Düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.
Peki,
kimdir o sağır ve dilsiz hayvanlar?
Hayvanlar âlemi önyargısız
irdelendiğinde, insan âlemiyle olan farklılığının sadece düşünce, akıl, kavrama
ya da idrak olduğu anlaşılabilecek kadar alenidir. Akıl, her ne kadar insanı
hayvandan üstün kılan bir muhakeme gücü ise de, yaratıcısına karşı olan yükümlülüğün
ifası açısından fıtratsal hayvan gibi, hatta daha da aşağı olunabilmektedir.
Biri insan, diğerinin de hayvan olması
dışında ikisi de ümmet ve kul ise, örtünün altında ne olduğu idrak
edilebilindiğinde gerçeğin üstünün örtülü ve erişilmez olmadığı
anlaşılabilecektir.
İnsan ile hayvan ya da yaşam ile ölüm
arasında iddia edildiği gibi bir giz yoktur. Ancak yalan içinde bocalayanların
karşılaştıkları soru vardır ki, o sorununda yanıtı yaşadığı ya da yaşam sonrasındaki
gerçekliktedir. Dolayısıyla ruh gerçeği inkâr edildiğinden hayvanlar için olmayan
soru, düşünmeyen hayvan olan insan için hep sorun olmuştur.
Oysa yaşanılan tecrübe ve sahip olunan
kanıtlar gerçeğin tartışılmaz delilleridir ama insan elindeki ışıkları
görememektedir.
Altyapısı yani çekirdeği yaratıcı
nezdinde son derece iptidai olan insanın bir meniden nasıl biçim alarak
güçlenmek suretiyle dayanıklı bir hale getirildiği ruhuyla orantılıdır.
Dolayısıyla hayvanlarında aynı evrelerden geçip binlerce cinse ayrılarak çeşitli
görev ve sorumluluklar paylaştırılması ve aynı düzen içinde bölüştürülmesi açık
bir ispattır.
İnsan ve hayvan âlemi incelendiğinde,
temelde zaruri olan ihtiyaçları farklılık ihtiva etse de özde paraleldir. Ancak
işlev, görev, amaç, arzu ve hedeflerin değişik olması insanı halifeliğe yükseltip
üstün kılan bir özelliktir.
İnsan, dokunamadığı ve göremediği
bilinmeyenleri ilginç bulup merakta sınır tanımayarak, açığa çıkarabilmek adına
haklarında senaryolar çizmiş, yazılar uydurmuş, masallar yazmış, efsaneler
üretmiş, yapaycılığa soyunmuş ya da inkârda çare kılmıştır.
Evrenin nasıl yaratıldığı, insan ve
hayvanların neye göre hayatlarını şekillendirdiği ilgi uyandırmış; soruların
ardı arkası kesilmemiş; çözümler üretilmeye çalışılmış; hayaller arşa çıkmış, farklılıkların
giderilmesine uğraşılmış; fıtratların değiştirilmesine kalkışılmış; kader yazılmaya
cüret edilmiş; faniliği ebedilik sanmış; hayvana özenmiş; yaratıcı Allah’ın
tahtına göz dikmiş…
"Duvarları yerden tavana kadar farklı
dillerde yazılmış kitaplarla dolu dev bir kütüphaneye girmiş küçük bir çocuk
gibiyiz. Bir çocuk o kitapların biri tarafından yazılmış olması gerektiğini
bilir. Kimin tarafından ve nasıl yazıldıklarını bilmez. Dillerini anlamaz. Çocuk
yalnızca kitapların dizilişinde gizemli bir düzen olduğundan şüphelenir ama
bunun da ne olduğunu bilmez." A. Einstein
Görünüşleri
insan ancak fıtratları hayvan hatta daha da gafil olan bu mahlûklar, kibirlenip
yaratıcıları Allah’a sadakatle boyun eğmek yerine başkaldırmalarından aşağılık
maymunlara dönüştürülmüşlerdir. Bu sebeple maymun tarafından evirildiklerini
iddia etmektedirler.
İyilik
çağrısına kulak vermeyen bu hayvanların durumu, tıpkı çobanın bağırıp çağırmasını
işiten sürülerin durumu gibidir. Onlar sağırlar, dilsizler ve körler olup,
insanlar gibi düşünerek muhakeme edememektedirler. Bu yüzden hilkatteki
eşlerini rabmişçesine izlerler.
Sapıklıklarından
ötürü sürekli boş kuruntularla cebelleşmekte ve her sesi aleyhlerine sanmakta
olup, yoldan çıkmış olmalarının bedelini sadece kendilerine değil,
seküler-laiklik ve demokrasi adına toplumlara da ödetirler.
Yaratıcılarının
helal kıldığını haram, haram saydığını helal edinerek alenice
böbürlenebilmelerinin herhangi bir mantığı olmaması, idrak edebilen insan değil
hayvandan da aşağı olduklarını kanıtlamaktadır. Kendilerini yaratıp düzenlerini
kuran yaratıcısına karşı gelebilenin “insan
aklı” taşıyabilmesi mümkün değildir.
Bu sebeple vahşi hayvanları özgürlük
gerekçesiyle kafeslerinden çıkarıp salıvermek nasıl ürkütücü bir tehdit ise,
insan kisvesindeki düşünmeyen hayvanları da başıboş bırakmak, çok daha korkunç
bir süreci doğurmaktadır.
Nefis sahiplerinin yaratıcının
hükmettiği adaletin mukim kılınabilmesi adına işbirliği ve mücadeleden yana
tavır almak yerine, galebe çalan benliklerinin peşinde koşmak suretiyle çıkara
odaklanmaları, insaniyetin yok edilip hayvanlaşmanın meşrulaşmasına neden
olmaktadır. Dolayısıyla nefsi üstün tutan bir düşüncenin hilkatteki eşleri
hakkında iyi niyet taşıyabilmesi ve adil davranabilmesi mümkün değildir.
İnsan olmayanı zorla insan statüsünde
değerlendirerek merhamet güden anlayışların hakkı ve adaleti egemen kılabilmesi
söz konusu olamaz.
Düşünmeyen sağır ve dilsizler, insan
biçimine girmiş öyle hayvanlardır ki, vahşi hayvanlardan daha beter olup kimi
hayvanların evcilleşmeleri gibi onların ehlileşebilmeleri imkânsızdır.
Hz. Nuh’un iman etmiş insanları gemiye
alması yanında hayvanları da beraberinde gemiye bindirmesi muhakeme
edilebilindiğinde, hayvan ile düşünmeyen hayvan gizemi idrak
edinilebilinecektir.
“Allah katında hayvanların en kötüsü, düşünmeyen
sağırlar ve dilsizlerdir.“ Enfal 22
“Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten (söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi
sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da
sapıktırlar.”
Furkan 44
“Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için
yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır,
onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da
şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.“ A’raf
149
“Yeryüzünde yürüyen hayvanlar
ve (gökyüzünde) iki kanadıyla
uçan kuşlardan ne varsa hepsi ancak sizin gibi topluluklardır. Biz o kitapta
hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna getirilecekler.” En’am 38
“Nice canlı var ki, rızkını (yanında) taşımıyor. Onlara da size de rızık veren Allah'tır. O, her şeyi işitir
ve bilir.” Ankebut
60
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder