11 Aralık 2013 Çarşamba

Mustafa Balbay’ın tahliyesi bir ihanettir!

Hem de öyle bir ihanettir ki, halkı isyana götürecek bir felakettir. Eğer halk, Mustafa Balbay gibilerle eşit hukuka sahip olmayıp adalet karşısında ayırıma tabi tutuluyor ise, o halkın haykırışını hiçbir güç durduramaz ve manipülasyonlarla ikna edemez!

Allah, yaklaşık 1500 yıl önce âlemşümul yasalar indirmiş, yarattığı canlı ve cansız varlıkların özünde hiçbir değişime gitmemesinden dolayı kıyamete kadar geçerli olacak yasalara itaat edilmesini şart koşmuştur. İnsan ise, tıpkı şeytanın ’ben’ isyanı gibi yaratıcının yasalarına baş kaldırarak, ‘ben daha iyi bilirim’ böbürlenmesiyle düzeni eline yüzüne bulaştırmış, çorap değiştirircesine çıkardığı yasalarla toplumları ayakta tutan adaleti, kurumuş bir ot misali savurmuştur. Dolayısıyla adalet kıtlığı çekenler iktidara meydan okuyarak haklı taleplerini dile getirmekten vazgeçmemiş ve uğruna canlarını vermişlerdir.

Mustafa Balbay’ın düşüncesi, inancı ve yaptıklarından ziyade sokaktaki bir vatandaşla eşit hukuka sahip olup olmaması, konumundan dolayı hiçbir ayrıcalığa tabi tutulmaması önemlidir. Allah, “Ananın ve babanın aleyhine dahi olsa adaletle şahitlik edilmesini” buyurmaktadır. Oysa seküler yani batıl düşüncede ise, mevki, makam ve şöhrete göre adaletin biçimlendirilmesi mukim kılınmaktadır. İşte bu anlayıştan ötürü sokaktakilerin parya, geri kalan bir avuç insanın efendi muamelesiyle adaletin kevgire dönüştürülmesi asla kabul edilemez.

Mustafa Balbay terör örgütü üyesi olmak suçundan yargılanıyor, yargılama sonunda hakkında hüküm veriliyor, üstelik Yargıtay onaylıyor; sonra yüksek mahkeme diye nitelendirilen Anayasa Mahkemesi yanlış karar diyerek, 35 yıla mahkûm olmuş suçluyu, “tutukluğunun makul süreyi aşması ve seçilme haklarının ihlal edilmiş” olması gerekçesiyle suçsuz olduğu görüşünü ortaya koyuyor ve ceza veren mahkemede Anayasa Mahkemesinin kararına uyarak tahliye diyor.

Peki, o mahkeme, suçunun ağırlığına göre tutukluluğunu sürdürmüş ve 35 yıllık mahkûmiyet vermiş ise, tutukluğunun süresi önem taşır mı? Şayet aldığı cezadan fazla bir süre tutuklu kalsaydı, AYM’nin aldığı karar hakkaniyet taşırdı.

Allahaşkına; hangi vicdan böylesi bir tiyatroyu sindirebilir? Madem bu adam suçsuz ve yasalara aykırı yargılandı, neden 5 yıldır tutuklu kalıp 35 yıla mahkûm ediliyor? Bugün tahliyesine karar veren mahkeme, neden hapiste tutarak hayatını ve itibarını altüst etmekle kalmayıp eş ve çocuklarından kopardı? Oysa sokaktaki milyonlarca insana; neden aynı yargı çalışmıyor? Acaba halk, oylarıyla seçtiği insanlara dokunulmazlık sağlayarak paryalıklarını mı kanıtlıyor? İşte neden oy kullanmadığımı kavrayabildiniz mi?

İktidarın Zafer Çağlayan adlı bakanı Mustafa Balbay’ı ayakta alkışlıyor, Bülent Arınç’ı, Cemil Çiçek’i, Hayati Yazıcı’sı, kimi milletvekilleri adaletsizlikten duydukları memnuniyeti dile getiriyorlar.

Kusura bakmayın ama alınları secdeye gelmelerinden ötürü kendimi zorlayarak savunmaya çalıştığım Ak Partililer bilmelidirler ki, nefsi arzu ve kazanımlarının ardına düşerek gözlerini ve kalplerini öyle perdelemişler ki, nefisleri azdırıcı ne varsa yasalaştırmaktan ve kişiye özel kararlar çıkarmaktan geri durmamaktadırlar. Hatırlarsanız, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’a alçak bir CHP’li yumruk atmış ve mahkeme saldırganı tutuklamayıp salıvermesinden dolayı günlerce tepki vermişlerdi. Oysa mahkeme, çıkardıkları yasaya göre tutuklamamış, hemen akabinde yasayı değiştirmeye kalkışmışlardı. Sonuç ne oldu bilmiyorum ama adalet karşısında kendini 75 milyon vatandaşından üstün tutan bir nefsi hazmedebilmek mümkün değildir.

Şöhret ve makama göre yargının işlediği bir ülke; ne kadar adaletin bağımsızlığından, hukukun üstünlüğünden, özgürlük ve demokrasiden bahsetse de, o ülkenin monarşi ve derebeylik yönetimlerinden bir farkı olmayıp, hatta daha da beterdir. Neden mi? En azından o rejimlerdeki iktidarlar, halkın isyanından endişe ederek memnun etme yolları arar ama demokratik yönetimlerde karar verici milletin seçtiği vekiller olmasından haksızlık ve adaletsizlikleri manipüle etmede rol oynarlar. Böylece milletin değil egemen devletin lehine çalışır ve karşılığında da dokunulmazlıklara sahip olurlar!

Suçlar artıyormuş ve ne yapılabilirmiş? Adaletin olmadığı bir yerde suçların azalabilmesi ve herhangi bir tedbirin alınabilmesi mümkün müdür?

Mustafa Balbay ile ilgili gerekçe ne olursa olsun hiçbir vicdan o gerekçeleri kabul etmeyecek, artık cezaevlerinin boşaltılarak her vatandaşa eşit hukukun sağlanması zaruri hale gelecektir!

Ne zaman ki gerek bürokratlara gerek siyasilere gerekse şöhretlilere tanınan resmi yahut gayri resmi imtiyazlar halka tanınmadığı müddetçe, kullanacağın oy babanı mezardan dahi çıkaracak olsa o oyu kullanma ki, saygı, itibar ve eşit muamele görebilesin!


İslam’ın ve insanlığın gıdası adalettir. İnsan aç durabilir ama adaletsizliğe asla tahammül edemez! 

Hiç yorum yok: