17 Ekim 2015 Cumartesi

İnsan, ALLAH olmuş ise…

Kim takar Allah’ı ve indirdiği hükümleri!

Devlet Allahsız; rejim Allahsız; siyaset Allahsız; yasalar Allahsız; bilim Allahsız; barış Allahsız; ahlak Allahsız; ekonomi Allahsız; sosyallik Allahsız; birlik Allahsız; ilişkiler Allahsız; kardeşlik ve dostluk Allahsız; din özde Allahsız!

Peki, Allah nerede?

Hıristiyan ve Yahudilerin itikatlarında Allah, dünyayı yaratmasıyla birlikte gökyüzüne yerleşmiş, yeryüzünü insanların idaresine bırakarak hiç karışmamaktadır. Diğer bir ifadeyle, yeryüzü düzenini oluşturmak Allah’ın değil, insanların inisiyatifindeymiş!  Dolayısıyla yeryüzünün Allah’ı insanlardır; bilgi ve iradeleriyle özgürce yönetme salahiyetlerine sahiptirler. Aynı düşünce ve inanç düzeyini referans alan İslam bilginlerinin kimi, İbn-i Sina ve Farabi gibi özgür iradeyi savunurken, kimi de cüz-i iradeyi savunarak dolaylıda olsa Allah’ın tahtına ya Hıristiyan ve Yahudiler gibi oturmuşlar ya da ortak olabilmişlerdir.

Aslında dünyadaki seküler-laik düzenlerin tamamı Aristo felsefesine dayanır. Ki, Ariston felsefesinin Batılılar tarafından yeniden keşfedilmesini İbni Sina ve Farabi gibi İslam düşünürleri sağlamış; böylece komünizm, sosyalizm, kapitalizm, demokrasi ve diğer düşünceler türemiştir. Aristo’nun insanı Allah kılan görüşleri,İslam düşünürleri tarafından değerlendirilmiş ve Kur’an’la yoğrularak özgür yahut cüz’İ irade anlayışların doğmasını tetiklemişti. Aristo, Allah’ın insan aklı olduğuna inanır! Dolayısıyla Hıristiyan, Yahudi ve İslam bilginleri de, dolaylı olarak aynı payda da birleşirmişlerdir.

Batı, uygarlaşma adına Aristo felsefesini temel alıp, dinlerini rasyonalist bir yapıya kavuşturmak suretiyle Allah fikrindeki olumluluk ya da olumsuzlukların oynadığı rolü tahrip ederek vahyi dışlamış, rasyonalizm çerçevesinde köklü değişiklikler yaparak, yeryüzündeki egemen gücün insana ait olduğuna karar kılmışlardır. İslam bilginleri de aynı etki altında kalarak, doğrudan olmasa da dolaylı olarak Allah’ı göğün, aklı da yerin hâkimi kabul ettiler. İslam dünyasının uygar olabilmek için başkaca çaresi yoktu. Seküler laik anlayış ve düzeni kabul etmeyen İslam ülkesi, uygar sayılabilir miydi?

Batı dünyası, nasıl ki sözde “aydınlığı” yakalayabilmiş olmanın ayrıcalığıyla Allah ve din anlayışını din kitaplarının olumsuzluklarından kurtarıp akılcı bir temele dayandırarak, Allah’ı “akıl”, aklı da “Allah” olarak tanımlamışlar; seküler-laik İslam dünyası da aynı yolda ilerlemektedir.

Hıristiyan ve Yahudilerden oluşan rasyonalistler misali İslam ilahiyatçıları da, Allah’tan gelen emirleri akla ve mantığa aykırı bulup, bilgiden öte hiçbir yaptırımı olmayan akılcı ve sevgi kaynağı bir “Allah” ve hümanist düşünceli bir Peygamber oluşturarak, diledikleri düzeni kurabilecek ve egemen olabilecek tek gücün “akıl” olabileceğine inanmış ve inandırmışlardır.

Seküler-laik güdümlü düzenin ilahiyatçıları, Batılılaşma ve uygarlaşma adına tıpkı Hıristiyan ilahiyatçıları misali, İslâm da köklü bir reform yapmaya çabalamakta, dolayısıyla Allah egemenli Kur’an’ı lağvederek, aklın egemen olduğu bir İslâm’ı yaymaya çalışmaktadırlar. Zaten Allah’ı ve İslam’ı kamudan, siyasetten, sosyal hayattan ve düzenden tamamen soyutlayıp; vicdana, camiye, mezara ve eve hapsetmeleri, hukuksal boyutunu yasaklamaları, itaati zorunlu değil de tavsiye niteliğinde bir kültür seviyesine çekmeleri, hükümleri ya yorumlarla ya da o zamana ait manipülasyonlarla gizlemeleri; neden Allahsız bir düzenin olabildiğine kanıttır.

Öyleyse, yeryüzünde varolan her şeyin “varolma tarihi” ile “yok olma” tarihini insanlar mı belirlemekte; vuku bulan her olay, insanların düşünce ve iradeleriyle mi gerçekleşmektedir?

Oysa Allah’ın Mutlak İrade’sine karşı özgür yahut cüz-i iradeye inanan ve savunan bir kimse, ateist düşünceden farksız bir imansızlık ve başkaldırı içindedir!

 “Yoksa onların mülkten (hükümranlıktan) bir nasipleri mi var? Öyle olsaydı insanlara çekirdek filizi (kadar bir şey bile) vermezlerdi.” Nisa 53
“Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır ve Allah her şeyi kuşatmıştır. (Hiçbir şey O'nun ilim ve kudretinin dışında kalamaz).” Nisa 126
“Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır.” Hadid 22

“Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için kimini ötekine derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır.” Zuhruf 32

Hiç yorum yok: