Muzaffer gelen her daim şeytandır!
Yalnızca
teröristlikleriyle değil ibnelikleriyle de toplumu iğfal etmekte sınır
tanımayan ikilinin nasıl şer oldukları fikirlerinin yanı sıra milletin vekili
olarak TBMM’ne soktukları din ve namus düşmanı üyeleriyle kanıtlıdır.
Müslüman
Türklerin amansız hasmı CHP ile Müslüman Kürtlerin ezeli düşmanı HDP’yi müttefik
kılan solculuk birliktelikleri, şüphesiz Müslüman Türkiye’nin üzerine öyle bir
fitnedir ki, sökülüp atılmadan zafere ulaşabilmek mümkün değildir.
Asıl
sorun seküler-laik odaklı demokrasi gerekçesiyle başıboş bırakılmalarından
dinsiz, ahlaksız ve nankör nesiller yetiştirmelerine fırsat verilmiş; böylece
sayılarının neredeyse ülke nüfusunun yarısına tekabül edebilmiş olmalarıdır.
Hümanizmin siyasi terminolojisi demokraside “insan için her şey, yine insan için
yapılmalıdır” hileli felsefesi, dinli-dinsiz her düşünce düzeyini öyle
etkilemiş ki, insan, doğrudan ya da dolaylı olarak tanrılaşabilmiştir.
Dolayısıyla şeytanın da misyonu gereği tüm gayret ve enerjisini nefisleri mutlu
edebilmek için harcadığı baz alındığında bitmez tükenmez arzu ve ihtirasların
haddi aşan sonuçları ortaya çıkmaktadır.
Terörü ve ahlaksızlıkları teşvik eden CHP ve HDP’nin
meşruiyetleri din, namus ve istiklal telakkisini öyle ortadan kaldırmaktadır
ki, demokratik hukuk çerçevesindeki hiçbir mücadele sonuç vermemektedir. Halkın
bir kısmının o ideolojide bulunmaları serbestliklerini değil gözetim altında
olmalarını mukim kılmalıdır ki, fitnenin
önüne geçilebilsin. Esasen tecridin getireceği mutlak sonuç tartışılmazdır!
Dünyada ötekileştirilmemiş ne bir toplum ne bir millet ne de
bir ülke vardır. Ancak demokrasi düzmecesiyle insanlar arası ötekileştirme
örtbas edilmeye çalışılsa da, fıtraten mümkün değildir. Zaten var olan
kavgalar, ayaklanmalar, çatışmalar, savaşlar apaçık bir kanıttır.
ALLAH’ın indirdiği Kur’an’ı Kerim’ de ötekileştirilmenin
mecburiyetine vurgu yapılmakta; saflar ‘senden
ve senden olmayanlar’ diye ayrılarak dost yahut düşman olarak sınıflandırılmaktadır.
Dolayısıyla Türkiye’nin refaha ulaşabilmesi ancak hak ile batıl arasındaki
ayırımıyla mümkün olur. Lakin neyin hak neyin batıl olduğunun açıklığa kavuşturulmayıp
harmanlandığı Türkiye’nin neden süzgece dönercesine iğfal edilebildiği demokrasi
düşüncesiyle aşikârdır.
Demokrasi eşeğine binmiş Türkiye’nin CHP ve HDP varlıkları,
şüphesiz o düşünceyi meşrulaştırma gayreti taşıyan Ak Parti ve diğerlerinin
ihanetlerindendir. Dolayısıyla demokrasinin İslam’a karşı nasıl şeytani bir
silah olduğunun kanıtı haçlı-siyonist’lerin amansız salvoları olup, demokrasi
adına Müslüman toplumları ve ülkelerini nasıl işgal ederek soykırım yaptıkları
tartışılmazdır.
Devlet ve siyasette hâkimiyetin ALLAH’ta olmasını istemeyen
bir düşünce düzeyinde terörist, sapık, ahlaksız ve kötülük olmayacak da ne
olacak! Bu sebeple CHP ve HDP sadece eleştirmekle yetinilip, gelecek nesillerin
zehirlenmesine mani olacak hiçbir müdahalede bulunulmamaktadır. Çünkü
seküler-laik sisteme ve demokrasiye aykırıdır!
Her ne kadar CHP ve HDP şerrin anası olmuş olsalar da,
babaları olan iktidarr, diğer bir ifadeyle milleti sorumsuz tutabilmek mümkün
değildir. Dolayısıyla hak yani iyi olan her şey mundarlaştırıldığından fazilet yani
doğru tesis edilememektedir.
Hakkın yani vicdanın değil nefsin galebe çaldığı bir düzende
CHP ve HDP sadece bir mazerettir. Asıl olan o sapkınlığın manipülasyonlarla
sindirilmeye devam edilmesidir.
Bir kıvılcımın verdiği devasa zarar muhakeme edilebildiğinde,
ne CHP’nin ne de HDP’nin tek başlarına sorumlu olmadıkları idrak edilebilecek;
dolayısıyla Türkiye’nin aydınlıkta değil karanlıklar içinde hayat sürdüren bir
toz bulutu olduğu anlaşılarak, et ve kemikten ibaret bir kül yığınlığının gerçeği
ortaya çıkabilecektir.
CHP ve
HDP’ye iğfal yetkisi veren Müslüman kimlikli milletin ta kendisidir!
“«Çünkü sen
onları bırakırsan kullarını saptırırlar; yalnız ahlaksız, nankör (insanlar) doğururlar (yetiştirirler).»” Nuh 27
“(Hesapları görülüp) iş bitirilince, şeytan diyecek ki: «Şüphesiz Allah size
gerçek olanı vadetti, ben de size vadettim ama, size yalancı çıktım. Zaten
benim size karşı bir gücüm yoktu. Ben, sadece sizi çağırdım, siz de benim
davetime hemen koştunuz. O halde beni yermeyin, kendinizi yerin. Ne ben sizi
kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Kuşkusuz daha önce ben, beni
(Allah'a) ortak koşmanızı reddettim.» Şüphesiz zalimler için elem verici bir
azap vardır.” İbrahim 22
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder