edip Allah, peygamber ve müminlerden başkasını kendilerine sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan bırakılacağınızı mı sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır. Tevbe 16

“Ey Peygamber! Kafirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir! Tevbe 73

“Allah yolunda
 savaşın ve bilin ki Allah, her şeyi işitir ve bilir.” Bakara 244

“Artık Allah yolunda savaş. Sen, kendinden başkası (sebebiyle) sorumlu tutulmazsın. Müminleri de teşvik et. Umulur ki Allah kafirlerin gücünü kırar (güçleriyle size zarar vermelerini önler). Allah'ın gücü daha çetin ve cezası daha şiddetlidir. Nisa 84

“Allah ve Resulüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır.” Maide 33

“Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! (Batıllığa) son verirlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi görür. Enfal 39

“Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” Bakara 120

“Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar. İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.” Maide 51


Hiç yorum yok: