Müslüman milletimizi kahra boğan cani
vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırarak yargı önüne çıkarılacağı müjdesi
veren Sayın Başbakan, geçte olsa halkını elem edinen bir devlet adamı vicdanıyla
yanan yürekleri serinletmiştir.
İnsan olmayana insan muamelesi yapmanın yanlışlığı
PKKBDP denen yaratıkları azdırmış, dünyaya hükmetmiş ecdadın varislerini
sindirebilecekleri zannıyla alçaksı meydan okuyuşlarını sürdürebilmişlerdir.
Milletini deşen milletvekilleri olarak TBMM’de
varlık gösterebilme cüretkârlıkları milletimizde derin yaralar açmış, devletin
çaresiz imajı hem içeride hem de dışarıda caydırıcılığını yitirtmiştir.
Allah, Tevbe 73 ve Tahrim 9. Ayetlerde; Kâfir
ve münafıklara karşı cihad edilmesini ve onlara karşı sert davranılmasını
emretmişken; din ve insanlık düşmanı PKKBDP’ye insan gerekçesiyle müşfik
davranılması ve uzlaşı sağlanabileceği umudu, hümanist düşüncenin korkunç bir
tuzağıdır.
Ki, halkıyla bütünleşmiş otoriter hiçbir
devlet, örneğin ABD misali tehdit içeren herhangi bir suçlunun işlediği cürümü dahi
dikkate almaksızın güvenlik güçlerince nasıl etkisizleştirildiği ortadadır.
Dolayısıyla toplumu tehdit edene hümanist bir yaklaşım, topluma apaçık bir
ihanet olup, hiçbir gerekçe, toplumun huzur ve güvenini akamete uğratmamalıdır.
Lakin kendini özgürlüğün ve hümanizmin
beşiği sanan Türkiye, suçluyu mazlumdan üstün tutarak, sözde insan hakları yahut
gazeteci veya siyasetçi mazeretleriyle adaleti doğramakta, böylece “ekmeklerine yağ sürmeyelim” mantığıyla
suçluları azmettirmektedir.
Eğer laiklik gerekçesiyle vahyin siyasete
karıştırılmama düşüncesi, Allah’ın “insan ve şeytan” kıstaslarını baz
aldırmıyor ise, seküler hümanist anlayışta kimler insan ya da şeytandır? Hangi
düşünce ve davranışlar iyi yahut kötüdür? Kimler suçlu, kimler suçsuzdur?
İşte böylesi ürkütücü bir karmaşa adalet ve
vicdanı yerle bir etmiş, sanki ruhlara hükmeden yaratıcı iktidarlarmış gibi insan
hakları denen anlayış, iyi ile kötüyü müsavileştirmiştir. İnsanoğlunun
psikolojisi yahut fıtratı hakkında seküler psikolojik teorilerin otorite
olabilmesi mümkün değildir. Yaratıcı kim
ise, bilen de O’dur…
BDP gibi bir şeytanı iyi diyerek dayatan
laik devlet; vatandaşlarının ölümlerinden, katledilmelerinden, korkularından,
gözyaşlarından, tehdide uğramalarından ve ziyanlarından doğrudan sorumludur.
Binlerce asker, polis, vatandaşımız ve
çocuklarımızı acımadan katledebilen canavarları tebrik ederek boyunlarına
sarılabilen TBMM üyesi hainleri derdest etmeyen bir devlet, ancak cani bir devlettir.
Böyle bir devlete güvenebilmek ve saygı duyabilmek imkânsızdır.
Şükürler olsun ki, sonunda insan ile şeytan
ayırımını kavrayabilen Sayın Başbakan, “ya öl ya da ol” duruşuyla şeytanları
cehennemin alev huzmelerine göndereceğini vaat edebilmiştir.
Ey
PKKBDP’nin namert vekilleri! Keşke Kandil’deki inlerinize çıksanız da
leşsi bedenlerinizi ruhlarınızdan ayıracak bir meşruiyeti doğursanız. Araf
Süresi 179. Ayette buyrulduğu gibi, sizler hayvanlardan da daha aşağı
sapıklarsınız. Dünyaya hükmetmiş bu imanlı milleti yıldırabileceğinizi
sanmayın. Ecel gelmemiş ise ne kurşunlarınız ne de bombalarınız zerre kadar
tesir veremez. Ecel geldikten sonra da vasıta olduğunuz ölümleri siz çapulcular
değil, yaratıcımız Allah takdir etmektedir. Bu sebeple Müslüman milletimiz, şehidsi
bir ölüm uğruna koşar ama siz sapıklar kaçarak inlerinize saklanırsınız.
“Öl ya da Ol! İşte bunu bilmiyorsan zavallı bir misafirsin bu karanlık
yeryüzünde”
J.W.Goethe
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder