7 Haziran 2009 Pazar

Nasıl oluyor da inanabiliyorlar?

Haydi, Barack Obama’nın işbirlikçi yandaşları ve politik taşeronlarının desteği normal de, ya; ezilen, sömürülen, horlanan ve aşağılanan yığınlara ne demeli?

Müslüman kimlikli yığınlar gaflet uykusundan uyanmayıp, aleyhlerinde inşa edilmeye çalışılan temel denklemi çözemediklerinden ninnilerle oyalanmaya devam etmekte, dolayısıyla esaretten kurtulamayarak büsbütün daha da karanlığa gömülmektedirler.

Obama’nın Mısır ziyareti öncesi Fransız televizyonuna yaptığı açıklamada “Biz de Müslüman’ız” ifadesi, bana Aziz Nesin’in mahkemede “bende Müslüman’ım, anam ve babam Müslüman, Müslümanları severim” sözlerini hatırlattı. Hak, inanç ve adalet düşmanı insan kisvesine bürünmüş azılı şeytani yaratıkların düşünsel mutasyonları her ne kadar tartışılmaz bir manipülasyon ise de, muhakeme yetisinden yoksun insanları etkilemeye yetebilmektedir.

Amansız popüler kimlikli kötülerin eylemleri değil de, asıl niyetlerini saklayan sempatik davranış ve tesirli sözleri, toplumların intihar edercesine kendi elleriyle kendilerini yok etme ya da zillet içinde sürünmelerine neden olmaktadır.

Acımasız bir katil olan ABD devletinin başına, sanıldığı yahut umulduğu gibi barış ve adalet yanlısı merhametli bir insan geçemez. Dolayısıyla barbar ABD devletini temsil eden Barack Obama, sinsi bir sempatik şeytandır… Müslümanlara veya kendilerinden olmayıp aynı düşünceyi paylaşmayan toplumlara karşı içten, dürüst, samimi ve gerçekçi değildir. Çünkü şeytanın görevi aldatmak, kan içmek, acı ve dehşet saçmaktır.

Gerek Türkiye, gerekse diğer İslam ülkelerin hükümet ve devlet başkanlarının Obama lehindeki görüşleri sizleri etkilememeli, taşeronluklarının gereğini yaptıklarından, Obama’dan daha hain ve riyakâr bir tavır sergiledikleri bilinmelidir.

Milyonlarca Müslüman’ı acımasızca katleden, işgal eden, ırzına geçen, yurtlarından çıkaran ve hunharca işkence yapan ABD gibi bir caninin ideolojik başkanının verdiği mesaj, temel denklem çerçevesinde okunabilirse gayet açık ve nettir. Hiçbir şey olmamış ve bir daha tekerrür etmeyecekmiş gibi Müslümanların duygu ve beklentilerini şeytani bir ustalıkla paylaşarak umut vaat edebilmesi, ancak aptal yığınların ya da satılmışların güvenebileceği bir davranıştır.

Bir taraftan inanıp iman etmediği Kur’an’dan ayetler okuyan Obama; “Bir insan öldürmek, tüm insanları öldürmüş olur” gerçeğini ifade ederken; diğer taraftan katlettikleri milyonlarca masum insanla ilgili, neden başında olduğu devleti ve temsilcisi İsrail’i “Savaş Suçları Mahkemesinde” yargılatmıyor ve aleyhlerinde alınacak bir kararı veto edebiliyor? Yoksa ölen Hıristiyan ve Yahudiler insan da, işgal edip işkencelerle öldürdükleri Müslümanlar mı insan değil? Kur’an’ca kâfir sayılan Obama’nın okuduğu ayetteki muhatabı kim?

İslam düşmanı haçlıların I. Dünya Savaşındaki uzantısı İngilizlerin ünlü ajanları Lawrence, takva bir Müslüman kimliğine bürünmüş, devrin İslam alimlerine şapka çıkartan Kur’an ilmi ve sözde dindarlığıyla Türkler ile Arapların arasına nifak sokarak, Arap yarımadasını kaybetmememize ve sayısız askerimizin ölümüne sebep olmuştur. Bu sebeple Barak Obama, günümüzün Lawrence’dir.

Unutulmamalıdır ki tarihi referansı olmayan bir bilgi, ancak yüzeysel bir bilgidir.

Gezisinin asıl gayesi ve hedefi Müslümanlarla adalet temelinde samimi bir barış olmayan Obama, Ortadoğu temsilcisi İsrail’in güvenliğini ve Müslüman toplumlarca meşru addedilmesini sağlamaktır. Kendileri için fevkalade tehlike gördükleri El Kaide ve İran’ı tek başlarına yenemeyecekleri gerçeğiyle İslam ülkelerini organize etmek, onlara karşı kışkırtarak yalnızlaştırmak ve etkisiz hale getirmektir.

Müslüman kimlikli mühürlü ahmaklar son derece açık bu gerçeği kavrayamayarak, kendilerini sömürüp düşmanlarına peşkeş çeken hain iktidarların peşine takılabilmekte; dinlerine, ırklarına, vatanlarına, geleceklerine ve bağımsızlıklarına göz diken düşmanlarına umut bağlayarak, daha beterini yaşamaya müstahak olmaktadırlar.

İslam dünyası lehine riyacı Obama, açık düşman Bush’tan çok daha büyük bir belâ ve acımasız bir sinsidir. Çünkü ikiyüzlü münafık yaratıklar, yetmiş kez daha tehlikelidir.

Yeryüzündeki fitnenin kaldırılması, barış, Hak ve adaletin egemen olabilmesi için; Usame Bin Ladin’in ifade ettiği; "Kâfirler ve ajanlarıyla uzun bir soluklu savaşa hazırlanın" çağrısına katılıyorum. Çünkü İslam; onurlu her Müslüman için, adalet adına vazgeçilemez bir CİHAD’dır.

(Yeryüzünde) fitne kalmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın! Eğer (küfre) son verirlerse (onları bırakın). Şüphesiz ki Allah, onların yaptıklarını çok iyi görendir.” Enfal. 39

İsrail=ABD’dir. ABD’siz çapulcu bir terör devleti olan İsrail, tek başına hiçbir güç ve değer teşkil etmemekte, dolayısıyla ciddiye alınmamalıdır. Ülkemizdeki “mayın” tartışmasıyla ilgili sınırlarımızın İsrail’e kiralanacak olması iddiaları, bilinmelidir ki ABD’nin bir direktifi ve “olmazsa olmaz” bir talebidir. Tıpkı Irak’ın işgal edilmesi nasıl bir süreçten geçti ise, sınır topraklarımızın verilmesi de aynı sürecin bir devamıdır. Çünkü güdülen “Manukyan ekonomisi”, her değeri etiketlendirmeye gerekçedir. Aksi takdirde haçlı desteğiyle ayakta duran hükümet; hem siyaseten, hem ekonomikken, hem de askeriyeten iflasını ilan eder.

Her kim ne derse desin, ABD ne emretmiş ise, müstemleke olan devlet, onu yapmak zorundadır. Genelkurmay, başörtülü birkaç kız öğrencinin “kutlu doğum haftası”nı kutlamasıyla ilgili 27 Nisan’da muhtıra vererek hükümete ve meclise meydan okurken, neden güvenlik açısından fevkalade hayati olan sınırdaki mayınlı arazinin temizleme karşılığı yabancılara verilmesine sessiz kalıyor ve hükümetin isteği doğrultusunda bir politika izliyor? Mayınları döşeyip tüm krokileri elinde bulunduran bir Genelkurmay’ın “mayınları temizleyemeyiz” açıklaması, aslında fazla bir söze gerek bırakmamaktadır.

Çünkü ABD ne emretmiş ise, hükümette, Genelkurmay’da o emre itaati mecbur görmekte, böylece dünyanın en büyük ordularından biri olan TSK, döşediği mayınları temizleyememe gibi bir acziyet içine sokularak, caydırıcı imajına, güç ve onuruna darbe indirilmektedir.

Eurovision şarkı yarışmasındaki temsilcimiz Hadise’nin “sex show”’na harcanan bütçeyle, sanırım bu iş hallolur.

Uyuşturucu bağımlısı misali haçlı ABD ve AB’ye olan bağımlılıktan kurtulmanın tek yolu, Allah’a ve vahyine teslim olmaktır.

Hiç yorum yok: