21 Temmuz 2018 Cumartesi

“Kahrolası insan! Ne de nankör!”

Fıtratına müdahale edilemeyen insana karşı yapılabilecek yegâne şey sert bir müdahale, savaş ve sabırdır.

Demokratik düşünceyle nefse sürdürülen hüküm ile toplumlara yaratıcı Allah’ın indirdiği iyiyi ve doğruyu, hakkı ve adaleti kabul ettirebilmek imkânsızdır. Yalnızca çıkara odaklı nefsin kendinden başkasını elem edinebilmesi mümkün olmadığından nankörlük ve ihanette sınır tanınmamakta; ancak haksızlık ve adaletsizlikler gözyaşı ve üzüntüyle geçiştirilmektedir.

Yıllar önce bir belgeselde izlediğim 40 kadını öldüren ABD’li idamlık bir mahkûmun yargılandığı mahkeme öyle ibretlikti ki, insan gerçeğini özetlemekteydi.

Amerika’da 40’ın üzerindeki kadına önce tecavüz edip sonra öldüren azılı bir caninin mahkemedeki duruşması, gerçekte nasıl fıtratsal bir yaratık olunduğunu ispatlıyordu. Öldürülen kadınların onlarca yakını mahkeme salonunda caniyi suçluyor; beddualar yağdırıyor, tehditler savuruyor, kendisini dilimleyerek doğramaktan haz duyacaklarını, işkenceler altında yavaşça öldürmek istediklerini; vücudunu parçalarken tadacakları zevki iştahla anlatıyorlardı.

Mahkûm sandalyesinde mağdur yakınlarını dinleyen katil, öylesine masum ve anlamlı bir ifadeyle kendilerine bakıyordu ki, gözlerinden akan yaşlarla caniliğini örtbas edici bir pişmanlığı yansıtıyordu. 

İşte haksızlık ve adaletsizlik karşısında müdahalede bulunmayan insanlarda o caniden farksızdırlar. Dolayısıyla akıtılan gözyaşları, çekilen üzüntüler, gösterilen tepkiler, o caninin hisleriyle aynıdır. 

Neredeyse herkesin benliğine çalıştığı bir dünyada insaniyet, barış, hak ve adalet argümanları tamamen aldatmaca olup, ancak kendini yaratıcı Allah’a adayıp dünyayı ahiret karşılığı satanlar nefislerini düşünmezler.

Ne var ki, gerek kendilerine gerekse Allah’a ihanet eden nankör hain ve münafıkların direnişe, diğer bir ifadeyle cihada karşı çıkan düşünceleri haksızlıklara cüretkârlık kazandırıp caniliği öyle meşrulaştırmış ki,  barbarlara ahkâm kestirmiştir.

Neymiş; terör devleti İsrail, yahudi ulus devleti kuran bir yasayla yahudi devleti olduğunu ilan etmiş; dolayısıyla tek resmi dilinin İbranice, başkentinin Kudüs; dünyadaki tüm yahudilerin İsrail topraklarına yerleşebileceğini; hukukta Tevrat’ın kullanılacağını zapt altına almış.

Sonunda Filistin silinip süpürüldü! Böylece Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa da yahudilerin mülkü haline geldi.

Yahudi İsrail, yahudi ulus devleti kurmayacaktı da, İslam devleti yahut seküler-laik bir devlet mi kuracaktı ki, müdahale etmek yerine çığırtmakla yetiniliyor? Zaten İsrail’e söz konusu yahudi devleti kurmasına cesaret veren başta Filistinliler olmak üzere o çığırtkanlar ve sessiz kalmak suretiyle ruhlarını satanlar değil midir? Dolayısıyla ABD müttefiklerinin İsrail’e tepkileri, Müslümanların cihadlarını engellemekten başka bir şey değildir.

Öyle ki, ülkelerin ve toplumların güvencesi olan BM, haçlı-siyonist güdümündeki İslam karşıtı öyle skandal bir kurumdur ki, İsrail ordusunun abluka altına alarak savaş uçakları, tank ve toplarla düzenlediği saldırılara mani olucu bir yaptırım uygulamak yerine itidal çağrısında bulunarak, Filistinlilerin bilmukabelede bulunarak İsraillilere karşı savaşmamasını isteyebilmektedir. Gerçi bugüne değin hep aynı teranelerle yahudilerin yaptıkları yanlarına kâr kalarak Filistin Halkı dışlanmadı mı?
    
Zaten yıllardır İsrail’i o topraklarda yaşatan ve savaşmak yerine hüküm sürmesini sağlayan Filistinliler ve münafık ülkelerdir. Oysa Müslüman için şehit olmak yerine şerefsizce yaşamak zilletin ta kendisidir. Lakin haçlı-siyonist güdümündeki küresel seküler-laik ve demokratik düzenin Müslüman toplumları nasıl tahakküm altına aldığı Filistin ve diğer gerçeklerle kanıtlıdır.  

Cihad ehli IŞİD, Hamas’a teklif götürerek birlikte İsrail’e karşı savaşmayı önermiş ama Hamas,, IŞİD’in bir terör örgütü olduğunu ileri sürerek reddetmişti.

Ya İsrail Parlamentosundaki yaklaşık 13 kişi olan Filistinli milletvekillerine ne demeli biliyor musunuz; şerefsizler!
Hani demokrasi; hani uluslararası hukuk; hakların egemenlik hakları; hani dil, düşünce ve ifade özgürlüğü; hani BM ve güvenlik konseyi!
Aslında İsrail’in kurduğu yahudi ulus devleti, diğer Müslüman ülkelere örnek olmalı; demokrasi manipülasyonundan vazgeçip hak ve adaletin ta kendisi olan İslam devletleriyle farklı din, dil ve ırkta olanlara insaniyetlik tanımalıdırlar. Hıristiyanlarında AB çatısı altında birleşerek kendilerini soyutladıkları unutulmamalıdır. 
   
Cihad, hıristiyan ve yahudi uygarlıkları için nasıl bir şer ise; Müslümanlar için de hem dünya hem de ahirette o denli bir hayır ve kurtuluştur.

Peki, İslam kimliğine bürünmüş sözde Müslümanların cihad emrinden korkup kaçabilmeleri, onların Müslüman değil münafık olduklarını kanıtlamaktadır. Allah’ın en sevdiği amel olan cihaddan, hele de şehit olmaktan hiçbir Müslüman kaçmaz! Ki, onlarında tıpkı kâfirler gibi cihadı şer görmeleri, hak ve adil düzen olan şeriattan korkmalarındandır.
 
Hıristiyan, yahudi ve sözde Müslüman toplum iktidarlarının ittifak kurarak cihada karşı oluşturdukları haçlı-siyonist birliktelikleri geçmişte olduğu gibi günümüzde de hedefine ulaşamayacak, Allah’ın inayetiyle şehadete koşan Müslümanların tüm yeryüzünde hakkı ve adaleti egemen kılabilmek için azgınları silip süpüreceği muhakkaktır.

Dolayısıyla tıpkı rüzgârın savurduğu çerçöp misali darmadağın olacakları yakındır. Çünkü Allah nezdinde bir gün, dünyada sayılmakta olunan bin yıl kadardır.

“Kahrolası insan! Ne de nankör!” Abese 17

 “Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” A’raf 179

(0 münafıklar) mutlaka sizden olduklarına dair Allah'a yemin ederler. Halbuki onlar sizden değillerdir, fakat onlar korkan bir toplumdur.” Tevbe 56
“Size ne oldu da münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Hâlbuki Allah onları kendi ettikleri yüzünden baş aşağı etmiştir. Allah'ın saptırdığını doğru yola getirmek mi istiyorsunuz? Allah'ın saptırdığı kimse için asla (doğruya) yol bulamazsın!”  Nisa 88


(Resulüm!) Onlar senden azabın çabuk gelmesini istiyorlar. Allah vadinden asla dönmez. Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.” Hac 47

Hiç yorum yok: