22 Mayıs 2013 Çarşamba

Gayrimeşru siyahî bebek, çağdaşlığın tanımıdır…


Ne İslam ne de Müslümanların bilim ve teknolojiye karşı durabilmeleri imkânsızdır. Çünkü Allah’ın yarattığı şeyleri insanoğlunun kullanabileceği hale getirmek Allah’ın eserini ortaya koymaktır ki, değil karşı olmak bilakis daha iyisi için gayret etmek bir ibadettir.

Oysa çağdaşlık, cinsellik ve sekste sınır tanımamak, hayvani duyguları öne çıkararak şehvet esaslı yaşam biçimini ortaya koymaktır. Dolayısıyla çağdaşlığın ne ilim ne bilim ne de teknolojiyle hiçbir ilgisi bulunmamakta, ahlaksızlığın gelişimi olduğu gerçeği manipüle edilmektedir.

Çağdaşlığın asıl amacı vahyin ahlak kurallarına karşı bir isyan ve nefsin kışkırttığı hırssal özgür bir yaşam biçimidir. Nefis odaklı çağdaş yaşamda kural bulunmamakta, evreni var eden yaratıcı ve kuralları tanınmayarak doğrudan cinselliği oynamaktır.

Çağdaş yaşamda din ve namus telakkisi bulunmamaktadır. Ona göre din ve namus, gelişmemişliğin bir kanıtıdır. Hem din hem de namusu gözeterek çağdaş yaşamı desteklemek, ulu ve kurtarıcı olarak hem Allah’ı hem de Atatürk’ü kabul etmek gibidir.

Derinliklere götüren yolların kokusunu alamayarak zihin ve duygularını meşgul edip asıl önemli her şeyden uzaklaştıran nefis, önüne çıkan her engeli yıkabilmek için çağdaş ve özgürlük gibi argümanlarla hayvandan daha aşağı yaratık olabilmek için ileri atılır, böylece ilerici olduklarını sanırlar. Oysa nefislerini tanrı edinmiş olmanın felaketi siyahî bebekler doğurtsa da, yanlışı doğru kabullenme anlayışından etkilenmezler.  

Çağdaş sosyete diye adlandırılan kesim, kerhanenin VIP tabakasıdır. Onların bir kısmı kerhanedeki gibi para karşılığı seks yapmasalar da şehvetleri uyandığında hiçbir ahlaki kural tanımaksızın bir anlık tatminleri için en yakınlarıyla ilişkilere bile girmekten kaygı ve utanma duymaz, kimseyi bulamadıklarında besledikleri hayvanlara musallat olurlar. Eğer besledikleri bir hayvanları yok ise, ya çalışanlarıyla yahut evlerinde bir tamirat olduğu bahanesiyle çağırdıkları ustalara tecavüz ederler. Kendilerinden çok aşağı tabakada gördükleri hemcins yahut karşı cinslerini seks metası gerekçesiyle ilişkiyi meşru sayar, deşifre olmalarını önleyebilmek için güçleri veya paralarıyla sustururlar. Tıpkı o malum kadının bekârlığa veda gecesinde zenci dansçıyı odaya kapatıp ödediği 500 dolar gibi!  Asıl vahim nokta ise tamamının evli olmalarıdır.

İnsanı insani vasıflardan bütünüyle koparan çağdaşlık adı verilen sapkın yaşam biçimi; iffetin, namusun, ahlakın, vicdanın, aklın ve helalin düşmanıdır. Toplumu insani değerlerinden soyutlayarak nefsin güdümüne sokan çağdaşlık, insanlığı çökerten öyle bir zehirdir ki, ilericilik ve gelişmişlik maskesiyle işlenen tüm sapıklıkların ve doğurduğu kötülüklerin azmettiricisi ve tetikleyicisidir. Bu yüzden manipüle edilmiş çağdaş düşünce insanlığın düşmanı, şeytanlığın sevgilisidir.  

İnsanların büyük bir bölümü sosyete denen kesime özenti duyar ve aralarına katılabilme hayalini kurarlar. Oysa o kesime katılabilmek için din, namus ve ahlak mefhumlarından hiçbirini taşımamak şarttır. Onların zengin işadamı, bürokrat, diplomat, politikacı veya aydınlar olduğuna kanmamalıdır.

Kimin organının kiminkinde olduğu belli olmayan yaşam biçimleri, her babayiğidin kaldırabileceği yük değildir. Daha açık bir ifadeyle kadınları fahişe, erkekleri pezevenk, çocukları ise kimden belli olmayan piçlerdir. Böylece o meçhul sosyete kızının fışkırttığı siyahî bebek misali gelecek nesilleri de aynı yoldadırlar. Ahlak kurallarıyla oynamanın bedelini siyahî bir bebekle ödeyen sosyete kızı boşuna üzülmesin, içinde bulunduğu kanalizasyonda temiz olanı bulunamayacağına göre beyaz bebeklerin doğması aklandırmamaktadır. Yapılacak bir DNA testinde sosyete üyelerinin gayrimeşru oldukları açığa çıkacaktır.

Ahlaksızlığın merkezi olan çağdaş düşünce ve temsilcisi sosyete, şükürler olsun ki azınlık olmalarından geçmişteki Pompei ve Knidsos halkı gibi yerle bir olmuyoruz. Şükürler olsun ki kendilerini İslam’a ve ahlaka adamış Müslüman insanlarımız, etkilerinde kalarak ülkemizin helakini durdurmada vesile oluyorlar. Şükürler olsun ki, aslı çelik Müslümanların yozlaşmalarına ve kendilerine benzetmelerine ne kadar uğraşsalar da sarsabiliyor ama asla yıkamıyorlar.

Atatürkçüler her ne kadar muhalefet etse de Yüce Allah’ın dinini yeryüzünde hâkim kılabilmek için görevlendirilmiş bu millet, çağdaşlık manipülasyonuyla dinsizliğe ve namussuzluğa onay vermemektedir. Bilir ki, bir saniye sonrası belirsiz bir yaşam uğruna birkaç saniye sürecek harami zevkleri için nefislerine mağlup olmanın bedeli çok ağırdır.

Kerhanelerde çalışan kadınlar ve satan pezevenklerden ziyade çağdaş sosyete ve özentileri asıl ahlak kurallarını çiğneyen ve toplumu kemirerek yok eden belâlardır.
 
“Sakın ahlâk kurallarını çiğnemeyin, çünkü öcünü çabuk alır.”Tolstoy  
     

Hiç yorum yok: