1 Ocak 2011 Cumartesi

Kemalistler kim ki Osmanlıyı lekeleyebilsinler...

Müslüman milletimize altın dönem yaşatıp tek bir sözlüyle tüm dünyaya diz çöktüren Kanuni Sultan Süleyman gibi bir liderin millete şeref kazandıran zaferleri, ahlaki yüceliği ve adil yönetimini bile muhakeme edemeyen hafıza fukaralarının kara çalma çırpınışları, bataklıkta boğulan hayvanların can çekişmelerinden farksızdır.

Kendi sapkın yaşmaları gibi iman ve erdemlik abidesi Kanuni Sultan Süleyman’ı ayyaş ve cinsellikle özdeşleştirerek “Muhteşem Yüzyıl” dizisi altında nefsi göstermeye çalışan Anıtkabir Tapınak şövalyeleri, Müslüman milletimizin asaletini taşımadıklarından haçlı atalarının akıl karıştırma taktikleriyle efendileri için avlanarak, hayallerinin dahi ulaşamadığı onurlu geçmişimizi lekeleyebileceklerini sanmaktadırlar. Oysa su misali imanın gürül gürül aktığı bir ruhta hiçbir necaset barınamaz ve yaydıkları koku da kendilerini tepeler.

Lakin onlar için “Muhteşem yüzyıl”; cinsellik, şehvet, seks, alkol, zina, homoseksüellik, benlik ve harem hayatı demektir.

Atatürk’ün hayatını konu alan “Mustafa” adlı filmin öcünü alabilmek için vatanın yüzölçümünü 15 milyon kilometrekareye ulaştıran Kanuni gibi dünyanın gıpta ettiği ve önünde saygıyla eğildiği bir dehayı karalayanlar, bilinmelidir ki bu milletin özünden çıkmamış haçlı fışkırtması döller olup, savaş meydanlarında galebe çalamamanın hüsranlığını uzantılarıyla örtbas etmeye çalışmaktadırlar.

Eğer Kanuni Sultan Süleyman’ın iddia ettikleri gibi içki alemi ve şehvetin tavan yaptığı bir harem hayatı olmuş olsaydı; Yavuz Sultan Selim döneminde 6 milyon 557 bin metrekare olan devletin yüzölçümünü 14 milyon 983 bine çıkartabilir ve üç kıtada adaletle hüküm sürebilir miydi? İslam âleminin halifesi olarak adına üç kıtada hutbe okunur muydu? İslam halifesi olarak 46 yıl gibi uzun bir hükümdarlığı sürdürebilir miydi? Toplumsal ahlakı çökerten ve gayrimeşru ilişkileri tetikleyen şehvet amaçlı dansı Fransa’da yasaklar mıydı? Neden şeriatın yasak kıldığı içki ve şehvetsi cinselliği serbest bırakacak seküler düzene geçmedi? Neden devleti laik yasalarla değil de şeriatla idare etti? Devletin etki alanını Avrupa’da Viyana kapılarına, Afrika kıtasının ortalarına ve Asya kıtasının doğu ucuna kadar uzatabilen ve dünyanın neresinde zulüm yapan bir iktidar var ise tepeleyen bir sultanın kadınlarla vakit geçirebilme gibi bir zamanı ve keyifsi bir yaşamı mümkün olabilir miydi? Osmanlı’dan başka hangi devlet üç kıtayı etki altına alıp yüzölçümünü 24.milyon kilometre kareye ulaştırabilmişti?

Vatanı ve milleti kurtarıp bağımsız bir egemenliği hediye ettiklerini haykıran Kemalistler bir yanıt versinler bakalım. 1913 yılına gelindiğinde Osmanlı Devletinin yüzölçümü 4 milyon 980 bin iken, 1913 ile 1923 yılları arası neden Türkiye’nin yüzölçümü 779.452’ye geriledi? Övünülen o 10 yıl içindeki 4 milyon 200 bin metrekarelik kaybın sorumlusu kimdir? Cihan hâkimi ve Türk milletinin yüz akı Osmanlı Devletinin azamet ve ihtişamının yıkıldığı yıllara kadar muhafaza ettiği 4 milyondan fazla toprağı haçlılara peşkeş çeken kimdi? Bu tablo; içki ve harem hayatına düşkün olanın kimliğini de ortaya koymuyor mu? Hani vatan kurtarmışlardı…

İslam’a ve yeryüzündeki barbarlığı yok edebilmek maksadıyla hak bir düzen için sadece Allah yolunda cihad ettiklerinden yücelen atalarımıza hasım olanların fedakâr Müslüman milletimizle bir bağları bulunmamalarından alçak misyonlarını şaşırtıcı karşılamıyor, dolayısıyla ihanetle yaftalamıyorum. Tıpkı Türkan Saylan adlı CHP’li din ve halk düşmanı bir misyoner, Kanal D’de yayınlanan dizi ile nasıl övülüyor ise, Show Tv gibi bir pespaye de milletimize şeref ve itibar kazandırmış yenilmez hükümdarlarımıza dil uzatabiliyor.

Milletimizin özünden çıkmış hiçbir oyuncu, bedeli ne olursa olsun böylesi bir iftiranın ve alçalmışlığın içinde yer almaz. Ancak İslam, Müslüman halk ve Osmanlının amansız-ebedi düşmanı ve ihanetsi cumhuriyet adı altında düzenlenen Kemalist CHP mitinglerin şövalyesi, iffetli Türk kadınlarının müşkülatlarından yararlanarak parayla satın alınabileceği imajı veren Halit Ergenç gibi din ve namus karşıtı bir sefilin Kanuni Sultan Süleyman rolünü üstlenmesi; pörsümüş bedeniyle gençlik sendromuna yakalanmış ve gençlerimize ahlaksızlık aşılayan Nebahat Çehre gibi yaşlı bir şehvet düşkünün kültür, namus ve iman timsali Valide Sultan’ı canlandırması, söz konusu dizinin maksatlı içeriğini kanıtlamaya yeterlidir.

Reklamın iyisi kötüsü olmaz kapitalist felsefesiyle hareket eden show tv ve yapıcıların uyarıları dahi dikkate almayarak yürekleri dağlayan meydan okuyuşlarına müsamaha gösterilmemeli, reklamlarıyla sübvanse eden ürünler mutlaka boykot edilmelidir. Bu milletin dinini ve itibarını yücelten şerefli atalarımızı aşağılamaya cesaret edebilen dış mihraklar değil de içimizdekilerin cüret edebilmesi yaramızı daha da derinleştirmektedir. Özgür sanat çerçevesinde dokunulması fevkalade vahim değerlerimize yapılan saldırılara karşı sessizliğe bürünmek, onlar kadar alçalmak demektir.

Aşağıda olan düşmekten korkar mı?

Tarihsel gerçekler bilinmese de kazanılan zafer ve mağlubiyetler, detaya ihtiyaç bırakmayacak bir doğruyu ispatlamaktadır. Neyin yalan veya doğru yargısı sonuçla ortadadır. Bir devletin yüzölçümünü 8 milyon 426 bin kilometrekare arttırmış bir lider ile 4 milyon 200 bin kilometrekare azaltmış bir liderin iddia edilen nefsi düşkünlüğü; şüphesiz somut yanıtı vermektedir.

Aleyhlerine her taraftan cephe açılarak yok edilmek istenen bir millet, birlik ve beraberlik içinde yekvücut olması gerekirken güdülen iktidar mücadelesi ve ayırımcılık, toprak ve iktidar kaybımızın tek nedenidir. Ama yenilginin zafere dönüştürüldüğü çarpık anlayış, ömrü savaş meydanlarında adaleti yaymakla geçirmiş Kanuni Sultan Süleyman’ı da içki ve kadın düşkünü gibi gösterebilmektedirler. Böyle batıl bir anlayışa geçit verebilecek ve saygı duyabilecek bir akıl var mıdır? Geçmişindeki gibi tarih yazamayanlar, avcı masallarına inanırlar…

“Brutus'un yasadığı yerde Sezar ölmeye mahkûmdur.” Schiller

Hiç yorum yok: