6 Eylül 2012 Perşembe

Namertlere Kandil cehennemi göründü…


Müslüman milletimizi kahra boğan cani vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırarak yargı önüne çıkarılacağı müjdesi veren Sayın Başbakan, geçte olsa halkını elem edinen bir devlet adamı vicdanıyla yanan yürekleri serinletmiştir.

İnsan olmayana insan muamelesi yapmanın yanlışlığı PKKBDP denen yaratıkları azdırmış, dünyaya hükmetmiş ecdadın varislerini sindirebilecekleri zannıyla alçaksı meydan okuyuşlarını sürdürebilmişlerdir.

Milletini deşen milletvekilleri olarak TBMM’de varlık gösterebilme cüretkârlıkları milletimizde derin yaralar açmış, devletin çaresiz imajı hem içeride hem de dışarıda caydırıcılığını yitirtmiştir.

Allah, Tevbe 73 ve Tahrim 9. Ayetlerde; Kâfir ve münafıklara karşı cihad edilmesini ve onlara karşı sert davranılmasını emretmişken; din ve insanlık düşmanı PKKBDP’ye insan gerekçesiyle müşfik davranılması ve uzlaşı sağlanabileceği umudu, hümanist düşüncenin korkunç bir tuzağıdır.

Ki, halkıyla bütünleşmiş otoriter hiçbir devlet, örneğin ABD misali tehdit içeren herhangi bir suçlunun işlediği cürümü dahi dikkate almaksızın güvenlik güçlerince nasıl etkisizleştirildiği ortadadır. Dolayısıyla toplumu tehdit edene hümanist bir yaklaşım, topluma apaçık bir ihanet olup, hiçbir gerekçe, toplumun huzur ve güvenini akamete uğratmamalıdır.

Lakin kendini özgürlüğün ve hümanizmin beşiği sanan Türkiye, suçluyu mazlumdan üstün tutarak, sözde insan hakları yahut gazeteci veya siyasetçi mazeretleriyle adaleti doğramakta, böylece “ekmeklerine yağ sürmeyelim” mantığıyla suçluları azmettirmektedir.

Eğer laiklik gerekçesiyle vahyin siyasete karıştırılmama düşüncesi, Allah’ın “insan ve şeytan” kıstaslarını baz aldırmıyor ise, seküler hümanist anlayışta kimler insan ya da şeytandır? Hangi düşünce ve davranışlar iyi yahut kötüdür? Kimler suçlu, kimler suçsuzdur?
İşte böylesi ürkütücü bir karmaşa adalet ve vicdanı yerle bir etmiş, sanki ruhlara hükmeden yaratıcı iktidarlarmış gibi insan hakları denen anlayış, iyi ile kötüyü müsavileştirmiştir. İnsanoğlunun psikolojisi yahut fıtratı hakkında seküler psikolojik teorilerin otorite olabilmesi mümkün değildir. Yaratıcı kim ise, bilen de O’dur…

BDP gibi bir şeytanı iyi diyerek dayatan laik devlet; vatandaşlarının ölümlerinden, katledilmelerinden, korkularından, gözyaşlarından, tehdide uğramalarından ve ziyanlarından doğrudan sorumludur.

Binlerce asker, polis, vatandaşımız ve çocuklarımızı acımadan katledebilen canavarları tebrik ederek boyunlarına sarılabilen TBMM üyesi hainleri derdest etmeyen bir devlet, ancak cani bir devlettir. Böyle bir devlete güvenebilmek ve saygı duyabilmek imkânsızdır.

Şükürler olsun ki, sonunda insan ile şeytan ayırımını kavrayabilen Sayın Başbakan, “ya öl ya da ol” duruşuyla şeytanları cehennemin alev huzmelerine göndereceğini vaat edebilmiştir.

Ey PKKBDP’nin namert vekilleri! Keşke Kandil’deki inlerinize çıksanız da leşsi bedenlerinizi ruhlarınızdan ayıracak bir meşruiyeti doğursanız. Araf Süresi 179. Ayette buyrulduğu gibi, sizler hayvanlardan da daha aşağı sapıklarsınız. Dünyaya hükmetmiş bu imanlı milleti yıldırabileceğinizi sanmayın. Ecel gelmemiş ise ne kurşunlarınız ne de bombalarınız zerre kadar tesir veremez. Ecel geldikten sonra da vasıta olduğunuz ölümleri siz çapulcular değil, yaratıcımız Allah takdir etmektedir. Bu sebeple Müslüman milletimiz, şehidsi bir ölüm uğruna koşar ama siz sapıklar kaçarak inlerinize saklanırsınız.

“Öl ya da Ol! İşte bunu bilmiyorsan zavallı bir misafirsin bu karanlık yeryüzünde” J.W.Goethe     

Hiç yorum yok: