17 Ağustos 2010 Salı

Ancak muhakeme edebilen insanlar;

Referandumda “EVET” kullanarak varlığını deklare eder...

Nisan 2006’da yazdığım “Neden Oy Kullanmıyorum” adlı kitabımda Türkiye’nin cumhuriyetle yönetilen bir hukuk devleti olmadığı; parlamentonun, hükümetin, yargının, kurumların ve halkın sultalaştırılmış Genelkurmay diktası altında varlık gösterdiği, seçimlerin ve millet egemenliğinin laik ve Atatürkçü ideolojik rejimi meşrulaştıran aldatmaca bir manipülasyon olduğunu vurgulamış; seçimle başa gelen hiçbir hükümetin yasal yollarla Genelkurmay ve yüksek yargı esaretini kıramayacağı ve halkı iktidar yapamayacağı üzerinde durarak, milletvekili seçimlerinin belediye seçimlerinden hiçbir farkı bulunmadığı gerçeğiyle iktidar olunamayacağını açık delillerle işleyerek, kullanılan oyun mastürbasyondan öte zerre kadar bir yaptırımı bulunmadığını ortaya koymuştum. Diğer bir ifadeyle fırsatçı ve çıkarcı politikacılarca gizlenen totaliterliği halkın dikkatine sunmuştum.

Bugüne kadar gelen hükümetler diktatörlüğün sınırlarını zorlamayıp belediyecilik misali rutin işleri yaptıklarından hem dinsel hem ırksal hem insansal hem de yargısal sorunlar kökleşmiş, düşmansı kamplar derinleşerek fitilin ateşlenmesine ramak kalmıştır. Değişik gerekçeler, muhalefetin ihaneti ve zoraki ötelemelerle köklü bir çözüme ulaşılamamakta, halkı temsilen hükümet ile diktatörlüğü temsilen Genelkurmay’ın iktidar mücadeleleri çatışmayla sonlanacaktır. Eğer geçmişte olduğu gibi hükümet beyaz bayrak çekerse, haksızlık ve adalesizliğe meydan okuyan ve kendini halka adamış bir hükümetin doğuşuna kadar olması gereken çatışma, mutlaka başka bir bahara kalacaktır.

Hükümet ne kadar hukuka ve yasalara bağlı bir direnç gösterse, halkın huzuru, özgürlüğü, eşitliği, refahı, güveni, birlik ve beraberliği adına yapıcı bir siyaset gütse, anayasal haklarını kullanmaya çalışsa da; irtica lehine Müslüman milletini düşman ve tehdit bellemiş rütbeli ve cübbeli anıtkabir tapınak şövalyelerini uzlaşıya veya hukuka yanaştırmamaktadır. Çünkü ideolojileri uğruna Müslüman halkını doğramayı düşünebilen, pkk terör örgütüyle işbirliği yapabilen, emrindeki askerleri pkk’ya kurban verebilen, hükümetine ve halkına kanlı darbeler planlayabilen, adaletle hükmetmeye çalışan yargı üyelerini ya görevden ihraç edip ya açığa alıp ya da sürebilen bir düşünceyle anlaşabilmek asla mümkün değildir.

Türkiye’nin yasalara bağlı bir hukuk devleti değil teamüllerle yönetilen bir derebeylik olduğunu açıklamakta hiçbir sakınca görmeyen CHP Diktatörlüğü’nün kukla genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ak Parti Hükümetinin YAŞ’taki anayasal hakkını kullanmasına tepki göstererek, “neden teamüllere karşı çıkıyorsun” hesabını sorabilmiştir. Zaten bugüne kadar o teamül yetkileriyle sultalaşıp yasalara, hükümetlere ve halka meydan okumadılar mı?

Kukla Kemal; darbeleri, muhtıraları, tehditleri, baskıları ve karşı durulmaz emirleriyle siyasetin merkezi olan Genelkurmay’ı siyasetin içine çektiği gerekçesiyle Başbakan’ı ve hükümeti eleştirmesi, siyasetin anlamını dahi bilmediğini kanıtlamaktadır. Anayasayı ve yasaları yapan, devleti yöneten siyaset olduğuna göre; devlete bağlı bir kurumu nasıl olurda siyasi iktidardan ayrı tutulabilir ve dışında konumlandırılabilir? Acaba laiklik ve Atatürkçülük siyasi bir düşünce değil midir? Laiklik ve Atatürkçülük adına Genelkurmay ve yargının siyaseti meşru da, Allah adına diyanetin siyaseti neden yasak? Çünkü laik rejimde; Allah’a ve vahye geçit yoktur!

Diktatörlüğün çakma milliyetçi taşeronu MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli; partilileri gibi haklıda aptal sanarak Başbakan Erdoğan’ı ülkeyi germek ve Genelkurmayla savaşmakla suçlayıp, tüm sorunların müsebbibi ve terörün azmettiricisi olarak takdim etmesi; onun nasıl işbirlikçi bir halk ve din düşmanı olduğunu ortaya koymaktadır. Acaba; onca kanlı darbe planını gerçekleştiren; halka, hükümete ve yargıya baskı ve tehditler yağdıran; İslam’a karşı pkk terör örgütüyle işbirliği yapan; terörist yandaşları kayıp verdiği gerekçesiyle heronları düşürmek veya koordinatlarını değiştirmek isteyen; teröristleri gördükleri halde Mehmetçiklerimize yardım göndermeyip alçakça şehit düşüren; halkı fişleyen, peygamberimize hakaret eden, Müslümanlara yaşam hakkı tanımayan, Mehmetçiklerimizi tuzağa düşürtüp hain emelleriyle arkadan vurduran; Ergenekon gibi azılı bir terör örgütü kuran; hukuk karşısında delilleri yok edip yargıyı karartan; suçluları değil deşifre edenleri cezalandıran; Müslüman halkına karşı acımasız bir tepelemeye yeltenen hükümet mi, genelkurmay mı?

Halkının ırkına ve inancına düşman bir kurumla gerginlik yaşanmayacak da ödül mü verilecek? Ayrıca yetmiş milyonluk Türkiye’nin neden ayağa kalkmadığını hala anlamakta zorluk çekiyorum. Ki hükümet, ısrarla kurumlar arası gerginlikten kaçınarak TSK’nın zarar görmeme duyarlılığıyla hareket etmesinden azgınlar daha da cesaretlenmektedirler. Başka bir ülkede olsaydı; halkın egemenliği ve özgürlüğü adına muhalefet partileri hükümetin yanında yer alır, suçlu general ve yargı üyelerini ihanetten yargılayıp idam ederek, Genelkurmay ve yüksek yargının düşmansı ideolojik yapısında reforma gidilirdi. Ancak totemsi ideolojileri halkın ve vatanın üstünde bir değer taşıdığından milleti, hukuku ve TSK’yı mahvedecek her türlü felaketi ve acımasızlığı çekinmeden işlerler.

Vicdanlarını acımasız ideolojiye tahvil edenlere karşı korku ve endişe duyunuz ki, kurtuluşa eresiniz.

Anayasa Paketi ile ilgili yapılacak referandum, bilinmelidir ki Türkiye’deki insan ve Müslüman sayısını güncelleştirecektir. İnsanlığa ve İslam’a savaş açmış oligarşik güçlerin halk iradesine teslimiyetlerinin önünü açacak referandumda şehitlerin ve alçakça katledilen insanların berzahtan haykırışlarına kulak verip mutlaka “EVET” deyiniz ki, maskeler düşsün ve bugüne kadar hiçbir düşmanın zincir vuramadığı milletimiz, geçmişteki onuruna, kardeşliğine ve yenilmez gücüne kavuşabilsin.

Statükonun bertaraf edilmesine karşı düzenlenmiş Anayasa değişikliğinin ne Başbakan Erdoğan’a ne de Ak Partiye menfaat sağlayıcı bir ayrıcalığı vardır. Çünkü Ak Parti seçimle hükümet olduğundan her an gidici ve eğer bir suçları var ise yargının önüne hesap vereceği yasalarda faaldir. Kalıcı ve dokunulmaz olan ise Genelkurmay, yüksek yargı ve CHP’dir. Halka ve dine amansız düşman azılı suçlu üyelerini dahi nasıl koruyup kollayarak hukuku, adaleti ve vicdanı doğradıkları ve millete meydan okudukları yaşanan bir gerçekken; nasıl olur da ‘hayır’ diyebilirsiniz? Yoksa CHP’nin milletimize mazoşist iddiasını haklı mı çıkaracaksınız? “Hayır” la kendini reddeden bir yaratığa muhakeme edebilen bir insan fıtratıyla bakabilir misiniz?

Bu öyle bir mühür ki; maymundan evrimleşen Kemal ile kurttan evrimleşen Devlet’in tüm pespayelikleri, riyakârlıkları ve sinsilikleri âmâların dahi görebildiği bir gerçekken; peşine düşenlerin gözleri oldukları halde görememeleri, kulakları oldukları halde işitememeleri, kalpleri oldukları halde hissedememeleri; onların insan olmadıklarını dair bir kanır değil de nedir?

Referandum insanlığın oylanmasıdır.
Referandum Müslümanlığın oylanmasıdır.
Referandum özgürlüğün oylanmasıdır.
Referandum hak ve adaletin oylanmasıdır.
Referandum millet egemenliğin oylanmasıdır.
Referandum diktatörlüğün oylanmasıdır.
Referandum vicdanın oylanmasıdır.
Referandum geleceğin oylanmasıdır.
Referandum kardeşliğin oylamasıdır.
Referandum faşizmin oylanmasıdır.
Referandum terörün bitirilme oylamasıdır.
Referandum hainlerin etkisizleştirilme oylamasıdır.
Referandum ırki ve dini bölünmeleri ortadan kaldıracak oylamadır.
Referandum düşmanlığa son verecek oylamadır.

Referandum oylamasında bırakın hayır demeyi, tereddütte kalıp hayır’ı düşünmeniz bile kendinizi, insanlığı ve dininizi inkâr etmek demektir. Sizler için canlarını verip yaşadığınız vatan topraklarını armağan eden kahraman atalarınız ve ölmekten sakınmayan şehit evlatlarınız ve kardeşleriniz için mutlaka “EVET” demelisiniz. Onlar gibi canlarınızı feda etmeseniz bile en azından evet diyerek, o hain kardeş düşmanı münafıklara gerekli yanıtı verin; güdülen köleler değil, devletin ve vatanın sahibi olduğunuzu belgeleyin.

Sen bir insansın; sen Allah’a iman etmiş bir Müslümansın; sen şehit veren bir babasın, anasın ve kardeşsin; asla hainlerin yalanlarına kanma…

Ramazan boyunca yazılarıma ara verdiğimi bilgilerinize sunar, tüm halkımın mübarek Ramazan Ayını tebrik ederim…



Hiç yorum yok: