1 Temmuz 2018 Pazar

CHP ve HDP’li bir Türkiye’de…

Muzaffer gelen her daim şeytandır!

Yalnızca teröristlikleriyle değil ibnelikleriyle de toplumu iğfal etmekte sınır tanımayan ikilinin nasıl şer oldukları fikirlerinin yanı sıra milletin vekili olarak TBMM’ne soktukları din ve namus düşmanı üyeleriyle kanıtlıdır.

Müslüman Türklerin amansız hasmı CHP ile Müslüman Kürtlerin ezeli düşmanı HDP’yi müttefik kılan solculuk birliktelikleri, şüphesiz Müslüman Türkiye’nin üzerine öyle bir fitnedir ki, sökülüp atılmadan zafere ulaşabilmek mümkün değildir.

Asıl sorun seküler-laik odaklı demokrasi gerekçesiyle başıboş bırakılmalarından dinsiz, ahlaksız ve nankör nesiller yetiştirmelerine fırsat verilmiş; böylece sayılarının neredeyse ülke nüfusunun yarısına tekabül edebilmiş olmalarıdır.

Hümanizmin siyasi terminolojisi demokraside “insan için her şey, yine insan için yapılmalıdır” hileli felsefesi, dinli-dinsiz her düşünce düzeyini öyle etkilemiş ki, insan, doğrudan ya da dolaylı olarak tanrılaşabilmiştir. Dolayısıyla şeytanın da misyonu gereği tüm gayret ve enerjisini nefisleri mutlu edebilmek için harcadığı baz alındığında bitmez tükenmez arzu ve ihtirasların haddi aşan sonuçları ortaya çıkmaktadır.

Terörü ve ahlaksızlıkları teşvik eden CHP ve HDP’nin meşruiyetleri din, namus ve istiklal telakkisini öyle ortadan kaldırmaktadır ki, demokratik hukuk çerçevesindeki hiçbir mücadele sonuç vermemektedir. Halkın bir kısmının o ideolojide bulunmaları serbestliklerini değil gözetim altında olmalarını mukim kılmalıdır ki,  fitnenin önüne geçilebilsin. Esasen tecridin getireceği mutlak sonuç tartışılmazdır!

Dünyada ötekileştirilmemiş ne bir toplum ne bir millet ne de bir ülke vardır. Ancak demokrasi düzmecesiyle insanlar arası ötekileştirme örtbas edilmeye çalışılsa da, fıtraten mümkün değildir. Zaten var olan kavgalar, ayaklanmalar, çatışmalar, savaşlar apaçık bir kanıttır. 
ALLAH’ın indirdiği Kur’an’ı Kerim’ de ötekileştirilmenin mecburiyetine vurgu yapılmakta; saflar ‘senden ve senden olmayanlar’ diye ayrılarak dost yahut düşman olarak sınıflandırılmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’nin refaha ulaşabilmesi ancak hak ile batıl arasındaki ayırımıyla mümkün olur. Lakin neyin hak neyin batıl olduğunun açıklığa kavuşturulmayıp harmanlandığı Türkiye’nin neden süzgece dönercesine iğfal edilebildiği demokrasi düşüncesiyle aşikârdır.

Demokrasi eşeğine binmiş Türkiye’nin CHP ve HDP varlıkları, şüphesiz o düşünceyi meşrulaştırma gayreti taşıyan Ak Parti ve diğerlerinin ihanetlerindendir. Dolayısıyla demokrasinin İslam’a karşı nasıl şeytani bir silah olduğunun kanıtı haçlı-siyonist’lerin amansız salvoları olup, demokrasi adına Müslüman toplumları ve ülkelerini nasıl işgal ederek soykırım yaptıkları tartışılmazdır.

Devlet ve siyasette hâkimiyetin ALLAH’ta olmasını istemeyen bir düşünce düzeyinde terörist, sapık, ahlaksız ve kötülük olmayacak da ne olacak! Bu sebeple CHP ve HDP sadece eleştirmekle yetinilip, gelecek nesillerin zehirlenmesine mani olacak hiçbir müdahalede bulunulmamaktadır. Çünkü seküler-laik sisteme ve demokrasiye aykırıdır!

Her ne kadar CHP ve HDP şerrin anası olmuş olsalar da, babaları olan iktidarr, diğer bir ifadeyle milleti sorumsuz tutabilmek mümkün değildir. Dolayısıyla hak yani iyi olan her şey mundarlaştırıldığından fazilet yani doğru tesis edilememektedir. 

Hakkın yani vicdanın değil nefsin galebe çaldığı bir düzende CHP ve HDP sadece bir mazerettir. Asıl olan o sapkınlığın manipülasyonlarla sindirilmeye devam edilmesidir.
Bir kıvılcımın verdiği devasa zarar muhakeme edilebildiğinde, ne CHP’nin ne de HDP’nin tek başlarına sorumlu olmadıkları idrak edilebilecek; dolayısıyla Türkiye’nin aydınlıkta değil karanlıklar içinde hayat sürdüren bir toz bulutu olduğu anlaşılarak, et ve kemikten ibaret bir kül yığınlığının gerçeği ortaya çıkabilecektir.
        
CHP ve HDP’ye iğfal yetkisi veren Müslüman kimlikli milletin ta kendisidir!

“«Çünkü sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar; yalnız ahlaksız, nankör (insanlar) doğururlar (yetiştirirler).»” Nuh 27


(Hesapları görülüp) iş bitirilince, şeytan diyecek ki: «Şüphesiz Allah size gerçek olanı vadetti, ben de size vadettim ama, size yalancı çıktım. Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ben, sadece sizi çağırdım, siz de benim davetime hemen koştunuz. O halde beni yermeyin, kendinizi yerin. Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Kuşkusuz daha önce ben, beni (Allah'a) ortak koşmanızı reddettim.» Şüphesiz zalimler için elem verici bir azap vardır. İbrahim 22

Hiç yorum yok: