18 Haziran 2009 Perşembe

TSK başsızdır…

İnanç ve düşüncelerinden dolayı milletini, hükümetini ve TSK mensuplarını fişleyerek gizli düşman ilan eden Kemalist Genelkurmay ivedilikle lağvedilmeli, halkımız büyük bir tehlikeden kurtarılıp, güçlü ve imanlı TSK’nin komutanlık ihtiyacına çözüm getirilmelidir.

Hayati bir kurum olan Genelkurmay’ın, “Atatürk milliyetçisi olmayanları vatan haini” gören felsefesiyle bölücü ve yıkıcı faaliyetlerini sürdürmesi ve içten içe ülkeyi parçalamaya götüren entrikalarına son vermemesi; gerek hükümeti, gerek muhalefeti, gerekse milletimizi acil tedbirler almaya ve yekvücut mücadele etmeye mecbur bırakmaktadır.

Sömürgeci yabancıların başaramadığı tahribatı gerçekleştiren Genelkurmay, tanrısal varlığından dolayı hiçbir cezaya çarptırılamamakta, her vatandaş gibi zanlıların sıradan ifadeleri dahi alınamamaktadır. Çünkü onlar vatandaş değil, Kemalizm’in şövalyeleri olduğu için dokunulmazlardır.

Bir taraftan PKK ile savaşılıp yüzlerce şehit verirken, öbür yandan bölgede cereyan eden fevkalade tehlikeli oyunların göbeğinde hayatta kalabilme ve sınırlarımızı koruyabilme arbedesi yaşarken ve küresel ekonomik kriz ve işsizlikle baş edebilmeye çalışırken; sanki huzur, güven ve refah bir hayat yaşıyormuş gibi Genelkurmay’ın halkı aleyhine düşman kesilmesi ve dayanılmaz gerginlikler oluşturarak birlik ve bütünlüğümüzü bozmaya kalkışmasının karşılığı, mutlaka verilmelidir.

Genelkurmay’ın TSK’ni acımasızca istismar ederek dokunulmazlığa bürünmesi bağışlanmamalı, TSK’yı sömürmesine fırsat tanınmamalıdır. TSK’nin gücünü acze uğratan generaller, kuşkusuz ihanetle yargılanmalıdır.

Bugüne kadar Türkiye’nin iktidarsı bir hükümete, bir cumhurbaşkanına ve haykıran bir topluma sahip olamamasındandır ki, Genelkurmay’ın meydan okuyuşu sürebilmekte ve güya Atatürk adına diledikleri gibi ahkâm kesebilmektedirler.

Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarının haberi olmadan Genelkurmay’da tek bir eylem planlanamaz, hiçbir düşünce ve bildiri kaleme alınamaz. Bu gerçek, itirafsal açıklamalarında da deklare edilmiştir. Dolayısıyla sorumlunun emir erliğinden öte bağımsız hiçbir yetkisi bulunmayan Albay Dursun Çiçek değil, doğrudan Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ’dur.

Org. Başbuğ’un açıklamaları inandırıcı olmadığı gibi, tamamen deşifre olmalarını önlemeye yöneliktir. Kaçak terörist Bedrettin Dalan’ın arazisinde bulunan lav silahların TSK’ne kayıtlı olmadığını şovsal bir gösteriyle açıklayan Org. Başbuğ’un gerçek dışı beyanları, MKE’nin resmi bildirisiyle ortaya çıkmıştı. Dolayısıyla Ergenekon Terör Örgütüne lojistik destek sağlayanın da Genelkurmay olduğu; gerek bulunan silahlardan, gerek suçluları kayırmasından, gerek görülen davayı ciddiye almamasından, gerekse yanlış yönlendirme ve adamlarını kurtarabilme adına bizzat müdahale etmelerinden anlaşılmaktadır.

Söz konusu darbe planının asli belgesi bulunmadığı gerekçesiyle delilleri karartmaya ve örtbas etmeye çalışan Genelkurmay, bilmelidir ki vicdanları karartmaya gücü yetmeyecek, yaptıklarının hesabını da bir gün vereceklerdir.

Artık uyanın ve hükümetin geçmişte olduğu gibi olası çıkarsal uzlaşmasına sessiz kalmayın; aynı esaretsel acı ve gerginlikleri bir daha yaşamayın…

Hiç yorum yok: