25 Mayıs 2013 Cumartesi

Yaratık insanın Anayasa yapma süreci…

Yaratıcı Allah’ın 1500 yıl önce indirip kıyamete kadar muhafaza edeceği anayasayı beğenmeyip kibir ve azamet içinde yasa yapılıcılığına kalkışan insan, yaratıkların içinde her ne kadar üstün bir konumla ödüllendirilmiş ise de nefislerinden dolayı hayvandan daha aşağı sapkınlara dönüştüklerinin farkında değillerdir.

Haddi o kadar aşmışlar ki, kulluk mahkûmiyetlerini özgür ve demokrasi adlı teorileriyle aştıklarını zannederek güya yaratıcı olmuş hevesleriyle nefislerine göre yasalar yapmakta, yaptıkları yasaların çirkinliğini moda misali sürekli yenileyerek düzeni sağlayabileceklerini umsalar da, çırpındıkça daha da derinlere saplandıklarını idrak edememektedirler. 
  
“İnsan neden yaratıldığına bir baksın!” Tarık 5

Yasa yapıcı ahmaklar kadar toplumlarda o kadar delalet içindedirler ki, sanki yaratıcıları onlarmış gibi vaat ettikleri özgürlük, saadet ve güvenlik gibi abartılara inanarak destekleyebiliyorlar. Oysa “Kendini yaratıcı zanneden ey hilkatteki eşim! Sen de benim gibi bir kulsun; bana vaat ettiğin ve içinde zerre kadar olumsuzluklara yer vermediğin sözler ve yasaları hayata geçirebilecek bir kudrette misin; Mutlak İrade’nin yönetip yönlendirdiği düzeni değiştirebilecek güç ve iradeye sahip misin; çıkardığın yasalarla nefislerdeki azgınlığı durdurarak kötüyü hidayete erdirmek suretiyle iyiyi mukim kılabilecek misin; şerleri engelleyerek hayra çevirebilecek misin; mal ve can güvenliğimi teminat altına alabilecek misin; felaketlere karşı beni koruyabilecek misin; kimin ne yaptığını gözetleyerek elem ve keder doğuracak olayları lehime döndürebilecek misin; sen kimsin” gibi sorgulamalarda bulunduklarında nasıl aldatılıp kandırıldıkları da ortaya dökülecektir.

Ey yasa yapıcı! Sen özgür müsün ki özgürlük verebileceği iddiasında bulunuyorsun? Sen bir saniye sonrasının ne olduğunu biliyor musun ki sayısız güvencelerde bulunuyorsun? Sen tanrı mısın ki kendini Mutlak İrade’nin yazgısını değiştirebilecek güçte buluyorsun? Sen de benim gibi bir kul ve Allah iradesine tutsak bir köle değil misin? Gururlanıp övündüğü güç, Mutlak İrade’nin kontrolündeki bir emanet değil midir?

Onlar gibi bugüne kadar nice yasa yapıcılar gelmiş ama hiçbiri vaatlerini yerine getiremeyip temel düzende köklü bir devrimi gerçekleştirememişlerdir. Barış derken savaşlardan kaçamamışlar, iyilik derken kötülüklere mani olamamışlar, zenginlik derken yoksulluktan kurtulamamışlar, huzur derken sıkıntıları önleyememişler, hak ve adalet derken haksızlık ve adaletsizliğin odağı olmuşlardır.

İnsan yapısı ve hayatını programlayan Mutlak İrade saf dışı bırakılabilmiş midir? Varoluştan itibaren evrenin akışına, ecele, iyi veya kötü her türlü oluşumlara, ruhlara ve kadere zerre kadar müdahale yapılabilmiş midir? Astronomik, jeolojik ve oşinografin hareketler kontrol altına alınabilmiş ve olumsuzluklar engellenebilmiş midir? Bireysel, ulusal veya ümmetsel ilişkiler, kardeşlik, barış, huzur, güven, bolluk, mutluluk, dostluk, sağlık, paylaşım, eşitlik ve özgürlük gibi tek yönlü bir yaşam sağlanabilmiş midir? Ölüme, hastalığa, savaşa, sefalete, sıkıntılara korkulara, düşmanlığa ve sayısız suçlara son verilebilmiş midir?

Öyleyse yaptıkları yasalar ne işe yarıyor?

Uygarlık! Peki, uygarlık nedir ve insanın temel yaşantısında ne gibi yaptırımı vardır?

Uygarlığın doğuşu olarak nitelendirilen Helenistik dönem, süs ve aldatmaların ilk merkezidir. İnsanın temel oluşumunda, ruhunda, hastalığında, rızkında, ölümünde, kaderinde ve musibetleri durdurmada ilerleme kaydedemeyen krallar, debdebeye önem vererek insanların gözlerini boyamak, etkilemek ve güçlerini pekiştirebilmek için öncelikle mimarlık alanında yenilikler yaptılar. Bu şekilde büyük binalar yapılmaya başlandı ve şehirciliğe önem verilerek nefisler okşandı. Ululuk ve egemenlik duygusu uyandırabilmek amacıyla süslemeye aşırı önem verildi. Gösteriş, lüks ve konfor merakıyla evler değiştirildi; mozaikler, mermer sütunlar, süslü mobilyalar ve biblo gibi eşyalar kullanılmaya başlandı. Cinsellik öne çıkarılarak daha cezp edici duruma getirilip bedenlere ilgi uyandırılarak asıl sorunlar saklanıldı. Ve buna benzer birçok makyaj!

Sonuç ne oldu?

Ancak her şey, tıpkı bakımlı ve şehvetsel vücutların çıldırtırken leşe dönüşmesi misali çeşitli felaketlerle yerle bir oldu ve tanrısal gösterişler her devirde helakle sonuçlandı; dolayısıyla ne yasalar ne de ihtişamlarından ve azametlerinden yanına yaklaşılamayan güçlü devletler ayakta kalabildi.

Bu gösterişin adı ve gücü, o gün nasıl bir uygarlık idiyse, bugün de aynıdır. Değişen sadece aksesuar, süs, boya ve makyajın cinsi, kokusu, markası, görüntüsü ve çeşididir. İşte çağdaş olarak övünülen ve insanların etkilenmesine çalışılan olgu, gerçekte kalıcılığı olmayan maskelerdir.

TBMM, ısrarla bir anayasa yapabilme telaşıyla çırpınıp durmaktadır.

-       Anayasa kimin adına yapılıyor?
-       Anayasada Atatürk Devleti, Atatürk Cumhuriyeti, Atatürk Türkiye’si, Atatürk Vatanı, Atatürk Milleti, Atatürk Askerleri sürdürülecek mi?
-       Atatürk’ün milli tanrılığı ve dini Kemalizm son bulacak mı?
-       Nüfusu Müslüman olan milletin Tanrısına, peygamberine ve dinine yer verilecek mi?
-       Atatürk ilke ve inkılâpları anayasadan çıkarılacak mı?
-       CHP’nin altı oku mutlaklığını sürdürecek mi?
-       Atatürk’ün değil Allah’ın egemenliği işlenecek mi?
-       Ulusal anlayıştan çıkılıp farklı ırk, dil ve kültürler eşitlenebilecek mi?
-       İslami rejim konusunda millete seçme hakkı tanınacak mı?
-       Allah’a olan iman ve inancı reddeden dokunulamaz laik düşünceye dokunulabilecek mi?
-       Tartışılması dahi teklif edilemez denilen totaliter maddeler kaldırılacak mı?
-       Teorideki milletin üstünlüğü pratiğe dönüştürülebilecek mi?
-       Nüfusa göre devletin dini ve dinleri olacak mı?
-       Vekiller ile milletin hak ve hukuku eşitlenecek mi?
-       Kamu alanı gerekçesiyle herhangi bir inanç yahut etnik kökenlinin sınırlanması ve sınıflandırılması yürürlükte mi kalacak?
-       Milletçe fevkalade hassas olan dini, anayasasına yansıyacak mı?
-       Halkın Müslüman devletin ateistliği gibi bir zıddiyet devam edecek mi?
-       Müslümanların laik ve Atatürkçü düşünceye zorlanmasının önüne geçilecek mi?
-       Hem cumhurbaşkanı hem de meclis kararıyla suçluların affı yasaklanacak mı?

Gerisi palavra…


Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince diğerleri de yanlış gider. C.Bruno

Hiç yorum yok: