10 Mart 2015 Salı

Erkeği kışkırtmaya evet;



Kadına şiddete hayır…

Öyle sömürücü ve fırsatçı politikacılar gibi gerçeği eğip bükmeyecek, doğru ve kısa bir analiz yapacağım. 

Öncelikle kadına, kadın olduğu için keyfi, sadistsi ve üstünlük gütme adına bir şiddet var mıdır?

Fevkalade cüz’i istisnalar dışında neredeyse yok gibidir ve münferit olaylar genelleştirilip baba, eş, oğul, ağabey ve kardeş olan erkek topluluğunu topyekûn mahkûm kılabilme mümkün değildir.
Kadına olan saygı, hoşgörü, sabır, itibar ve hatırın çocuk dışında hiçbir insana tanınmadığını kimse inkâr edemez ve kendilerine bir halel gelmemesi adına özen gösterilip sürekli koruma altında tutulur.

İltifatlara mazhar olan kadındır; hediyeler sunulan kadındır; peşinde koşulan kadındır; kim olduğuna bakılmaksızın saygı duyulan kadındır; gönlü alınmaya çalışılan kadındır; ikramda bulunulan kadındır; öncelikli tutulan kadındır; kibar davranmaya mecbur bırakan kadındır; uğruna elde ne varsa harcanan kadındır; sevgi, aşk ve merhamet tezahüründe olunan kadındır; yardımda sınır tanınmayan kadındır; yoluna her şeyin feda edilebildiği kadındır; sözünün iki edilmediği kadındır; arzu ve istekleri ötelenmeyen kadındır; gülümsemesiyle dahi kalpleri fetheden kadındır…

Peki, erkeğin köle, uşak hatta kulluğa varıncaya kadar kadına kendini adamasının dışında suçu nedir?  

Bir erkek, bir kadını öyle seviyor ve tutkuyla taparcasına gönlünü kaptırmasının akabinde o kadına baskı ve şiddet uygulayabiliyorsa; suç kimdedir? Sadece sonuca bakılıp niçinler önemsenmez ise, adil bir yargı mevzubahis olamaz. 
  
Olayları insani çerçevede değil de kadın-erkek ayırımı gözeterek ele almak, sorunları çözmek yerine bilakis arttırır. Bir kadın, fıtratta zayıf ve nadide yaratıldığını kabul etmeyerek saygı duvarlarını yıkarak meydan okursa, erkekte ona kadın gibi değil erkek gibi davranarak dövüşür. Dolayısıyla kim güçlü ise, o galebe çalar. Bunun üzerine yenilen kadın, hemen kadın oluşunu istismar ederek, “erkek bana şiddet uyguladı” mazeretiyle yollara dökülür. Oysa eşit olduğun ahkâmıyla meydan okuyan o değimliydi?

Erkekler nezdinde her daim kadın üstündür ama kadın öyle şımarır ki, tıpkı kulun ALLAH’ın verdiklerine şımararak, “ben yaptım, ben başardım, ben üstünüm” böbürlenmesi gibi yediği sille misali kadına haddin bildirilmesi sonrası “ben ne yaptım” masumiyet gösterişinin hiçbir inandırıcılığı yoktur. Uğruna ölmeye hazır bir erkeğin sevilisine veya eşine düşman olmasını tetikleyen o değil de kimdir?

Bir de en korkunç yanlış nedir biliyor musunuz; Mersin’de tecavüz maksadıyla öldürülüp yakılan Özgecan adlı kızımızdır. Bu olay “kadına şiddet” tabanında değerlendirilemez. Daha birkaç ay önce Kars’ta kaçırılarak tecavüze uğraması akabinde başına taşla vurulup boğularak öldürülen 9 yaşındaki Mert Aydın’ın kadın değil erkek bir çocuk olduğunu hatırlatmak isterim. Ki, böylesine dehşet içeren sapkın olaylar hem ülkemizde hem de dünyanın hemen her yerinde meydana gelmektedir.

Suçlu için amaç, hedefe kolayca ulaşabilmektir; cinsiyet ve kimlik umurunda değildir. Nice suçlular da vardır ki, kadın veya erkeğe değil hayvanlara dahi tecavüz ederek öldürürler.

Kadına şiddet ancak kadın olması hasebiyle yapılan bir cebirdir ve dışındaki olaylar kadına şiddet olarak değerlendirilemez. Tarafların birbirleriyle olan hesaplarını görme sırasında çıkan kavgada kadının dövülmesi, yaralanması hatta öldürülmesi kadına yapılmış bir şiddet değil, tarafların üstün gelebilme mücadelesidir. Dolayısıyla erkekler arasında olan çatışmada yenilen erkeğin, “erkeğe şiddete hayır” söylemi nasıl trajikomik ise, kadının da güç denemesine kalkıştığı erkeğe karşı, “kadına şiddete hayır” söylemi o kadar trajikomiktir. 

Kadının masum, erkeğin zalim algısı oluşturulmaya çalışılan toplumda, elebaşı olan feministlerin yapmak istedikleri; erkekleri ya topyekûn yok etmek ya burunlarına halka geçirerek sokaklarda dolaştırmak ya da kayıtsız-şartsız hükmetmektir. Bunun içinde güç ve savaş ister. Hem savaşmaya kalkışıyorlar hem de “kadına şiddete hayır” naralarıyla fitne çıkaranlar kimdir bilir misiniz; aslında kadın değil erkeğe düşman azgınlardır. 

Zannediyor musunuz ki, feminist düşünceli kadınların eline güç geçtiğinde erkeklere merhamet edeceklerini! Ortada tek bir erkek bırakmamacasına öyle dehşet saçarlar ki, her gün binlerce erkeğin uğradığı kadın şiddeti yeri göğü kaplar ve hayvanlar hatta taşlar dahi zalimliklerinden gözyaşı dökerler.
   
Yaratıcıları Allah’a, İslam’a, insana ve özellikle erkeğe saygısı olmayan ve kendilerinde başka her şeyi reddeden feministlerin nasıl mahlûk olduklarını itiraflarından öğrenelim. 

“Hiç evlenmedim çünkü buna ihtiyaç duymadım. Evimde bir kocanın yerini tutacak 3 hayvanım var; sabahları hırlayan bir köpeğim, öğleden sonra küfreden bir papağanım ve akşamları eve geç gelen kedim…”

Yazıklar olsun babaları, oğulları ve kardeşleri olan Müslim ya da gayrimüslim kadınlara ki, erkek düşmanı feministlerin tuzaklarına düşerek, ruh ve beden misali birbirlerinden ayrılamaz bir bütün olan karşı cinslerine hasımlık besleyebilmektedirler. Oysa dişiliğini kabul edip sindirmiş hiçbir kadın ne baskı görür ne kötü bir söz duyar ne de şiddete maruz kalır. Kadın o dur ki, sadece sevgi, saygı, hizmet, merhamet, hoşgörü ve güzel sözlere layıktır ve karşılığını da fazlasıyla elde eder. Ancak erkekle egemenlik yarışına girerek eşitlik hatta üstünlük hevesine kapılmış bir kadın, kadınlığıyla kolayca sahip olabileceklerini benlik gütmesiyle öyle yitirir ki, sokaktaki hayvandan daha beter olur.     
Asıl olan hem erkeğin hem kadının insan olmaları ve hadlerini aşmamalarıdır.

Hiç yorum yok: