Halkımızı
katledenleri batıl düşünce ve politikalar çerçevesinde cezalandırmamaları bir
yana, üstelik payeler vermek suretiyle milletin vekili konumuna yücelten ve
elebaşlısını idam etmekten korkan bir iktidar; otoritesi olmayan vıcık, nankör,
hain ve nefislerin güdümündeki bir kukladır.
Her gün canlarını veren şehitlerimizle
dalga geçercesine yayınladıkları taziyeler ve katıldıkları cenaze törenleriyle pespayeliği
rehber edinen devlet erkânı, vicdan ve adaletin tartışılmaz hasımlarıdırlar.
Bir taraftan devlet bekası için mücadele
ederek adaletin yerini bulması adına ölünürken; diğer taraftan adaleti doğrayan
hükümet ve TBMM’nin terör temsilcilerini siyaset maskesiyle çıkarları uğruna
korumalarını hazmedebilmek mümkün değildir.
Eğer sorun terör ya da isyan ise, terör ile ilgili bir
devletin yapması gereken mücadelenin kararlı ve cesaretli duruşu
kanıtlanmalıdır. Dağdaki hayvandan farksız vahşi emir erlerini öldürerek
terörün sonlandırılamayacağı aşikârken; terörle mücadele iddiasıyla milleti
kandırmaya son verilerek, asıl dokunulmazlık kazandırılan siyasi uzantıları,
kışkırtıcılar ve hapisteki liderleri etkisizleştirilmeli, insaniyetin
muhafazası için idam uygulanmalıdır.
Terör ve Kürt sorunu arasında bocalayarak düğümü
netleştirememiş iktidar, teröristlerin silah bırakması durumunda masaya
oturabilecekleri açıklamasıyla acizliğini deşifre etmiş, böylece iktidarın
nasıl bir zafiyet hatta yenilgi içinde olduğu belgelenmiştir. Dolayısıyla
açıkça belirtmek gerekirse; herhangi bir sayısı belirsiz yani Türkiye gibi bir
devletin tükürükle boğabileceği PKKBDP terör örgütünün karşısında 30 yıllı
aşkın bir mücadele; millet adına utanç verici olmakla kalmayıp, taşınan kimliği
de ayaklar altına almıştır.
Dünya yaratıldığından bu yana güçler savaşı
dahi birkaç yılda sonlanırken, isyanı bir hareketin akıl almaz bir zamana
yayılabilmesinin müsebbibi, devletin milletine ihanetidir.
Başbakan, örtülü ödenek gibi büyük bir
bütçeye sahipken; neden elebaşlılarını ortadan kaldırıcı keskin nişancılar
(sniper) kiralayarak çobanları susturmuyor? Vatan evlatlarının öldürülmesi daha
mı vicdani? Haydi, Kandile girebilecek cesaretleri yok ise de, bunca yıldır
içlerine vurucu bir adamı da mı sokamadılar? MİT denen örgüt, PKK’lı teröristlerle
müzakere yapmaya cesaret ediyor da, Karayılan gibileri etkisizleştirmeye cüret
edemiyor mu?
PKKBDP’nin azmi,
kararlılığı, cesareti, inancı ve inadının yarısı iktidardakiler de olmuş
olsaydı, ortada PKKBDP diye bir tehdit kalmaz ve söz konusu isyan bastırılırdı.
Tarihimiz, günümüzdekinden çok daha güçlü
ve şiddetli sayısız isyanlarla baş etmiş örneklerle dolu olup, nasıl yerle bir
edilerek düzenin sağlandığı gayet açıktır.
Bir halkın fedakârca can vermesi, imanı, cesareti
ve samimiyetinin yetmediği; politika denen iğrençliğin sonuç doğurması gereken savaşı
nasıl kirlettiği ortadadır. Dolayısıyla ne galebe ne de mağlubiyet çıkartmayan
mücadele, kobay misali kullanılan halkı yavaş yavaş öldürtmekte, insanı insan
yapan değerleri biçmektedir.
Sözde ülkenin bağımsızlığı ve şeytansı
terörün bitirilme gayesiyle insanlar yiğitçe canlarını verirlerken iktidar ve
TBMM’nin düştükleri ikilem, güvenlik güçlerinin bir hiç üzeri yaşamlarından ve
sevdiklerinden ayrıldıklarını ortaya çıkarmaktadır. Bu sebeple düşmanın elimine
edilmesi için değil, pazarlığın kuvvetli hale getirilebilmesi için insanlar
şehit olmaya gönderilmeyip doğrudan ölüme koşturulmaktadırlar.
Bence asıl kahpeliği yapan terör örgütü değil, devleti yöneten
hükümet ve TBMM’dir.
BDP denen terör örgütüne siyasal haklar vererek
ülke sathında örgütlendirmek suretiyle binlerce insanımızı katlettiren, binlerce
dul ve yetimin yığılmasına neden olan, terör örgütünü bitirmek için değil daha
da güçlendirmek amacıyla mücadele eden devlet; ihanetin, haksızlığın,
adaletsizliğin, vicdansızlığın ve zulmün merkezidir. Dolayısıyla Müslüman
milletimiz, sığındığı devletinin işgali altında ezilmektedir. Zaten kuruluş
temeli bu esas üzere atıldığından, hiçbir şey değişmemektedir. “Gömleğin ilk düğmesi
yanlış iliklenince diğerleri de yanlış gider.” C. Bruno
Türkiye’de
terörle mücadele yapılmadığı ve uğruna canlarını verenlerin şehit değil
politikacıların çıkarlarına kurban edilen ölüler olduğu bilinmelidir. Bu
sebeple gerek milletim gerek ana ve babalar gerek eş ve çocuklar gerekse
kahraman güvenlik güçlerimizi muhakeme yapmaya davet ediyor, terör ve
teröristlerden nemalanan politikacılar adına canlarını feda etmemeleri
konusunda direnmeye çağırıyorum.
-Sizleri öldürenleri idam etmeyen bir devlet;
dostunuz mudur düşmanınız mıdır?
-Sizleri
katleden teröristleri “canlarım” diyerek baş tacı yapanları TBMM’de barındıran
ve dokunulmazlık sağlayan devlet; dostunuz mudur düşmanınız mıdır?
-Sizleri tokatlayan ve ağır hakaretlerde
bulunanları cezalandırmayan devlet; dostunuz mudur düşmanınız mıdır?
-Ana, baba, eş
ve çocuklarınızdan vazgeçerek canlarınızı feda ettiğiniz devlet; düşmanlarınızı
yok etme yerine uzlaşma arayışına kalkışıyor ise, dostunuz mudur düşmanınız
mıdır?
-Sizler can verirken yıllardır tahsis ettiği bir
adada terörün elebaşlısı caniyi ağırlayıp sizlerin katli için örgütünü
yönetmesine izin veren devlet; dostunuz mudur düşmanınız mıdır?
-Sözde teröre
karşı mücadele görüntüsüyle sizleri cepheye sürerek öldürten devletin arkadan
çevirdiği entrikalarla giriştiği ihanet, dostluğun mu yoksa düşmanlığın mı bir
kanıtıdır?
-Sizler canlarınızı feda edip geriye gözü yaşlı
yakınlarınızı bırakırken, politikacıların vicdanları deşen işbirlikçilikleri,
hiç uğruna öldüğünüze açık bir delil değil midir?
-Devletin
sonunda uzlaşacağı terör örgütüyle çarpışarak yitirdiğiniz canlarınızın
karşılığı ihanet olduğu aleniyken, şehit sayılabilmeniz mümkün müdür?
-Neden devletin teröre karşı samimiyetini
kanıtlayıcı yaptırımları dikkate almaksızın nefisleri adına savaşıyorsunuz?
Dünya yaratıldığından
itibaren peygamberler dâhil tüm krallar ve sultanlar ordularının başında
cephede savaşırlarken; neden başkomutan Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar ve
milletvekillerinin hiçbiri cephede yer almamaktadırlar? Kendilerini tanrı, halkı
kul gören bu anlayış, demokrasinin bir çalımı mıdır?
İşte bu anlayış,
menfur politikaları sorgulama idrakini engellemekte, dolayısıyla ihanetler
meşrulaşmaktadır.
Hiç şüphe yoktur
ki, onurlu bir mücadele için milletin her ferdi mal ve canını feda etmekten
kaçınmaz. Ancak böylesi alçak ve sinsi bir politikaya verilen canlar intihardır.
Sürekli acil
toplanırlar ama somut hiçbir adım atmazlar.
Sanıyorum ki görüşmeleri halkı motive edici bir görsellikten başka bir
şey olmayıp, hal-hatır sormak ve birbirlerine fıkra anlatmaktan ibaret olmalı
ki, PKKBDP’nin etkin gücü sürebilmektedir.
Ne zaman halk
hesap sorucu bir dirayete kavuşur, bak bakalım diledikleri gibi at koşturabilir
ve ihanete yeltenebilirler mi? Bu sebeple kaygılanması gereken PKKBDP değil,
politikacıların ta kendisidir!
Millet, önüne konulana inanan aptal
sürüsü olmaktan kurtulduğu an, bedeli ağır tiyatroyu bitirmeye muktedir
olacaktır.
Ahlaksız ve vicdansız
politikacıların güttüğü düzende çıkarılan kanunlar ve ilişkilerde aynı doğrultudadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder