4 Temmuz 2014 Cuma

Önceliğin ne?



Allah ve Resulü mı; cihad mı; İslam Devleti mi; hilafet mi; Hakk mı; şeriat mı; şehadet mi; ahiret mi; kulluk mu; ümmet mi; millet mi; birey mi; ırk mı; dünya mı; özgürlük mü; batıllık mı; laiklik mi; nefis mi; baba, evlat, kardeş, eş, hısım ve akraba mı; ekonomi mi; ticaret mi; mal ve servet mi!

Kimse için değil kendin için bir sorgula. Sözünün başka kalbinin başka attığı bir ikilemi ortaya çıkaran amelin olduğuna göre; önceliğinin ne olduğunu düşünce ve davranışlarınla kavramaya çalış. Önceliğinin “şu” olduğunu söyleyip kendin gibi bir beşeri ikna etmen hiçbir fayda sağlamaz. Kalbinde saklı olanları bilen Allah, bildiklerini de amel olarak zaman içinde deşifre ettiğine göre, ağzından dökülen hiçbir söz ya da yeminin bir önemi var mıdır?
  
Mümin olduğumuz sanısıyla bir bakalım; Allah’ın hükmüne göre mümin miyiz, yoksa fasık mı?
    
“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” Tevbe 24

Bu ayete göre fasık olunmadığı iddia edilebilinir mi? Allah ve Resulünün kriterlerine mi yoksa nefsimize göre mi Müslüman’ız?

Allah mı senin için var olmuş; sen mi Allah için var olmuşsun? Eğer kendinin Allah için yaratıldığına inanıyorsan, Allah’a karşı koymandaki maksadın nedir? Allah için yaratılmamışsan, Allah’a inanmanın anlamı nedir?

“İnsan, Allah için yaratılmamışsa mutluluğu Allah da bulmasının gereği nedir? İnsan Allah için yaratılmışsa Allah’a karşı direnmenin anlamı nedir?” Bilaise Pascal

Nasıl bir gönle sahipsin ki, tüm dünyayı içine alabilecek sevgi, merhamet, barış ve hümanistlik aşkıyla dolusun! İyi-kötü, dost-düşman, doğru-yanlış kim varsa kucaklayabiliyor, sevgi ve barış için herkese evet diyebiliyor, Allah’ın koyduğu sınırları aşarak baş dahi kaldırabiliyorsun. Oysa nefsine karşı işlenen bir olayda canavar kesilmen, şeytani bir maske taktığını kanıtlamıyor mu? En büyük hümanistin şeytan olduğunu biliyor musun?

Yunus Emre’nin;“Yaratılanı severim yaradan’dan ötürü” sözü, tamamen şeytan odaklı hümanist bir söylemdir. Oysa Allah, yarattığı kötülerin sevilmemesini, hoşgörüde bulunulmamasını ve bilakis yok edilmesini birçok ayetinde buyurmuş iken; buna rağmen iman etmiş bir mümin, Allah’ın hükümlerine karşı gelebilir mi? Bir mümin; Allah’a, Resulüne, İslam’a, cihad’a ve şeriata düşman bir yaratılmışı; Allah’ın düşmanlarını; yaratılmış olan şeytanı ve dostlarını; Allah’ın indirdiklerine asi olup karşı çıkanı; Allah’ın haram saydığını haram, helal saydığını helal kabul etmeyeni; zalimi, zorbayı, sömürücüyü, kâfiri, fasığı ve münafığı; Müslüman olmayanı; İslam’ı siyasetten ayıranı; Allah’ın dini İslam’ı egemen kılabilmek için savaşan mücahitlere hasım olanı ve alçakça eleştirenleri nasıl sevebilir ve hoşgörüde bulunabilir? 

“Ey iman edenler! Eğer benim yolumda savaşmak ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanlara sevgi göstererek, gizli muhabbet besleyerek onları dost edinmeyin.” Mümtehine 1

Mümin, ancak Allah’ın sevdiklerini sevgili, düşman kabul ettiklerini hasım sayandır. Allah’ın düşmanlarını dost ve sevgili edinenler, mümin değillerdir. Dünyevi çıkarlarını ahiret çıkarlarından üstün tutup da Allah ve Resulüne muhalefet edenlerin Müslümanlıkla şereflenebilmeleri mümkün müdür?

Velev ki baban ve kardeşlerin dahi olsa küfrü imana tercih etmişse, dost edinmemeleri açıkça emredilmişken; sen nasıl olurda mümin olmana karşın hümanizm gerekçesiyle küfür ehlini sevip hoşgörüde bulunabilirsin?

“Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi (bile) veli edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin kendileridir.” Tevbe 23

Sevgi, dostluk ve barış başka şeydir; hak ve adalet bambaşka şeydir! Hiçbir gerekçeyle yaratıcı Allah’ın düşman kıldığı ne sevilebilir ne dost edinilebilinir ne de arzulara ve çıkarlara uyularak hoşgörüde bulunabilinir. Ama konu hak ve adalet olunca, karşıdaki ne kadar küfür ehli, ezeli düşman ve şeytan dostu da olsa, adil davranmakla emrolunmuş ve duyulan kin ve nefret, müminin asla haktan ve adaletten yüz çevirmemesi gerekliliği hüküm altına alınmıştır.

“Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış) tır. Allah'a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyle bilmektedir.” Maide 8   

Önceliği hem Hakk hem de batıl olan, pusulasını yitirmiş bir gemi misali çarptığı her kayayı, üstüne çıkıp kurtulacağı güvenli bir vatan sanır. Unutmayın ki, şeytanda her insanı kucaklar, sevgi ve barış vesveseleriyle kandırarak mahvı perişan eder. İnsanı insan yapan fıtrat, gerek gizli gerekse aşikâr olarak ya Hakk’ın ya da batılın safındadır ve asla taviz vermez. Batılı güden nefsin sınırı yoktur ama imanı güden Hakk’ın haddi aşmama kuralları vardır!  

“Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” Bakara 120

“Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tağuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürür. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar.” Bakara 257

“Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri (ve münafıkları) dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur. Ancak kâfirlerden gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız başkadır. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Dönüş yalnız Allah'adır. “ Al-i İmran 28

“İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inanmayanlar ise tağut (batıl davalar ve şeytan) yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarına karşı savaşın; şüphe yok ki şeytanın kurduğu düzen zayıftır. “ Nisa 76

“Sizin de kendileri gibi inkâr etmenizi istediler ki onlarla eşit olasınız. O halde Allah yolunda göç edinceye kadar onlardan hiçbirini dost edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün ve hiçbirini dost ve yardımcı edinmeyin.” Nisa 89

“Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kâfirleri (ve münafıkları) dost edinmeyin; (bunu yaparak) Allah'a, aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?” Nisa 144

YÜREĞİN KİMİ SEVDİĞİ ZAMAN HEYECANLANIYOR VE TİTRİYOR?

Hiç yorum yok: