11 Temmuz 2018 Çarşamba

Eşiniz, çocuklarınız veya ananız…

İğfal edilmiş olsalar sindirebilir misiniz? Yahut içten yapmamış olsalar bile rıza gösterebilir misiniz?

Ya da devletiniz, vatanınız, bayrağınız ve milletinizin iğfal edilmelerine tepkisiz kalabilir misiniz? Veya çıkarlarınızdan ötürü umursamamaktan gelmek suretiyle hainlik ve nankörlük yapabilir misiniz?

Atatürk ilkelerine bağlı kalınacağı üzere yapılan yemin, Allah ve Resulünü apaçık bir iğfal olduğuna göre; gerek Recep Tayyip Erdoğan ve gerekse AKP’nin Kemalist ve İslam olmadıklarıyla ilgili yazıma tepki gösterenler; onları Allah ve Resul’ünden daha sevgili tuttuklarını ortaya koymaktadırlar. 

Ya İslam sanılan başta Diyanet İşleri Başkanlığı, ilahiyatçılar, tarikatlar, şeyhler, hocalar, yazarlar ve gazetecilere ne demeli!

Ulan hepside mi imansız; içlerinden ruhuna ve kalbine fiyat etiketi koymamış biri de mi yok ki, tek bir kınamada bulunamıyor?
  
Dolayısıyla baştan kabul edilmiş yanlışlık öyle zehir olup ateizmden daha beter bir şirki doğurmuştur ki, İbrahim Suresi 22. Ayette buyrulduğu gibi şeytanın bile onlara karşı bir gücü olmadığı; hatta şeytanı dahi Allah’a ortak koşmasını istedikleri açıkça bildirilmiştir.
  
Bu sebeple şu bir gerçektir ki, şeytan dahi o yemini ederek Allah’a şirk koşmazdı!

Hakk’a ve millete hizmet adına gizliden gizliye nefsi galebe çalabilmek için vahiy dışı dinsel, bilimsel, sosyal ve siyasal manipülasyonlarla aldatanlar şeytandan daha iyi bir serviste bulunacaklarını mı sanıyorlar ki, şeytanın işlemeyeceği bir şirke cesaret edebiliyorlar?

Allah’a güvensizlik hatta imansızlık öyle had safhadadır ki, dünya nimetlerinin her türlüsünü veren; gelişmeye ve kalkınmaya ulaştıran; refaha, emniyete, sağlığa ve zenginliğe kavuşturan; dolayısıyla yerin binlerce metre derinliğindeki ve kayaların arasındaki canlıları dahi yöneten Allah olduğu aleniyken; beşer kimdir ki, Allah’tan daha üstün tutulurcasına kurtarıcı ve sevgili yapılabilmekte; devlet ve siyasette anılması yanı sıra ilkesine bağlılık yemini edilebilmektedir?

Oysa dilediğine dilediği kadar dünyalık sunarak, isteseydi evlerin tavanlarını ve çıkacakları merdivenleri de gümüşten yaparak tek bir yoksul ve hasta bırakmaksızın her kulunu zengin ve sağlıklı kılmaya muktedir Allah değil de, Atatürk mü, Recep Tayyip Erdoğan ve ekibi mi; AKP mi; CHP mi; ABD mi; AB mi veya başkaları mı muktedir?

Sadece Allah dediğim için mi tepki gösteriyor; ağzınızı açamıyor;  Erdoğan ve AKP’yi üstün tutuyor, Allah yerine Atatürk’ü anarak tanrıymışçasına ilkelerine bağlılıkta bulunanlara kâfir dediğim için mi hoşnutsuz oluyorsunuz?

Laikliği ve demokrasiyi savunan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’lilere; “Madem laiklik ve demokrasi Allahsızlık, dinsizlik, putperestlik ve din karşıtlığı değil ise, neden yaptıkları yeminde yaratıcı Allah değil de ölü olan Atatürk anılarak ilkelerine bağlılıkta bulunabiliyorlar” sorusunu yöneltiyorum.

Gerçi tumturaklı iman etmiş Müslüman olmalarından sindirebildikleri de tartışılmaz bir gerçektir.

Şirkten daha büyük bir günah ve affedilmez bir suç olmadığına göre; cinayet, fahişelik, sapıklık, içki, uyuşturucu, kumar, zina ve diğer haramlar çerez kalmaktadır. Ama onlara karşı şedit olanlar şirke karşı fevkalade müsamahakârlar!
  
Bilinmelidir ki, hem ALLAH hem Resulü hem İslam gizlenilecek değerler değildirler; ne devlete ne siyasete ne de Atatürk’e peşkeş çekilebilirler. Dolayısıyla çekenler kesinlikle Müslüman değil fasıktırlar!

“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.“ Tevbe 24

(Hesapları görülüp) iş bitirilince, şeytan diyecek ki: «Şüphesiz Allah size gerçek olanı vadetti, ben de size vadettim ama, size yalancı çıktım. Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ben, sadece sizi (inkara) çağırdım, siz de benim davetime hemen koştunuz. O halde beni yermeyin, kendinizi yerin. Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Kuşkusuz daha önce ben, beni (Allah'a) ortak koşmanızı reddettim.» Şüphesiz zalimler için elem verici bir azap vardır. İbrahim 22

“Şayet insanların küfürde birleşmiş bir tek ümmet olması (tehlikesi) bulunmasaydı, Rahman'ı inkâr edenlerin evlerinin tavanlarını ve çıkacakları merdivenleri gümüşten yapardık. Evlerinin kapılarını ve üzerine yaslanacakları koltukları da (hep gümüşten yapardık).” Zuhruf  33-34

Hiç yorum yok: