İslam’ı materyalistleştirerek uğruna can
verilecek ve savunulacak amaçtan çıkarıp alelade bir inanca dönüştüren hainler,
kalpleri Allah ve Resulünün aşkıyla tutuşmuş müminleri engelleyebilmek için
şeytanca, "provokasyona şiddetle cevap fitnecilerin
istediğini yapmaktır" ve “sabır” propagandalarıyla
Allah ve Resulüne karşı girişilen savaşa karşılık verdirmeyerek, teslimiyeti
savunmaktadırlar.
Oysa düşmana karşı şiddet, Kur’an’ı
Kerim’de en çok mevzu olan hükümdür. Sabır ise, küfre karşı susarak dilsiz
şeytan olmak değil, Allah’tan gelen maddi bir musibete isyan etmemektir.
Uluslar arası hukuk
kurallarında ve nefsi müdafaada dahi saldırgana karşılık şiddet ve savaş meşru
olmasına rağmen; maalesef hayvandan daha aşağı bu yaratıklar, İslam düşmanı
efendileri lehine fetvalar yayınlayarak ve demeçler vererek, Müslümanların
özgürlük ve onurlarını çiğnemekte, ayetlere karşı getirtmektedirler.
İnsan görümünde
olup tabiatları hayvanlar misali yemden başka hiçbir düşünceleri bulunmayan
münafıklar, insanı insan yapan değerleri idrak edememelerinden ötürü Stoalı’lı filozof ve ahlak savunucusu Epictetus’un
ifade ettiği gibi; ”Eğer öküzlerle domuzlar
konuşabilseydi, yemden baksa şey düşünenlerle alay ederlerdi” misali tartışılmaz değerleri uğruna mücadele veren müminlerle alay
etmektedirler.
İslami maske
altında yayın yapan Zaman Gazetesi ve camiası, en celalli vahiy düşmanıdırlar. Kimi
İslam karşıtı yayın yapan basın kuruluşlarından çok daha tehlikeli ve etkili
olan Zaman Gazetesi, Müslüman kamuflajıyla zihin ve kalpleri iğfal etmekte, dolayısıyla
ağına düşürdükleri insanları, bir daha mümin olamamacısına
münafıklaştırmaktadır.
İslam âleminin
amansız düşmanı ABD’ye karşı verilen mücadeleye sürekli muhalefet yaparak, din
kurucuları Fetullah Gülen’in direktifleriyle Müslümanların köle kalmaları ve
hayati değerlerinden kopmaları için çaba göstermelerinin nedeni, tıpkı öküz ve
domuzlar misali yemlerinin kısılmayıp arttırılması içindir.
Allah ve
Resulüne yapılan hakaretleri ve Müslümanların uğradıkları işgal ve zulümleri
desteklercesine tanrılaştırdıkları efendilerine sadakatleri, ülkemizin ve İslam
dünyasının nasıl deccallarla karşı karşıya olduğunu kanıtlamaktadır.
Zaten PKK’nın
saldırı ve emellerini de provokasyon olarak nitelendirip sert karşılık
verilmesini engelleyerek, kararlı yaptırımlara gitmeyip başımıza bela eden; bu
hümanist artıklar değil midir?
Başbakan
Erdoğan, şaşırtmaya devam etmektedir. Bir taraftan o filme tepki göstererek
peygamber efendimize yapılan saldırıyı kınıyor, diğer taraftan o filmin
arakasındaki ABD’ye tek bir tenkit getirmeyip, üstelik başkan Obama’nın sözcüğünü
yapıyor. Nasıl olurda bir Müslüman,
peygamberine hakaret ettireni savunabilir?
Düşünce okuyucu
Başbakan Erdoğan, ABD Başkanı Obama ile ilgili açıklamasında; ”Şu anda özellikle değerli dostum Sayın Obama'nın
da bu hazırlanan filmle ilgili ona olumlu bakması gibi bir şeyi düşünmüyorum“ ifadesinin
ne anlama geldiğini takdirlerinize bırakıyorum. Ki Obama, olayların baş
göstermesinden itibaren İslam dünyasını sakinleştirici ne bir görüş sunmuş, ne
bir adım atmış! Peki, ne yapmış? Uçak gemilerini Libya’ya göndererek Müslüman
avına çıkmak suretiyle İslam âlemine gözdağı vermeyi düşünmüş. Bu durumda o
filme olumlu bakmadığı söylenebilinir mi? Beyaz Saray’ın açıklamasıyla Obama’nın
ABD’yi savunması için Başbakan Erdoğan’ı görevlendirip Erdoğan’nın da görevi
kabul etmesi, İslam’a ve Peygamber efendimize verdiği değeri ortaya koymaktadır.
Unutmamalıdır
ki, dünyaya hükmetmiş şerefli ecdadının mirasını sürdüren ve Müslüman
kimliğiyle tanınan Başbakan Erdoğan’ın Hz. Muhammed (S.A.V)’e yapılan hakaretleri
sindirmesi ve saldırgan ABD’yi müdafaası, Başbakan Erdoğan’ın İslam’a dost mu
düşman mı olduğunu kanıtlamaya yeterdir.
Oysa inancından
ödün vermeyen ve devletin en zor durumunda dahi haçlılara baş kaldıran ecdadı,
118 yıl önce peygamberimizi aşağılamak maksadıyla bir Fransız’ın sahneye
koyduğu “Muhammed” adlı piyesi nasıl yasaklattığını öğrensin ki, gerçekte o cesur
ve imanlı ecdadın geriye bıraktığı torunlarını yönetecek bir lider olup
olamayacağını kritik edebilsin.
Osmanlı
Devletinin haçlılarca kuşatılıp içeride ve dışarıda buhranlarla mücadele eden
Sultanı II. Abdülhamit Han, İslam âleminin halifesi olma sorumluluğunu hayatını
hiçe sayarak müdafaa etmiş ve peygamber efendimize yapılan hakareti
affetmeyerek, Fransa Hükümeti’ne,"Hz.
Muhammed Aleyhisselatü vesselam hazretlerinin nam-ı kudsiyelerine karşı tertip
olunan oyunun derhal yasaklanması" notası verip, aksi takdirde 'facia-i
mahude'’ye
neden
olacak piyesin oynatılmaması için her türlü girişimin yapılmasını bildirmişti. Sultan Abdülhamit
Han, Hz. Peygamber'in tahkir edilmesi karşısında Başbakan Erdoğan gibi
sinmemiş, aslan gibi kükreyerek Fransa Hükümetine sert uyarılarda bulunmak
suretiyle geri adım attırmıştı. Osmanlı Devleti ile bozuşmayı göze alamayan Fransa
Hükümeti köşeye sıkışmış, böylece konu, Fransız Kabinesi'nde tartışılmıştı.
Kabinenin kararı 'hakaret-name'nin Fransa'da hiçbir tiyatroda sahnelenmemesi
yönündeydi.
Anlaşılacağı üzere Osmanlı’nın en zayıf
zamanı bile, Türkiye Cumhuriyetinin en güçlü dönemiyle kıyaslanamayacak bir caydırıcılıktaydı.
Söz konusu piyesin yazarı Mösyö Bornier, Fransa’nın
kapıları kapatması üzerine 'hakaretname'sini İngiltere'de sahneye koymak için
girişimlerde bulunmuş, ancak Sultan Abdulhamit Han’ın müdahalesi üzerine
İngiltere’de de oyunu yasaklamıştı. İslam Peygamberi'ne hakaret etmekte ısrar
eden Bornier, bu kez de, 1892'de Amerika'yı şovuna alet etmek istedi.
Osmanlı'nın Amerika sefiri Mavroyani'nin oyunun sahnelenmemesi için verdiği
mücadele de sonuç verdi. Bornier'in 'hakaret-name'si Amerikan tiyatrolarından
da kendine sahne bulamamıştı.
Bugün
ise, her önüne gelen Türkiye’yi vuruyor ama “Büyük Türkiye-Lider Türkiye-dünya gündemi belirleyen Türkiye” gibi
seraplarla kendimizi avutuyoruz.
Cinsel organına
ikinci eşinin adını yazdırtan, çevirdiği filmlerdeki seks sahneleriyle
pornografiyi etkileştiren ve geçmişte uyuşturucu kullanan CIA ajanı Angelina
Jolie adlı sözde BM temsilcisi Hollywood yıldızının bakanlar ve Cumhurbaşkanı
tarafından ağırlanıp tazimde bulunulması mı Türkiye’yi lider ülke yapıyor?
Sayın Başbakan Erdoğan! Siz kendinizi ecdadın varisi görebiliyor
ve lider buluyor musunuz?
Nüfusunun %99’u Müslüman bir Türkiye’de,
milletin peygamberini savunacak tek bir mümin dahi bırakmayıp, nüfusunun %1,7’si
Müslüman olan Avustralya gibi tepki dahi verdirmediniz.
“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız,
kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada
uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan,
Resulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini
getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” Tevbe 24
Acaba Gülen ve Erdoğan’ın gizli sloganı; Ne mutlu
Amerikalıyım diyene midir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder