Ki, o ceza dünyada değil cennet sathında
verilmiş ve insanoğlunun akıbeti için öyle bir uyarı olmuştur ki, asiliğin müeyyidesel
bir belası kılınmıştır.
İlk
insanlar Âdem ve Havva’nın cennetten kovulmalarına neden olan yasak ağacın
meyvesini yediklerinden olmuş; dünyaya indirilmelerinden önce çıplak bırakılmalarıyla
ilk ceza kesilmiş oldu.
Günümüz
düşünce düzeyinde modernlik ve özgürlük ölçüsü olan çıplaklığın nasıl bedbaht bir
suç olduğu dünyaya bırakılmayıp cennette verilen cezayla kanıtlıdır. Şeytanın
Hz. Âdem ve Havva’nın akıllarını karıştırmış olmasının aynısı bugünde sürmekte;
şeytanın vaat ettiği “ebedilik ağacını ve sonu gelmez bir saltanatını gösteriyim
mi” yalanı misali çağdaşlıkla insanlar çıplaklaştırılmaktadırlar.
O yasak
ağacın meyvesini yemeleri akabinde dünyaya kovulmadan önce Âdem ve Havva’nın
üstündeki örtülerinin çıkarılarak mahrem yerlerinin ortaya çıkması ve üstlerini
örtebilmek için cennet yapraklarıyla kapatmaya çalışmaları çıplaklığın
fevkalade harami önemine bir vurgudur.
Yaratıcı
Allah’a isyan esası olan çıplaklılığı çağdaşlıkla manipüle ederek ilericilik
olarak dayatan insan maskeli şeytanlar, ancak insana mahsus örtüyü gericilik ve çağdışılık olarak sunmuşlardır.
Her ne kadar insanın doğuştan gelen fıtri
arzularının hiç birisi inkâr edilemez ise de, yaratıcının koyduğu kurallar
doğrultusunda meşru yoldan gözetilmesi ve tatbiki kayıtsız-şartsız bir
yükümlülüktür. Bu sebeple İslam’ın insanlar adına yaptığı ilk
değişiklik, medeniyetin ifadesi olarak çıplakları örtmektir. Zaten insanoğluna
verilmiş cennetteki ilk cezada çıplaklık üzerine değil mi?
Çağdaşlığın
bir terakkisi olarak kabul edilip, örtünmeyi gericilik, ilkellik, cehalet ve
iticilik olarak görülmesinin aksine örtünme, medenileşmenin bir sembolüdür. Çünkü
yaratıcı Allah’tan başkası daha çok medeni olamaz; yarattığı insanın ruhsal ve
bedensel namusunu bilemez!
Aslında
insanın doğuştan getirdiği saf ve temiz duyguları; gerek ruhi ve gerekse bedeni
ayıpların açığa çıkmasını istemez, utanır hatta tiksinir. Çıplaklığı güzellik
olarak değerlendirmek doğrudan doğruya tabii zevk duygusunun sönmesinin bir
ifadesidir.
Hz.
Âdem ve Hz. Havva’nın yasak ağaçtan yemeleri bir suç; çıplak kalmaları o suçun
bir cezası, cennetten kovulup dünyaya gönderilmeleri insanoğlunun bir
akıbetidir!
Daha
fazla detaya girmeyecek; inat ve ısrarla inkârda ve şüphede bulunarak şeytan
misali bahane uyduranlara ALLAH yeter!
“Andolsun biz, daha önce de Âdem'e ahit (emir ve vahiy) vermiştik.
Ne var ki o, (ahdi) unuttu. Onda azim de bulmadık.” Ta-Ha 115
“Bir zaman biz meleklere: Âdem’e
secde edin! demiştik. Onlar hemen secde ettiler; yalnız İblis hariç. O, diretti.” Ta-Ha 116
“Bunun üzerine: Ey Âdem! dedik, bu, hem senin için hem de eşin için
büyük bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra yorulur, sıkıntı
çekersin!” Ta-Ha 117
“Şimdi burada senin için ne acıkmak vardır, ne de çıplak kalmak.” Ta-Ha 118
“Yine burada sen, susuzluk çekmeyecek, sıcaktan da bunalmayacaksın.” Ta-Ha 119
“Derken şeytan onun aklını karıştırıp «Ey Âdem! dedi, sana ebedîlik
ağacını ve sonu gelmez bir saltanatı göstereyim mi?» “ Ta-Ha 120
“Nihayet ondan yediler. Bunun üzerine kendilerine ayıp yerleri
göründü. Üstlerini cennet yaprağı ile örtmeye çalıştılar. (Bu
suretle) Âdem Rabbine âsi olup yolunu
şaşırdı.” Ta-Ha 121
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder