29 Mayıs 2015 Cuma

Bize öyle bir zincir vurulmuş ki…



Ayasofya’yı dahi camiye dönüştüremiyoruz.

Peki, kimdir bize zincir vuran?

Beşeri güçler değil Allah’tır! Beşeri güçlerin mutlak bir iradesi olmuş olsaydı; ne İstanbul’u fethedebilir, ne bir avuç zayıf toplulukken haçlı dünyasına diz çöktürebilir ne de dünyaya hükmeden bir imparatorluk haline gelebilirdik.

Nereden nereye! 

Nice güçlü toplulukların yüzyıllarca akınlar düzenleyip surları aşarak hedeflerine ulaşamadığı İstanbul’un fethini Allah, karadan gemiler yüzdürerek Müslüman Türk milletine nasip etmek suretiyle şereflendirmiş, lakin Müslüman o Türk milletinin soyunu taşıyanların Allah’a ihanet edip dinine hasmı olmasının akabinde fethin ruhu Ayasofya’ya önce kilit vurdurmuş ve bir daha zatına ibadet edilememesi için açılmasına izin vermeyerek zillete mahkûm kılmıştır.  

Allah Resulü dahi yüzyıllar öncesinde İstanbul’un önemine işaret ederek, Kostantiniyye elbette fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir” hadisi şerifiyle müjdeyi vermişti. 

İşte Allah’ın lütfettiği o güzel komutan ve göğüsleri iman aşkıyla dolu o güzel askerlerin şehadet amaçları, İstanbul’u batıllığın merkezi ve Ayasofya’nın da müze yapılması için değildi! İstanbul’u fethetmekteki kasıt, batıllıktan kurtarıp hakkı hâkim kılmak değil miydi?

Nefislerine göre kendilerine İslam adı verdikleri din edinenlerin binbir müşkülatla elde edilen Ayasofya’yı dahi ibadete açamamaları, uğradıkları lanetin pençesinden başka bir şey değildir. Selüler rejime boyun eğerek dinsiz siyaset yapanlar; ne ALLAH’ın lanetini, ne peygamberlerin lanetlerini, ne meleklerin lanetlerini, ne Fatih Sultan Mehmed ve Ayasofya uğruna şehid düşen güzel askerlerin lanetlerini, ne de gelmiş geçmiş bütün Müslümanların lanetlerini umursarlar. Onlar, badana ile gözleri boyayan ve sonunda yerlebir olacak eserleriyle zafer nutukları çeken ve Fetih Şölenleriyle Ayasofya gerçeğini örtbas eden sihirbazlardır.  

Ayasofya, sadece İstanbul’un değil Türkiye’nin hatta İslam âleminin namusudur. Namusunu peşkeş çeken bir kadının evine getirdiği para ve kazandığı mallar, övgüler yahut başarılar ne ise, hükümet ve muhalefet partilerinde yaptığı odur! 

İnsanı Müslüman yapan ve yücelten iki büyük meziyet vardır: Erkeğin cesur kadının namuslu olması. Bu iki meziyetin yanında hem erkeği, hem kadını şereflendiren bir meziyet daha vardır.  Tereddüt etmeden dini ve namusu uğruna canını feda edebilecek kadar Allah’a bağlı olmaktır. 

ALLAH’tan değil kuldan çıkar beklentisi içinde olanlar dünyaya meyletmiş öyle sefil mahlûklardır ki; ne hak ve adaletle şahitlik yapar, ne cesaretle tartışılmaz olan haklarını arar, ne de iman ettikleri değerlerine sahip çıkarlar. Nerede bir batıllık ya da eğrilik var ise, onu hak yahut düzgünmüş gibi pazarlarlar.

Konusu Ayasofya olmayanların Fetih Şöleni adı altında kutladıkları İstanbul’un fethi nedir biliyor musunuz; doğrudan gösterişli bir cenaze merasimiyle nemalanmaktır. Peki, o cenaze merasiminde Ayasofya var mıdır? Haçlı dünyası neye izin veriyorsa onu yapan tutsaklar, Ayasofya’yı mevzubahis yapabilirler mi?   

Yıllar önce yazmış olduğum “neden oy kullanmıyorum” adlı kitabımda demiştim ki, seküler yani din dışı rejimi meşrulaştıracak ve dinsiz siyaseti rehber edinenlere asla destek vermem. Velev ki kullanacağım oy, rahmetli babamı mezardan çıkaracak bir etkiye sebep olacak olsa dahi yine de vermem. Çünkü babamın mezardan çıkışı hayır değil şer olacaktır.

Dinsiz bir düzende dini yaşamak, tıpkı tabutun yahut mezarın üstüne bırakılan çiçekler gibidir! Bir müddet sonra o çiçekler canlılıklarını yitirip nasıl çerçöp oluyorlar ise, kendilerini İslam sananlarda öyle çerçöp olup münafıklaşmaktadırlar.

Kimileri soruyor; nedir Ayasofya’yı camiye dönüştürememekteki korku, iktidarsızlık ve acziyet? Herkes haçlı güçleri sanır ama Allah’tır. Neden mi; layık değilsin ki, Ayasofya’yı fethettirerek zatına ibadet amacıyla cami yaptıran Allah, açılmasına izin versin!

Ayasofya’nın açılışı Türkiye ve İslam dünyası için bir rahmet kapısı ama Allah, o kapıyı öyle bir tutmuş ki, 13 yıldır iktidarda olan hükümet ve milyonlar dahi o kapıyı açamamaktadır.  Layık ol ki, rahmete ve izzete kavuşasın!

“Allah'ın insanlara açacağı herhangi bir rahmeti tutup hapseden olamaz. O'nun tuttuğunu O'ndan sonra salıverecek de yoktur. O, üstündür, hikmet sahibidir.” Fatır 2   

“Bu dünyada arkalarına lanet taktık. Onlar, kıyamet gününde de kötülenmişler arasındadır.” Kasas 42   

Hiç yorum yok: