21 Ekim 2011 Cuma

Kurban paralarıyla kiliseler mi yaptırılıyor?

Gerek siyaseten gerek dinen gerek ahlaken öylesine kuşatılmışız ki, Allah, Resulü ve Kur’an vurgusu yapmamla birlikte iğfal edilmiş sözde müminlerin duydukları öfke, insanların nasıl bozulduklarına ve İslam’a iman etmediklerine apaçık bir kanıttır.

Ya kabul ettikleri İslam’ın ve insanlığın gereği Allah ve Resulüne itaat edecekler, ya da münafıklıklarına seyirci kalınmayarak, “bendendir düşüncesiyle” hiçbir şartta tolerans gösterilemeyeceği açık bir hükümdür. Yanlışın kabulü zehir kazandırdığından telafisi imkânsız yıkım ve çürümelere neden olmaktadır.

İsnat edilen herhangi bir sözün doğruluğu, kişinin davranışlarıyla netlik kazanır. Aksi takdirde söz inkâr edebilir yahut kanıtlar silinip süpürülebilir ama sözü teyit eden davranış ve ilişkileri yok edemezsiniz. Ana ve babanın aleyhine dahi olsa adaletle şahitlik edilmediği takdirde adaleti mukim kılamaz ve yanlışı ortadan kaldıramazsınız. Adalet karşısında dost veya düşman ayırımı en korkunç felakettir. Yanlış yapanı “benim dinimdendir, ırkımdandır, uyruğumdandır, kardeşimdir, cemaatimdendir, partimdendir” kayırmasıyla aklamaya kalkıştığınız takdirde, doğrudan şeytana hizmet etmiş olur ve adaleti kıyarsınız.

Onun için kâfirler dururken neden Müslümanlarla uğraşılıyor diye düşünenler kadar zavallı, adaletten uzak ve İslam’dan bihaberler sefiller yoktur. Adaletin karşısında Müslüman ile kâfiri birbirinde ayırmamalı, tıpkı Rum bir mimarın şikâyetiyle sultanı Fatih’in kolunun kesilmesine hüküm veren kadı misali Allah’tan sakınmalıdır.

Açıkça hazreti olduğunu itiraf ederek şakirtlerine Papa’nın önünde rükûa vardırtıp el öptürten ve “izinde olduğunu beyan eden” Fetullah Gülen’in, İslam yolunda bir Müslüman ve İslam’a yaptığı ihanetten dolayı bağışlanabilir olacağını düşünebilmek mümkün müdür? Ancak samimiyetle tövbe etmesi istisna!

İslam düşmanı haçlılarca desteklenerek neredeyse İmparatorluğa ulaşan Gülen’in siyasi ve ekonomik gücüyle ilgilenmiyor, vahiyde yaptığı korkunç tahribatla Müslüman gençlerimizin sözde eğitimlerine destek vermek gayesiyle yaydığı zehir ve işbirlikçi odaklarla kurduğu tuzakların nasıl bir yok oluşa sebep verebileceği endişesi taşımaktayım. Gençlerimizin namaz kılma ve oruç tutma gibi ibadetlerinin yüzeysel görselliğine aldanan müminler, vahiy karşıtı tehlikenin derinliğini fark edemiyorlar.

Fetullah Gülen’in yoksulluktan evlenemediği, üzerinde tek bir kuruşu ve mal varlığı bulunmadığı, doğrudan ticaret yapmadığı ilânına herhalde itiraz edilmez. Şüphesiz parası olanın inancı doğrultusunda dilediği yere yardım yapma özgürlüğü tartışılmazdır.

Fetullah Gülen’in, hazreti Papa’ya verdiği “izindeyim” sözü üzerine restore ettirdiği kiliselerle ilgili yardımlar, kimin parasıdır?

Acaba cemaat, kiliselere yardım amaçlı mı para veriyor, yoksa gençlerin eğitim görebilmeleri ve memlekete hayırlı olabilmeleri için Allah rızası adına toplanan paralarla mı kiliseler yaptırılıyor? Ya da kurban dolayısıyla toplanan yardımlar mı kiliselere peşkeş çekiliyor?

Gülen’in, ABD’de birçok kiliseyi restore ettirdiği ancak Müslüman kamuoyundan saklandığı malumdur. Almanya’nın en önemli Protestan kiliselerinden biri olan ve 2. Dünya Savaşında bombalanıp yerle bir edilen yıkık yapıtı, milyonlarca Euro vererek tadilatında yer alan finansörlerden birinin Fetullah Gülen olduğu, vakfın yöneticilerinden bir Alman tarafından açıklanmıştı. Söz konusu yönetici, onarım için 182 milyon Euro harcandığını, bunun 70 milyonu Alman Devleti tarafından karşılandığını, geri kalan 112 milyon Euro’luk yardımın en büyük bölümünü ise Fetullah Gülen’in ödediğini ortaya koymuştu.

Bu açıklamanın kamuoyuna yansıması Fetullah Gülen’i zor durumda bırakmış, Kilise yönetimine başvurularak derhal yalanlama kararı çıkartıldığı basında yer almıştı. Hangi vakıf, kendini sübvanse eden yardım kuruluşunu izni olmadan deşifre edebilir? Hele de Müslümanların parasıyla kiliseye yapılan bir yardım ise!

Hıristiyanlığın Protestan mezhebi, Türklere, İslam’a ve İslam peygamberine en azılı düşman olanıdır. Protestan mezhebinin kurucusu teolog Alman Martin Luther, dünyayı Türklere karşı savaşa çağırmış ve düşmanı olduğu Katolikleri Müslüman Türklerle aynı safta değerlendirerek, “Türkler, Mesih düşmanı Deccal’ın bedeni ise, Roma Kilisesi de Deccal’ın başıdır” demişti.

İslam’ı ve Hz. Muhammed (s.a.v)’i vahyi anlamda din olarak onamayan Hıristiyanlık, İslam’ı sosyolojik açıdan sapkın bir din ve yüce peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’i de (hâşâ) şeytan olarak kabul etmektedir. Böylesi bir düşünce temelinde diyalog işbirliğinin asıl hedefi; barış ve kardeşlik olabilir mi?

Fetullah Gülen’in Vatikan ittifakı ve Papa’nın izinde olduğu mesajına fevkalade öfkelenen Protestanların Gülen’e cephe almaları, söz konusu tarihi kilisenin yeniden inşası için milyonlarca Euro akıtılmasına yegâne etkendir. Çünkü Gülen’in ittifak ortağı Vatikan’dır. Böylesi bir ihanet, çeşitli gerekçelerle bağış yapan Müslüman milletimizi ne denli uyandırmıştır bilemiyorum. Lakin ne acıdır ki A’raf Süresi 179. Ayette buyrulduğundan farksız bir duyarsızlık içinde bulundukları aşikârdır.

Acaba içinde bulunduğumuz Kurban ayında, toplanan bağışlarda kiliselere mi takdim edilecek?

Fetullah Gülen, Samanyolu TV kanalıyla yaptığı açıklamada, "Bugüne kadar bir kurban kesen, mümkünse bu sene iki tane kessin. Gücü yeten üç tane kessin. Bir tanesini Somali'ye göndersin. Fakat imkânı olan herkes Güneydoğu ve varoşlarda yardım bekleyenlere de bayram ettirsin. Hasbî ruhlar, kendilerinden ziyade o bölgelerdeki kardeşleri için tir tir titremelidir. Zira, bugün birileri tarafından bir kısım çatlama, kırılma ve kopmalar hasıl etmek için gösterilen korkunç gayrete karşı mutlaka muhteşem surlar oluşturulmalı ve o türlü çözülmelere asla meydan verilmemelidir."

Mesajı her ne kadar insani ve İslami bir içerik taşısa da, İslam ve Müslüman düşmanlarına yaptığı yardımlar ve ihanetsi ilişkileri samimiyetini sorgulatmakta, müminlerin kurban ibadetlerini ve hayırlarını mundarlaştıracak dehşette olabileceği kuşkusundan sözlerinin hiçbir inandırıcılığı bulunmamaktadır.

Madem Somali, Güneydoğu ve varoşlardaki gibi yoklukla inleyen Müslüman kardeşleri hayati önem taşıyor; neden kiliselere milyonlar aktarırken onların acısıyla tir tir titremedi? İddia ettiği muhteşem surlar, diyalog temelinde Hıristiyan ve Yahudilerin yapıtlarına ve hizmetlerine peşkeş çekilirken; neden Güneydoğuda baş gösteren çözülmelere meydan verdi ve Haçlı Batı’ya sunduğu desteği terörle mahvolan kardeşlerimize çok gördü? Dolayısıyla haçlı dostlarına daha fazla yardım toplayabilmek için sömürü edebiyatı yaptığı aleni değil midir?

Müslüman Filistin Halkı ambargo ile kuşatma altında her türlü temel ihtiyaç maddesinin olmayışından inlerken ve özellikle yeni doğmuş bebekler süt ve ilaç yokluğundan ölürlerken; dinlerinin emri ve ecdatlarının izinde Müslüman kardeşlerine yardım götürebilme maksadıyla Gazze’ye giderek kendilerini siper eden kahraman vatandaşlarımızın İsrail barbarlarınca şehid edilmelerini insafsızca haklı bulan ve terörist İsrail’in yanında yer alan; Fetullah Gülen değil miydi?

Güneydoğuda teröristler hüküm sürüp binlerce insanımızı katlederken, gençlerimizi halkına karşı kışkırtarak dağa çıkartırlarken ya da ellerine silah tutuşturarak öldürtürlerken; neden diyaloga harcadığı enerji ve yardımlarını sözde vatanım dediği Türkiye için harcamayıp, BDP’ce iğfal edilerek kandırılan Müslüman kardeşlerimizi hak yoluna davet etmek suretiyle emrindeki eğitimcileri bölgeye seferber etmedi? Eğer eğitim elemanlarının hayatlarından endişe ediyor ise, vatanları için cephelerde canlarını veren güvenlik güçlerimiz insan değil mi?

Hizmetini cihadla özdeşleştirerek ahkâm kesen Fetullah Gülen; asıl maddi ve manevi yardımda bulunması, okullar açması ve emrindeki sözde eğitim ordusuyla Güneydoğu’ya çıkartma yaparak tek bir vatandaşımızı bırakmaksızın teröre karşı bütünlük sağlatması gerekirken; Kurban etleriyle mi insanlarına karşı görevini yerine getireceğini ve günahlarını affettirebileceğini sanıyor? Yoksa haçlı efendileri izin mi vermiyor?

Para ve iktidar için takmayacağı maske, kabul etmeyeceği din, yapmayacağı ittifak ve veremeyeceği fetva olmadığı gibi, Türkiye’nin parçalanmasından da zerre kadar elem duymaz. Yeter ki para akışı kesilmesin…

Öyle bir yardım toplama İmparatorluğu kurdu ki, kurumlarında yetişen her talebe ve cemaat mensubu, hazinesine para toplamakla görevli elemanlardır. Önce yetiştirip akabinde zincirlediği kölelerini cennet vaadiyle dilediği gibi kullanmaktadır. Artık prestijli bir marka haline dönüşen cemaat, oportünizmin odağı olmuş, özellikle kadınlar, Risalei Nur’un etrafında gösterişsi sohbetlere katılarak kahvaltı bursu, öğlen ve akşam yemeği bursları, yıllık öğrenci bursları, kurbanlar, davetler ve akla gelebilecek ne kadar sömürü aracı var ise sermayedarları ve hizmetkârları yapılmıştır. Peki, vahiy nerede?

Yakasını kaptıranın bir daha kurtulamadığı “Dilenci İmparatorluğu” için hedef olan, para ve Rısalei Nur’dur. Vatikan’ın zenginsel şöhretini bile geride bırakıp, hizmet edenin ve parayı verenin cennete gireceği felsefesi, Fetullah Gülen’i dinsel Apo’ya dönüştürmüştür.

Yıllardır Zerdüşt teröristlerin saldırılarıyla binlerce Müslüman kardeşimiz ve güvenlik güçlerimiz öldürülürken ve başıboş kalan bölge halkları kandırılarak devlete ve millete hasım yapılırken hiçbir girişimde bulunmayan Fetullah Gülen; asıl hizmet yapması ve insanlara doğruyu göstermek ve bütünlük içinde tutmakla mükellef olduğu yer, Güneydoğu değil midir? Allah; Resulüne, önce yakınlarına diyerek yol göstermedi mi? Ancak vatanı ABD ve kardeşi Papa ise, bir itirazım bulunmamaktadır…

Fetullah Gülen, Allah yolunda cihad eden direnişçi mücahitleri kıyasıya lanetlerken; neden bugüne kadar halkımızı ve çocuklarımızı acımasızca katleden terör örgütünü bir kez olsun kınamamıştır?

Ey cemaat mensupları! Artık gerçeği kabul edin, sözde iman ettiğiniz Allah ve Resulünün emirlerine boyun eğip, sizleri cehenneme sürükleyen kendiniz gibi bir beşere kulluk etmeyiniz. O, apaçık bir düşmanınızdır. Aşk ve taziminiz sadece Allah ve Resulüne olsun. Sizden ne herhangi bir ücret talep etmekte ne de bir beklenti içindeyim. Ben de sizler gibi bir hiçim. Oysa Peygamberlerin dahi fayda ve zarar verme gücünün bulunmadıkları ayetle sabit olduğu halde Fetullah Gülen size ne verebilir? Gerçekleri ortaya koyduğumdan yine köpürecek, tanrıymışçasına zihin ve kalplerinize nakşettiğiniz önderiniz için küfrünüzde ısrar edeceksiniz. Hâlbuki Fetullah Gülen’in yakasına yapışıp; ya vahyin emrettiği yola getirtin ya mürtetliğinden dolayı başını vurun ya da terk edin.

Dininiz ve alın teriyle kazandığınız paralarınızı şeytani hilelerle düşmanlarınıza peşkeş çeken fasıklardan kurtulmaya çalışın ki, salâh’a erişiniz. İnşaAllah doğru yola, Allah’ın kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğu kimselerin yoluna iletilmenizi; gazaba uğramış ve sapmışların yolundan kurtulmanızı temenni ediyorum…

"Bilmiyorlar, bilseydiler yapmazlardı." Hz. Muhammed (s.a.v)

“Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” A’raf 179

Hiç yorum yok: