16 Aralık 2012 Pazar

ABD, batıllığının lanetini ödüyor…


İslam âlemini vahşilikle yaftalayıp Müslümanları terörizmle ve katillikle itham eden ABD, Hıristiyan vatandaşlarının katliamlarıyla yaptığı barbarlıklarının hesabını veriyor.

İslam ülkelerini işgal ederek sayısız okulları ve masum çocukları bombalarla parçalayan ABD’nin okullarında sıkça görülen vicdan deşici saldırılarla sarsılması, ektiğini biçmeye mahkûm ilahi bir adalet olduğunu ispatlamıştır.

“Sonunda yaptıklarının cezası onlara ulaştı ve alay etmekte oldukları şey onları çepeçevre kuşatıverdi.” Nahl 34

20 yaşında Hıristiyan, zengin ve başarılı bir çocuğun öğretmen olan annesi ve 27 kişiyi öldürerek intihar etmesini seküler psikolojik nedenlere bağlama yanlışlığı, katliamlardan ders alınmayıp sebep-sonuç ilişkisinin özüne inilemediğinden çok daha derinleşerek devam edeceğini işaret etmektedir.

Eğer o çocuk Müslüman olmuş olsaydı, dünyadaki tüm Müslümanlara savaş açılıp topluca silinmeye kalkışılırdı. Ancak din, eğitim ve batıllığın dikkate alınmayıp psikolojik etkenlere bağlanarak örtbas edilmeye çalışılsa da, insanı insanlıktan koparıp şeytanlaşmasına neden olan pozitif gerekçelerle kamufleye uğraşılması çare olmayacaktır.

Hatırlanılacağı üzere Norveç’teki Türk ve Müslüman düşmanı azılı bir katilde onlarca insanı biçmesine rağmen, sırf Türk ve Müslüman karşıtı olmasından ötürü ödüllenerek sıradan bir suçlu misali 21 yılla mükâfatlandırılmamış mıydı? Her ne kadar katledilen insanların çoğu Norveçli olsa da, amaç Türk ve Müslüman karşıtı caninin Neo-nazi oluşu cezasını hafifletmişti.

Müslümanlar, hak ve özgürlükleri adına kötüye karşı direniş gösterirlerken dinleri İslam aşağılanıyor da, neden Hıristiyan ve Yahudi canilerin saçtıkları dehşetleri dinlerine mal edilmiyor?

Bugüne kadar tek bir Müslüman çocuğun okul basarak 5-10 yaş arasındaki masumları katlettiğine şahit olundu mu?

Demek ki sorun cinnet geçiren çocuklarda değil, azmettiren eğitim, rejim ve iktidarlardadır.
  
ABD Başkanı Baracak Obama, gözyaşları içinde olaya yalnızca bir başkan olarak değil iki çocuk babası olarak baktığını dile getirerek; ölenlerin çoğu 5 ya da 10 yaşındaki çocuklardı. Bu çocukların önünde mezuniyet ve kutlamalar vardı. Ölenler arasında öğretmenler de var. Hayatını kaybedenlerin aileleri başta olmak üzere dalga dalga acıyla karşı karşıyayız. Çocukların masumiyeti küçük yaşta çalındı. Bu acıyı tarif etmenin yolu yok. Şiddeti ve silahı çocuklarımızdan uzak tutmalıyız. Bu akşam eşimle birlikte kurbanlar ve aileleri için dua ederek geçireceğiz. Önümüzde zor günler var. Tabii ki kayıp çocukların yerini hiçbir şey dolduramaz ama elimizden gelen her şeyi yapacağız" ifadeleri şaşırtmaktadır.
Gerek iktidarının gerekse İsrail’in katliamlarıyla öldürülen binlerce Müslüman çocuğun kıyılmasına zafer çığlıkları atabilen bir lider, nasıl olur da vicdani bir muhasebeyle acıdan bahsedebilmektedir? Daha dün Gazze’ye bombalar yağdırarak okulları yerle bir edip çocukları parçalayan İsrail’e destek çıkan kendisi değil miydi? Yaşları 5 ila 10 yaşındaki öldürülen Müslüman çocukların önlerinde mezuniyet ve kutlamaları yok muydu? Ailelerinin karşı karşıya kaldıkları acılar, acı değil miydi? Neden kendileri, küçük yaşlarda çaldıkları masumiyetten ızdırap duymuyorlar? Sırf o çocukların Müslüman olmalarından mı vahşete reva görüyorlar? Kendi acılarını tarifsiz buluyor ama Müslümanların çektikleri acıların tarifini potansiyel terörist olmaları önyargısıyla açıklayan bir zihniyet, daha beterlerini hak etmiyor mu?  Kendi çocuklarının yerini hiçbir şeyin dolduramayacağını ifade ederken, Müslüman çocuklarını yerinin neyle dolacağını düşünüyor?  
Bizzat kendi işledikleri yüzünden ülkelerindeki düzen bozulmuş ve yaptıklarının karşılığını tadarak acının ne olduğunu yüreklerinde hissetmişlerdir.
Şiddet ve silahın merkezi ABD, şiddeti ve silahı bırakıyor mu ki, çocukların uzak tutulmasından bahsedebiliyor? Sonuçta o çocuklar da, iktidarları gibi zalim olma yolunda tatbikattan öte ne yapıyorlar? Yoksa Müslüman çocukların değil de Hıristiyan ve Yahudi çocukların katledilmesinden mi kahrediyorlar?
Haksızlık, adaletsizlik, vicdansızlık ve barbarlığıyla övünen ABD’nin meydana gelen katliamlardan ötürü döktüğü gözyaşları kesinlikle insani değildir. Obama’nın siyasete bakılmaksızın gerekli adımların atılması ile ilgili yapacağı tek şey, şeytanın adımlarını takip etmekten vazgeçmesidir. Ne zaman ABD şeytanın dostluğunu bırakıp insaniyetle bütünleşirse, çocukları da canavarlıktan vazgeçerler. En iyi nasihatin iyi örnek olması gerekliliğini rehber edinmeyen iktidarlar, şeytanlıkta örnek olduğu neslini doğruda ikna edemezler.   
Bu sebeple ABD’de meydana gelen vahşi saldırılarda rol oynayan gerek katil gerekse ölen çocukların katliamlarından doğrudan iktidar sorumlu olup, nefsi güce kavuşabilmek için devletlerinin yolunu izlemekten başka bir hedef taşımamaktadırlar. Elleriyle yaptıkları yüzünden başına kötülük gelen ABD’nin hayıflanabilmesi akli midir?

Söz konusu acımasız katliamı gerçekleştiren çocuğun Hıristiyan değil de Müslüman oluşuyla nasıl felaketsi bir kıyımla karşılanacağından bahsetmiştim. Ya o çocuk başarılı ve zengin değil de yoksul ve eğitimsiz olsaydı bambaşka teoriler üretilecek, eğitimsizliğin ve yoksulluğun tetiklediği bir sonuç olduğunu kayıtlara geçireceklerdi.

Ruha değil de yalnızca bedene odaklanmış materyalist bir düşüncenin vicdan taşıyabilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla olayları yüzeysel madde düzeyinde yargılayarak fiziksel çözüme indirgeyenlerin karşısındakinin insan olduğu gerçeğini muhakeme edememeleri, çözümü imkânsız kılmaktadır.

Her ne din, etnik ve kültürde olsa da insanı insan yapan değerleri yaratıcının koyduğu kurallara göre değil de batılılıkla hükmetmeye çalışanların ödedikleri bedele kaygı duyulamayacağı gibi hayret de edilmemelidir.

ABD için asıl tehdit ve yok oluşunu sağlayacak, kendi vatandaşıdır. Dolayısıyla ABD, Başkan Obama’nın değimiyle dalga dalga gerçekleşecek acılarla hak ettiği sona kavuşacaktır. Bunun için dışarıdan hiçbir müdahaleye ihtiyaç yoktur.

Kendi elleriyle kendini tehlikeye atan ABD, ettiğini bulmaktadır.

"You reap what you sow"

“Böylece onlar da yaptıklarının karşılığını tatmışlar ve işlerinin sonu tam bir hüsran olmuştur.” Talak 9

Hiç yorum yok: