30 Aralık 2011 Cuma

Apo’nun saltanatı ve demokrat şövalyeleri…

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, göreve gelmesiyle bdp, pkk ve kck’lı teröristlerle anlayabilecekleri dille mücadeleye girişmiş, neredeyse teröre teslim olmuş devlet imajını rehabilite ederek, geçmişte yapılan ihanetsi yanlışların telafisi amacıyla devlet otoritesini sağlayarak güven doğurmuştur.

Yıllardır vurguladığım ama hiçbir siyasinin söylemeye cesaret edemediği şeytani yapıyı açıkça ortaya koyan İdris Naim Şahin, “PKK demek, Apo demek, KCK demek, BDP demek” gerçeğini ifa etmesiyle maskeleri düşürmüş, dolayısıyla bdp’nin masum bir siyasi parti değil insan kıyan bir terör örgütü olduğunu resmi ağızdan ikrar etmiştir. Oysa hiçbir illegal yapının yasal uzantısı olamayacağı uluslar arası kanunlarca hükme bağlamışken, maalesef Türkiye, ezeli düşmanlarının güdümünde hareket etmesinden ve devlet ciddiyetine kavuşamamasından milletini katleden, tehdit eden ve bölmeye çalışan bdp’yi koynuna sokmak suretiyle teröre meşruiyet kazandırmıştır.

Şeytan ve dostlarıyla hiçbir konuda el sıkışılamayacağı tartışılmaz iken, sözde barış odaklı “Ermeni ve Kürt açılımı” gibi ölümcül tavizler hem devleti hem de milleti çıkmaza sokmuş, korkunç bir bedel ödetmeyle karşı karşıya bırakmıştır.

Türkiye’de var olan sorunların sadece Kürtlerle sınırlandırılamayacağı, vahye iman etmiş Müslümanların çok daha şiddetli sorunlarla cebelleştiği ve çözümün ancak adalet temelinde gerçekleşebileceği üzerinde durmuş, bdp’nin Kürt halkını temsil ettiği yanlışından vazgeçilerek, geçmişte Ermenilerin Müslüman milletimizi katletmesi gibi bdp’ye çanak tutulmamasını haykırmıştım.

İsrail’e teslim bayrağı çekip, iman ile küfür arasında gidip gelerek sonunda küfür batağına saplanmış olan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, “Kürtlerin her türlü anayasal haklarını vereceğiz” açıklaması, oynak bir politikacı oluşundan kesinlikle ciddiye alınmamalı ve muhatap kabul edilmemelidir. 9 vatandaşını katleden İsrail’e teslim olmuş bir Arınç, neden pkk’ya teslim olmuş olmasın ki!

Müslüman hiçbir Kürt, ırki değil dini kaygı güdecek bir imanla bütünleşmiş olmasından açık düşmanı Apo ve bdp’nin iddia ettiği bir Kürt ayırımcılığı yaşamamaktadır. CHP Diktatörlüğü kurulduğundan bugüne dek dışlanan ve zulme uğrayan vahye iman etmiş Müslümanlar olduğu için, asıl anayasal hakları verilmesi gereken Müslümanlardır. Ancak Ak Partinin Kürt kökenli üyeleri, bdp ile aynı doğrultuda olmalılar ki, Bülent Arınç, böylesi din ve birlik dışı bir talepte bulunarak, pkk’ya bağımsız bir devlet kurma sinyali gönderdiği, bdp’lilerin sevgi gösterileriyle anlaşılmıştır. Bitkisel hayatta aklı muvazenesini yitirmiş bir hastanın çırpınırken mırıldandığı sözler, etkili olabilir mi?

Ayrıca yanlış istihbrat sonucu silahlı kuvvetlerimizce öldürülen 35 köylünün müsebibi de bdp'dir. Bulundukları bölgeyi cehenneme çevirerek masum insanların ölmelerine de sebep olan pkk, bölgedeki halkımızca derhal techir edilmelidirler. Virüsün yaşatılmasına izin verenlerin nasıl bir bedelle karşılaştıkları elim kazayla ortaya çıkmıştır. Kuvvetle muhtemeldir ki, Uludere'deki masum köylülerin öldürülmesindeki yanlış istihbaratın arkasında da bdp ve efendilerinin bulunmasıdır.

Gerek jenosit Ermenilere gerekse cani pkk’lılara meşruiyet kazandırabilmek için Bülent Arınç gibi politikacıların dışında aydın maskeleriyle insanlarımızın zihinlerini iğfal eden bazı gazeteciler, teröre hak ettiği karşılığı veren İçişleri Bakanı’na ateş püskürmeleri, amaçladıkları hedefe ulaşamayacak olmalarındandır.

Ermeni Diasporası ve Bildenberg gibi kamufle olmuş Haçlı organizelerin mason destekli Türkiye sözcüleri Ali Bayramoğlu, Fehmi Koru, Ertuğrul Özkök ve Hasan Cemal gibi hainler, sözde demokrasi baskılarıyla hükümeti, Ermeni ve Kürt açılımı diye felakete sürüklemelerine bariyer olan İdris Naim Şahin’i karşılarında bulmaları akabinde aleyhine karalama girişimleri, ulumalarından öte hiçbir mana ifade etmemektedir. Onun için uluyanların ulumalarına kulaklarımızı tıkayarak kararlılığımıza devam ettirebilirsek, layık olduğumuz saygınlık ve caydırıcı güce ulaşacağımızdan asla şüphe duyulmamalıdır.

Batı demokrasisini örnek alarak terörist başı cani Apo’ya akıl ve vicdan dışı imtiyazlar kazandıran hainler, neden ABD’nin teröristlikle yaftaladığı Müslüman tutsaklara öngördüğü ağır şartları görmemezlikten geliyorlar? Demokrasi gereği Apo insanda, Müslümanlar mı şeytan?

Terörist faaliyetlerde bulunduğu iddiasıyla 27 yılldır tutuklu bulunduğu demokrasinin ve insan haklarının merkezi ABD’deki hapishaneden İslam âlemine mektup gönderen dünyaca ünlü âlim Şeyh Ömer Abdurrahman ya da namı değer “kör imam” ile İmralı’da tutuklu bulunan canavar Apo’yu bir kıyaslayınız ve ABD’nin mi yoksa Türkiye’nin mi suçlulara karşı daha demokrat olduğuna karar veriniz…

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…

Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a, sâlât ve selam peygamberlerin önderi, Hz. Muhammed (sav)’in üzerine olsun. Onun ailesine, ashabına ve hesap gününe kadar ona güzelce tabi olanlara sâlât ve selam olsun.

Benim tutuklu bulunduğum hapishanedeki şartlar çok kötü ve ben aşırı derecede zayıf düştüm. Onların dini özgürlükler ve ibadet özgürlüğü konusunda talep ettiklerinin tamamı haksızca. Ben Ekim 1995’de yakalandığımdan beri Cuma duaları yapma iznine dahi sahip değilim ve hatta cemaat içinde hiç dua etmedim.

Hapishanede onların muamelelerinde ön yargı ve ayrımcılık var. Diğer mahkûmlardan birisi gardiyanları çağırdığı zaman, onlar cevap vermek için acele ederler. Ben saatlerce benim hücre kapıma vurmayı sürdürürüm, fakat hiç kimse benim ihtiyaçlarıma cevap vermez. Ben aylardır, saçlarımı ve tırnaklarımı kesmeye gidemiyorum.

Benim şartlarımda birisi (Şeyh kördür, şeker hastalığı çekmektedir ve aynı zamanda yaşı da ilerlemiştir) hiç kimse eşyalarını düzenlemek için yardım etmeksizin, ömür boyu hücre hapsine çarptırılmıştır.

Benim gecesiyle gündüzüyle konuşabilecek kimsem yok, hücrem herkese kapatıldığından beri, diğerleriyle sosyalleşmeme izin vermiyorlar, bırakın Müslüman olmasını, Arapça konuşabileceğim kimseyle… Ben gece ve gündüz bu şekilde duruyorum. Bu ne yalnızlık, bu ne zulüm? Bu onların çokça övündüğü ve yayın akışlarını ve haber mecmualarını doldurdukları insan hakları mıdır, bize işkence yaparak, bu şekilde bizi susturmak veya sesimiz kesmek?
Siz hiç soyarak aramalarını, hayâ bölgelerini teşhir etmelerini veya tüm iç ve dış elbiselerini doğduğumuz gün ki gibi soymalarını duydunuz mu? Vallahi, bu her zaman beni ziyarete gelen bir arkadaş veya aile bireylerimi aklıma getirir. Amerika’da hiçbir akrabam olmamasına rağmen, bütün Müslümanlar benim ailemdir. Her ziyaret benim iki kez soyunmamı zorunlu kılar. Onlar, tüm elbiselerimi çıkarmam için bana emrederler ve ben bunun son olmasını dilerim.


Onun yerine, “Kıvırıcı” lakaplı şef, hapishane gardiyanı “Gün” lakaplı başka biriyle ve diğer gardiyanlarla gelir, bana uyluklarımı açmam ve onu ileriye kıvırmam için emreder. Tıpkı hayvanlar gibi! Ben bunu söylemekten gerçekten çok utanıyor ve sıkılıyorum, ancak ben onu üzerimdeki baskıları azaltmak ve Müslüman ümmetine dininin gerektirdiği vazife ve sorumlulukları hatırlatmak için anlatacağım; onlar çok yakından, etrafımdakiler beni izler ve bana gülerken benim edep yerlerimi ararlar.

Gardiyan grupları etrafımda yarışır…

En uzun zaman bakmaya zaman harcayan ve denetleyen kişi, en iyi işi yapmış sayılır. Onlar bu şekilde beni küçük düşürür ve alçaltırlar. Çünkü ben bir Müslüman’ım ve onların yaptıkları şeyler, Allah tarafından açıkça yasaklanmıştır. Onlar neden bunu yapmalıydılar? Çünkü onlar avını buldular ve hedeflerini başardılar. Onlar benim edep yerimde ne arıyorlar? Benim hapishane hücresinden ziyaretçilerime verdiğim veya ziyaretçilerimin bana verdiği silahları mı, patlayıcıları mı veya ilaçları mı? Onlar her ziyaretçi geldiğinde bunu bana iki kere yaparlar ve bu yüzden ben utancımdan ve utanmaktan eririm ve bana bunu yapmaktansalar, dünyanın açılmasını ve beni yutmasını dilerim. Bu dinlerini ve izzetlerini koruyan bu kişileri memnun eder mi?

Ey Mertlik ve Kardeşliğin insanları! Feda ve Saygınlığın insanları! Ey Allah’ın adamları! Derin uykunuzdan uyanın! Yankılanan seslerinizle dirilin! Yola çıkın, Ey Allah’ın adamları ve sesinize her yerde duyulması için izin verin! Ve tüm gücünüzle ve sesinizle korkusuzca seslenin! Dirilin Ey Allah’ın adamları ve tek vücut olarak Hakkı ispat edip, tağutu reddedin! Ateş size dokunmayacak diye, size saldıranlara teslim olmayın!

Hapishaneler âlimler ve suçluların uyuması içindir? Ölüm ümmetimi kuşattı. “Allahu Ekber” deyin ve yaşamak için ölümü anlatın! Rüzgârların üzerine yuvalarını inşa eden ulusu kim uyandıracak? Onlar uyuşturuldu ve komplolara hiçbir tepki göstermez oldular. Eğer onların âlimleri hücrelere doldurulursa onlar koyun gibi olup kaybederler.

Allah’tan korkan cesaretli adamlar yok mudur? Tağutları yıkacak ve onları alçaltacak kuvvetli kelimeler yok mudur? Bir olup dirilin! Gelirinizin kaybolacağından korkmayın!


İşte ABD hapishanesindeki suçsuz Şeyh Ömer Abdurrahman; işte Türkiye hapishanesinde ki bebekler dâhil 35.000 masum insanı katleden cani Apo!

Hiç yorum yok: