Dileyebilen
Cübbeli Ahmet’in İslam adına değil, nefsi uğruna hapiste olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır.
İnandıkları halde iman edememiş olanların
Allah ayetlerini az bir bedel karşılığı çıkarları lehine satabilmelerinin
pespayeliği kâinatı sarsmakta, dolayısıyla İslam’ın hak ve adalet ışığı dünyayı
aydınlatamamaktadır.
Özellikle ilim sahiplerinin yaratıcı Allah’ı
değil de yaratık beşere olan itikatlarıyla bozulan tevhit, sapkın inançları türetmiş;
böylece Mutlak İrade’ye olması gereken imani teslimiyet beşere yönlenerek ilahsal
karmaşıklığa neden olmuştur.
Sözde Allah özde âlimlerin hüküm sürdüğü
inanç sistemi insanoğlunu yoldan çıkarmış, gerçekte kimin tanrı ve kime güvenilip
itaat edilmesi ikilemi, özellikle cemaatleri münafıklaştırmıştır.
Bu sebeple bir kâfir imana gelebilir ama iman
karmaşası taşıyan bir münafık asla! İşte bundan dolayı peygamber efendimiz; “Münafık kâfirden
yetmiş kez daha tehlikelidir” buyurarak, iflahlarının mümkün
olmayacağını belirtmiştir.
Maalesef Cübbeli, işlediği nefsi günahını, imajının
vasıtasıyla İslami davaya manipüle ederek aklanabilme arayışına beşer nezdinde
itibar kazandırsa da, her şeyi bilen Allah indinde başarılı olması söz konusu
değildir.
Onun için imanla zırhlanmış bir mümin;
insanların kendisine duyduğu aşk ve tazime yahut hakkındaki düşüncelere değil,
Allah’ın bakışını önemser.
Eğer Cübbeli, tıpkı Fetullah Gülen’in “Papa hazretleri izindeyim” ifadesi
misali, Habertürk adlı Teke tek programında Müslüman milletin gözünün içine
baka baka; “Ben Avrupa’daki gibi bir laiklik
istiyorum” diyebilmiş ise; ben ona ve öbürüne Allah ve Resulüne iman etmiş
bir Müslüman diyemem; düşünce ve fiiliyatlarında nefislerinin esaretinde
olduklarına şüphe duymam. Dolayısıyla ana ve babamın aleyhine dahi olsa asla
adaletle şahitlik etmekten kaçınmayacağımdan; yığınlar, ardına takıldıkları önderlerini
eleştiriyorum diye bana değil onlara tepki göstermelidirler! Eğer tanrıları Allah ve rehberleri Hz. Muhammed
(S.A.V) ise!
“Müminler ancak Allah'a ve Resulüne iman eden,
ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla
savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır.” Hucurat 15
Artık had öylesine aşılmış ve vahiyden
uzaklaşılmış ki, ilim sahipleri, Allah’ın hükmettiği dini Allah’a öğretmeye
yeltenmişlerdir. İlim erbabı şeytan misali benliklerini galebe çaldırarak
kendilerine gösterilen ilgi ve övgüler kibirlenmelerine, hiçbir peygamberin
cüret edemediği ahkâmsal yorumlara sürüklenmelerine, böylece dini özünden
koparmak suretiyle nefislerine ve iktidar odaklarına peşkeş çekmişlerdir. İmajlarını
aldatmada kullanarak, Allah ve Resulünün önüne geçmişlerdir. Hata ve yanlıştan
münezzeh konuma oturtulmaları dokunulmazlıklarını doğurarak haklarındaki olası tartışmaları
“büyük günah” kategorisine sokmuş, dolayısıyla peygamber üstü durumları alttan
alta muhafaza edilmiştir. İnanınız ki, o kadar ulûhiyet onlara değil de Allah’a
duyulmuş olsaydı, Müslümanlar zillete değil saygıya ve egemenliğe kavuşurlardı.
Allah’a,
dinini öğretmeye kalkışandan daha sapkın kim olabilir?
“De ki: Siz dininizi Allah'a mı
öğretiyorsunuz? Oysa Allah göklerde olanları da bilir, yerde olanları da. Allah
her şeyi hakkıyla bilendir.” Hucurat 16
Tanrı olarak Allah’a
iman ettiklerini ileri sürenlerin ateist düşünceden farksız davranışları, nasıl
bir karmaşa içinde olduklarını yeterince ispatlamaktadır. Beşeri güçleri
bağımsız ve yaptırım güçleri bulunan mutlak irade sahibi görme zaafları; Allah’ı
tumturaklı tanımamalarından, izni olmadan hiçbir olayın meydana gelmeyeceği
imansızlıklarından ve kontrolün sadece ve sadece Allah iradesinde olduğuna şüphelerindendir.
Bu sebeple insanlık
ve Müslüman hasmı ABD’yi arşa yücelterek tanrısallaştıranların Müslüman
toplumlar olması, nasıl gerçekte iman etmemiş münafıklar olduğunu da
kanıtlamaktadır. Öyle ki, Allah’ın dilemesiyle meydana gelen 11 Eylül olayını
dahi muhakeme edemeyip ABD’nin diz çökmesinin ardında beşeri güç arayarak
mücahitlerin zaferine inanmak istemeyen sefiller, şayet olayların Allah
tarafından olgunlaşarak yönetip yönlendirildiği idrakini taşımış olsalardı, hiçbir
arayışa gitmeyerek komplo teorileriyle zihinleri iğfal etmezlerdi. Oysa ABD
gibi beşeri güçlerin tamamı bir hiçtir ve Allah’ın izni olmaksızın hiçbir şey
yapamazlar.
Bugün, ABD Libya
Büyükelçisinin çapulcu addedilen direnişçilerle öldürülmesi, kimin güçlü yahut
zayıf olduğunu ortaya koymaktadır. Allah diledikten sonra bir tükürük dahi ABD,
Rusya, Çin ve Avrupa’yı boğmaya yeterlidir…
Cübbelinin, İslam
adına mücadele verdiğini sandığımız şaklaban Adnan Oktar adlı soytarıdan özür
dilemesi ve vahyi yok etmeye çalışarak tek hak din olan İslam’ı Hıristiyanlığa
ve Yahudiliğe peşkeş çeken Fetullah Gülen’e tazimi, mücadelesinin İslam adına
değil nefsi istikbali uğruna yaptığı ortaya çıkmıştır.
Oysa gerek Adnan
Oktar gerekse Fetullah Gülen’in hiçbir yaptırımları bulunmayan yaratılmış kullar
olduğu gerçeğini sözde imanı gereği kavrayabilmiş olsaydı, hapiste olmasının
ardında onların değil Allah’ın takdiri olduğu gerçeğiyle Allah’a, Resulüne,
İslam’a ve Müslümanlara ihanet etmezdi.
Tutuklanmasına
sebep olarak önce Fetullah Gülen ve cemaatini, akabinde hükümeti ve aklına
gelen bilumum güçleri gösteren Cübbeli; şayet doğru yolda olsaydı, sapan
kimseler kendine bir zarar verebilir miydi?
Nefsi için, diğer
bir ifadeyle cezaevinden kurtulabilmek amacıyla vahiy düşmanlarına sığınmasını
izah edilebilecek hiçbir gerekçe yoktur.
Eğer tahliye olur ise, acaba onlarla yaptığı barışa mı yorumlayacak?
“De
ki: Allah’ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez. O bizim mevlamızdır.
Onun için müminler yalnız Allah’a dayanıp güvensinler.” Tevbe 51
“Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır; sarp
ve sağlam kalelerde olsanız bile! Kendilerine bir iyilik dokunsa "Bu
Allah'tan" derler; başlarına bir kötülük gelince de "Bu senden"
derler. "Hepsi Allah'tandır"" de. Bu adamlara ne oluyor ki bir
türlü laf anlamıyorlar!” Nisa 78
“Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru
yolda olunca sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Artık
O, size yaptıklarınızı bildirecektir.”
Maide 105
Bundan böyle Cübbeli, papa hazretlerinin
izinde yürüyerek dinlerin bütünleştirilmesine mi çalışacak? Gülen’in, papa
hazretlerinin izinde olduğu sözlerine şiddetli tepki gösteren cemaat; Cübbeliye atfen, "Mübarek ve mümtaz hocamız Ahmet Efendi Hazretleri" ifadesinden memnunlar mı?
Acaba Gülen mi yoksa Cübbeli mi döndü?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder