Fıtratına müdahale
edilemeyen insana karşı yapılabilecek yegâne şey sert bir müdahale, savaş ve
sabırdır.
Demokratik düşünceyle nefse
sürdürülen hüküm ile toplumlara yaratıcı Allah’ın indirdiği iyiyi ve doğruyu,
hakkı ve adaleti kabul ettirebilmek imkânsızdır. Yalnızca çıkara odaklı nefsin
kendinden başkasını elem edinebilmesi mümkün olmadığından nankörlük ve ihanette
sınır tanınmamakta; ancak haksızlık ve adaletsizlikler gözyaşı ve üzüntüyle
geçiştirilmektedir.
Yıllar önce bir belgeselde izlediğim
40 kadını öldüren ABD’li idamlık bir mahkûmun yargılandığı mahkeme öyle
ibretlikti ki, insan gerçeğini özetlemekteydi.
Amerika’da 40’ın üzerindeki kadına önce tecavüz edip
sonra öldüren azılı bir caninin mahkemedeki duruşması, gerçekte nasıl fıtratsal
bir yaratık olunduğunu ispatlıyordu. Öldürülen kadınların onlarca yakını
mahkeme salonunda caniyi suçluyor; beddualar yağdırıyor, tehditler savuruyor,
kendisini dilimleyerek doğramaktan haz duyacaklarını, işkenceler altında
yavaşça öldürmek istediklerini; vücudunu parçalarken tadacakları zevki iştahla
anlatıyorlardı.
Mahkûm sandalyesinde mağdur yakınlarını dinleyen katil,
öylesine masum ve anlamlı bir ifadeyle kendilerine bakıyordu ki, gözlerinden
akan yaşlarla caniliğini örtbas edici bir pişmanlığı yansıtıyordu.
İşte haksızlık ve adaletsizlik karşısında müdahalede
bulunmayan insanlarda o caniden farksızdırlar. Dolayısıyla akıtılan gözyaşları,
çekilen üzüntüler, gösterilen tepkiler, o caninin hisleriyle aynıdır.
Neredeyse
herkesin benliğine çalıştığı bir dünyada insaniyet, barış, hak ve adalet
argümanları tamamen aldatmaca olup, ancak kendini yaratıcı Allah’a adayıp
dünyayı ahiret karşılığı satanlar nefislerini düşünmezler.
Ne var ki,
gerek kendilerine gerekse Allah’a ihanet eden nankör hain ve münafıkların
direnişe, diğer bir ifadeyle cihada karşı çıkan düşünceleri haksızlıklara
cüretkârlık kazandırıp caniliği öyle meşrulaştırmış ki, barbarlara ahkâm kestirmiştir.
Neymiş; terör
devleti İsrail, yahudi ulus devleti kuran bir yasayla yahudi devleti olduğunu
ilan etmiş; dolayısıyla tek resmi dilinin İbranice, başkentinin Kudüs; dünyadaki tüm yahudilerin İsrail topraklarına
yerleşebileceğini; hukukta Tevrat’ın kullanılacağını zapt altına almış.
Sonunda Filistin silinip süpürüldü! Böylece Müslümanların
ilk kıblesi Mescid-i Aksa da yahudilerin mülkü haline geldi.
Yahudi İsrail, yahudi ulus devleti kurmayacaktı da, İslam
devleti yahut seküler-laik bir devlet mi kuracaktı ki, müdahale etmek yerine
çığırtmakla yetiniliyor? Zaten İsrail’e söz konusu yahudi devleti kurmasına
cesaret veren başta Filistinliler olmak üzere o çığırtkanlar ve sessiz kalmak
suretiyle ruhlarını satanlar değil midir? Dolayısıyla ABD müttefiklerinin
İsrail’e tepkileri, Müslümanların cihadlarını engellemekten başka bir şey
değildir.
Öyle ki, ülkelerin ve toplumların güvencesi olan BM,
haçlı-siyonist güdümündeki İslam karşıtı öyle skandal bir kurumdur ki, İsrail
ordusunun abluka altına alarak savaş uçakları, tank ve toplarla düzenlediği saldırılara
mani olucu bir yaptırım uygulamak yerine itidal çağrısında bulunarak,
Filistinlilerin bilmukabelede bulunarak İsraillilere karşı savaşmamasını
isteyebilmektedir. Gerçi bugüne değin hep aynı teranelerle yahudilerin
yaptıkları yanlarına kâr kalarak Filistin Halkı dışlanmadı mı?
Zaten yıllardır İsrail’i o topraklarda yaşatan ve
savaşmak yerine hüküm sürmesini sağlayan Filistinliler ve münafık ülkelerdir.
Oysa Müslüman için şehit olmak yerine şerefsizce yaşamak zilletin ta
kendisidir. Lakin haçlı-siyonist güdümündeki küresel seküler-laik ve demokratik
düzenin Müslüman toplumları nasıl tahakküm altına aldığı Filistin ve diğer
gerçeklerle kanıtlıdır.
Cihad ehli IŞİD, Hamas’a teklif götürerek birlikte
İsrail’e karşı savaşmayı önermiş ama Hamas,, IŞİD’in bir terör örgütü olduğunu
ileri sürerek reddetmişti.
Ya İsrail Parlamentosundaki yaklaşık 13 kişi
olan Filistinli milletvekillerine ne demeli biliyor musunuz; şerefsizler!
Hani demokrasi; hani uluslararası hukuk;
hakların egemenlik hakları; hani dil, düşünce ve ifade özgürlüğü; hani BM ve
güvenlik konseyi!
Aslında İsrail’in kurduğu yahudi
ulus devleti, diğer Müslüman ülkelere örnek olmalı; demokrasi manipülasyonundan
vazgeçip hak ve adaletin ta kendisi olan İslam devletleriyle farklı din, dil ve
ırkta olanlara insaniyetlik tanımalıdırlar. Hıristiyanlarında AB çatısı altında
birleşerek kendilerini soyutladıkları unutulmamalıdır.
Cihad,
hıristiyan ve yahudi uygarlıkları için nasıl bir şer ise; Müslümanlar için de
hem dünya hem de ahirette o denli bir hayır ve kurtuluştur.
Peki,
İslam kimliğine bürünmüş sözde Müslümanların cihad emrinden korkup
kaçabilmeleri, onların Müslüman değil münafık olduklarını kanıtlamaktadır.
Allah’ın en sevdiği amel olan cihaddan, hele de şehit olmaktan hiçbir Müslüman
kaçmaz! Ki, onlarında tıpkı kâfirler gibi cihadı şer görmeleri, hak ve adil
düzen olan şeriattan korkmalarındandır.
Hıristiyan,
yahudi ve sözde Müslüman toplum iktidarlarının ittifak kurarak cihada karşı
oluşturdukları haçlı-siyonist birliktelikleri geçmişte olduğu gibi günümüzde de
hedefine ulaşamayacak, Allah’ın inayetiyle şehadete koşan Müslümanların tüm
yeryüzünde hakkı ve adaleti egemen kılabilmek için azgınları silip süpüreceği
muhakkaktır.
Dolayısıyla
tıpkı rüzgârın savurduğu çerçöp misali darmadağın olacakları yakındır. Çünkü
Allah nezdinde bir gün, dünyada sayılmakta olunan bin yıl kadardır.
“Kahrolası insan! Ne de
nankör!” Abese 17
“Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu
cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar;
gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte
onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller
onlardır.”
A’raf 179
“(0 münafıklar) mutlaka sizden olduklarına dair Allah'a
yemin ederler. Halbuki onlar sizden değillerdir, fakat onlar korkan bir
toplumdur.” Tevbe 56
“Size ne oldu
da münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Hâlbuki Allah onları kendi
ettikleri yüzünden baş aşağı etmiştir. Allah'ın saptırdığını doğru yola
getirmek mi istiyorsunuz? Allah'ın saptırdığı kimse için asla (doğruya) yol bulamazsın!” Nisa 88
“(Resulüm!) Onlar senden azabın çabuk gelmesini
istiyorlar. Allah vadinden asla dönmez. Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gün
sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.” Hac 47
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder