11 Mayıs 2016 Çarşamba

Kan dökmeden gerçekleştiremezsiniz!

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu başkanlık sistemi ile ilgili; "Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden gerçekleştiremezsiniz" demiş.

Peki, hani demokrasi; hani cumhuriyet; hani sosyal halkçı düzen; hani düşünce ve ifade özgürlüğü; hani egemenlik kayıtsız-şartsız milletindi…

Ancak egemen olan düzen ve düşüncede mevzubahis olan kavramlar, rejim tehlikeye girdiğinde sis gibi yok sayılırlar.

Evet; Kılıçdaoğlu’nun sözleri son derece isabetli olup, bugüne kadar savunduğum tartışılmaz ve kaçınılmaz ilkedir. Ki, Atatürk dahi devrimlerini kanla gerçekleştirirken; “Kanla yapılan devrimler daha muhkem olur” sözleriyle kansız bir devrimin demirsiz bir yapı olacağı düşüncesiyle meşrulaştırmıştır.

Her düşünce kendine rakip gördüğü diğer düşünceyi kötü addettiğinden yok etmekle yükümlüdür; aksi takdirde ayakta kalabilmesi için başka bir çaresi yoktur. Her safın kendini melek karşısındakini şeytan gördüğü âlemde “melek yahut şeytan” kimdir sorusu her ne kadar aşikâr ise de nefis, o soruyu öyle bilinmez bir karanlıkla zorlaştırmaktadır ki, kötü safta olan kimse görünmemektedir. Öyleyse herkes iyi ise, kötü olan kimdir; batıl olan kimdir; sapan kimdir?

Yaratıcı, koyduğu hükümlerde batılla işbirliği yapılmamasını, hakkın üstün gelebilmesi için sürekli mücadele yapılmasını, var oluş amacının Allah’a kulluk olduğunu, dünya için değil ahiret için savaşılmasını, şehadete koşulmasını ve şartlar ne olursa olsun şeytan ve dostlarıyla asla işbirliğine ve ittifaka gidilmemesini emretmiştir. Tağut safındaki batıl düşüncelerde aynı istikamette olup kendilerine belirledikleri “kırmızıçizgi”’nin dışına çıkıldığında savaşın en vahşini işlemeyi hak görürler. Sonuçta egemenlik için savaş insani bir fıtrattır; dışlanabilmesi ya da yok sayılabilmesi mümkün değildir.

Dünyanın birçok yerinde zalimlerin hüküm sürmesi; batıllığın rağbet görmesi; haksızlık ve adaletsizlik karşısında susulması zorbaların güçlerinden değil, kendilerini zayıf sanan sefillerin tepkisizliklerindedir.

Nice olayda olduğu gibi Bangladeş Cemaat-i İslami partisi lideri ve İslam âlimi olan bir zat idam ediliyor; sanki etrafında hiçbir Müslüman yokmuşçasına şehadete koşarcasına kimse direnişte bulunmuyor. Laik devlet görevini yaparken; Müslümanlar ne yapıyorlar ki, suçlu ve zalim sözde Müslümanlar değil de devlet olmuş oluyor!   

 

Dinli ve dinsiz sözde Müslümanların hüküm sürdüğü dünyada hedef, her daim devlette ve sokakta Müslüman olanlardır. Zaten İslam’a karşı çıkanların ekseriyetinin Müslüman oluşları, Müslümanların dirençsizliklerine kanıttır. Böylece gerek İslam gerek Kur’an gerekse ayetler boyunduruk altına alınmış ve dinle ilgili hüküm koyucu seküler-laik güçler olmuştur.


Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘biz bu rejimi kanla getirdik, sizde dilediğiniz rejimi kanla getirmekle zorundasınız’ sözleri hiçte İslam maskeli çevrelerin tepki duyacakları gibi anormal olmayıp gerçeğin ta kendisidir.

Ya öleceksin; ya da dirileceksin!

Her ne kadar Kılıçdaroğlu’nun cesaret ve kararlılığını Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ak Parti gösteremeyecek olsa da, Allah’ın yazdığı o gün gelince mutlaka kıyasıya bir iç savaş olacak; kimin kâfir, kimin münafık yahut Müslüman olduğu ortaya çıkacaktır.

Tarih, dayatmayla hiçbir devlet ve milletin ayakta durmasına mecal vermemiştir.

(Resulüm!) Onlar senden azabın çabuk gelmesini istiyorlar. Allah vadinden asla dönmez. Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir. Hac 47


Hiç yorum yok: