12 Eylül 2012 Çarşamba

Sapığa özür, münafığa tazim…


Dileyebilen Cübbeli Ahmet’in İslam adına değil, nefsi uğruna hapiste olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır.

İnandıkları halde iman edememiş olanların Allah ayetlerini az bir bedel karşılığı çıkarları lehine satabilmelerinin pespayeliği kâinatı sarsmakta, dolayısıyla İslam’ın hak ve adalet ışığı dünyayı aydınlatamamaktadır.

Özellikle ilim sahiplerinin yaratıcı Allah’ı değil de yaratık beşere olan itikatlarıyla bozulan tevhit, sapkın inançları türetmiş; böylece Mutlak İrade’ye olması gereken imani teslimiyet beşere yönlenerek ilahsal karmaşıklığa neden olmuştur.

Sözde Allah özde âlimlerin hüküm sürdüğü inanç sistemi insanoğlunu yoldan çıkarmış, gerçekte kimin tanrı ve kime güvenilip itaat edilmesi ikilemi, özellikle cemaatleri münafıklaştırmıştır.

Bu sebeple bir kâfir imana gelebilir ama iman karmaşası taşıyan bir münafık asla! İşte bundan dolayı peygamber efendimiz; “Münafık kâfirden yetmiş kez daha tehlikelidir” buyurarak, iflahlarının mümkün olmayacağını belirtmiştir.

Maalesef Cübbeli, işlediği nefsi günahını, imajının vasıtasıyla İslami davaya manipüle ederek aklanabilme arayışına beşer nezdinde itibar kazandırsa da, her şeyi bilen Allah indinde başarılı olması söz konusu değildir.

Onun için imanla zırhlanmış bir mümin; insanların kendisine duyduğu aşk ve tazime yahut hakkındaki düşüncelere değil, Allah’ın bakışını önemser.

Eğer Cübbeli, tıpkı Fetullah Gülen’in “Papa hazretleri izindeyim” ifadesi misali, Habertürk adlı Teke tek programında Müslüman milletin gözünün içine baka baka; “Ben Avrupa’daki gibi bir laiklik istiyorum” diyebilmiş ise; ben ona ve öbürüne Allah ve Resulüne iman etmiş bir Müslüman diyemem; düşünce ve fiiliyatlarında nefislerinin esaretinde olduklarına şüphe duymam. Dolayısıyla ana ve babamın aleyhine dahi olsa asla adaletle şahitlik etmekten kaçınmayacağımdan; yığınlar, ardına takıldıkları önderlerini eleştiriyorum diye bana değil onlara tepki göstermelidirler! Eğer tanrıları Allah ve rehberleri Hz. Muhammed (S.A.V) ise!

Müminler ancak Allah'a ve Resulüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır.” Hucurat 15
Artık had öylesine aşılmış ve vahiyden uzaklaşılmış ki, ilim sahipleri, Allah’ın hükmettiği dini Allah’a öğretmeye yeltenmişlerdir. İlim erbabı şeytan misali benliklerini galebe çaldırarak kendilerine gösterilen ilgi ve övgüler kibirlenmelerine, hiçbir peygamberin cüret edemediği ahkâmsal yorumlara sürüklenmelerine, böylece dini özünden koparmak suretiyle nefislerine ve iktidar odaklarına peşkeş çekmişlerdir. İmajlarını aldatmada kullanarak, Allah ve Resulünün önüne geçmişlerdir. Hata ve yanlıştan münezzeh konuma oturtulmaları dokunulmazlıklarını doğurarak haklarındaki olası tartışmaları “büyük günah” kategorisine sokmuş, dolayısıyla peygamber üstü durumları alttan alta muhafaza edilmiştir. İnanınız ki, o kadar ulûhiyet onlara değil de Allah’a duyulmuş olsaydı, Müslümanlar zillete değil saygıya ve egemenliğe kavuşurlardı.

Allah’a, dinini öğretmeye kalkışandan daha sapkın kim olabilir?

“De ki: Siz dininizi Allah'a mı öğretiyorsunuz? Oysa Allah göklerde olanları da bilir, yerde olanları da. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” Hucurat 16
Tanrı olarak Allah’a iman ettiklerini ileri sürenlerin ateist düşünceden farksız davranışları, nasıl bir karmaşa içinde olduklarını yeterince ispatlamaktadır. Beşeri güçleri bağımsız ve yaptırım güçleri bulunan mutlak irade sahibi görme zaafları; Allah’ı tumturaklı tanımamalarından, izni olmadan hiçbir olayın meydana gelmeyeceği imansızlıklarından ve kontrolün sadece ve sadece Allah iradesinde olduğuna şüphelerindendir.
Bu sebeple insanlık ve Müslüman hasmı ABD’yi arşa yücelterek tanrısallaştıranların Müslüman toplumlar olması, nasıl gerçekte iman etmemiş münafıklar olduğunu da kanıtlamaktadır. Öyle ki, Allah’ın dilemesiyle meydana gelen 11 Eylül olayını dahi muhakeme edemeyip ABD’nin diz çökmesinin ardında beşeri güç arayarak mücahitlerin zaferine inanmak istemeyen sefiller, şayet olayların Allah tarafından olgunlaşarak yönetip yönlendirildiği idrakini taşımış olsalardı, hiçbir arayışa gitmeyerek komplo teorileriyle zihinleri iğfal etmezlerdi. Oysa ABD gibi beşeri güçlerin tamamı bir hiçtir ve Allah’ın izni olmaksızın hiçbir şey yapamazlar.
Bugün, ABD Libya Büyükelçisinin çapulcu addedilen direnişçilerle öldürülmesi, kimin güçlü yahut zayıf olduğunu ortaya koymaktadır. Allah diledikten sonra bir tükürük dahi ABD, Rusya, Çin ve Avrupa’yı boğmaya yeterlidir…
Cübbelinin, İslam adına mücadele verdiğini sandığımız şaklaban Adnan Oktar adlı soytarıdan özür dilemesi ve vahyi yok etmeye çalışarak tek hak din olan İslam’ı Hıristiyanlığa ve Yahudiliğe peşkeş çeken Fetullah Gülen’e tazimi, mücadelesinin İslam adına değil nefsi istikbali uğruna yaptığı ortaya çıkmıştır.
Oysa gerek Adnan Oktar gerekse Fetullah Gülen’in hiçbir yaptırımları bulunmayan yaratılmış kullar olduğu gerçeğini sözde imanı gereği kavrayabilmiş olsaydı, hapiste olmasının ardında onların değil Allah’ın takdiri olduğu gerçeğiyle Allah’a, Resulüne, İslam’a ve Müslümanlara ihanet etmezdi.
Tutuklanmasına sebep olarak önce Fetullah Gülen ve cemaatini, akabinde hükümeti ve aklına gelen bilumum güçleri gösteren Cübbeli; şayet doğru yolda olsaydı, sapan kimseler kendine bir zarar verebilir miydi?
Nefsi için, diğer bir ifadeyle cezaevinden kurtulabilmek amacıyla vahiy düşmanlarına sığınmasını izah edilebilecek hiçbir gerekçe yoktur.  Eğer tahliye olur ise, acaba onlarla yaptığı barışa mı yorumlayacak?
 “De ki: Allah’ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez. O bizim mevlamızdır. Onun için müminler yalnız Allah’a dayanıp güvensinler.” Tevbe 51
“Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır; sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile! Kendilerine bir iyilik dokunsa "Bu Allah'tan" derler; başlarına bir kötülük gelince de "Bu senden" derler. "Hepsi Allah'tandır"" de. Bu adamlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar!” Nisa 78
“Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda olunca sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Artık O, size yaptıklarınızı bildirecektir.” Maide 105
Bundan böyle Cübbeli, papa hazretlerinin izinde yürüyerek dinlerin bütünleştirilmesine mi çalışacak? Gülen’in, papa hazretlerinin izinde olduğu sözlerine şiddetli tepki gösteren cemaat; Cübbeliye atfen, "Mübarek ve mümtaz hocamız Ahmet Efendi Hazretleri" ifadesinden memnunlar mı?
Acaba Gülen mi yoksa Cübbeli mi döndü?

Hiç yorum yok: