İslam
kimliğine girip de Müslüman olamayan yığınların şikâyetleri öylesine trajikomik
ki, haksızlığa uğradıkları gerekçesiyle dövünmeleri
ve ağlayıp durmaları münafıklıklarını kanıtlamaktadır.
“Dışıma
değil içime bak” ya da “bedenimle değil
ruhumla yargıla” veya “başımı değil
beynimi görmeye çalış” gibi düşünceler, aslında riyakârlığı itiraftır.
Dolayısıyla sözü ile özü başka kimseler, göründükleri gibi olamamalarından
sürekli tenakuz içinde bocalarlar.
Geçen gün bir haber sitesinde okuduğum olay dikkatimi çekmiş;
sözde Müslümanların düştükleri rezillikler öyle utanç verici bir özet
niteliğindeydi ki, neden Müslümanlığın bir şeref olarak taşınamadığını
açıklamaktaydı.
.
Almanya’nın Duisburg kentinde Tuba Çakmak adlı Müslüman görünümlü
bir kadın, saç örtülü (başörtülü) olmasından dans salonuna alınmamış. Diyor ki,
“Çocuklarım dans etmeyi çok seviyor.
Evimize yakın BSF Hamborn 07’nin fitnes merkezindeki dans sınıfında kursları
izlemek istedik. Memnun kalırsak da kaydımızı yaptıracaktık. Büyük kızım Azra,
dans kurslarına yazılmayı hayal ediyordu; bunun için ayakkabı ve kostümleri
alarak çocuklarımla birlikte kurs yerine gittim. Yetkili bana; ‘başörtünüzü
çıkarmanız gerekiyor; sizi böyle kızlarınız ile kurslara alamayız; normalde
içeri bile giremezsiniz’ deyince şaşırdım ve karşılık verecek hiçbir söz
bulamayarak şoke oldum. Ama ben buraya iş başvurusu yapmadım; çocuklarımı dans
kursuna getirmiştim ve kendimi tutamayarak ağlamaya başladım. Kızlarıma ne
olduğunu bile anlatamıyorum. Beni rencide ettiler.”
Oysa Tuba Çakmak adlı kadın, Müslümanlığın ne olduğunu idrak
edebilmişti mi ki, çocuklarına anlatabilecekti?
Özünü bilmeyen, özünü
görmeyen insan kendini kabuktan ibaret zanneder. Cevizin dışı sert bir kabuktur
ama içi yumuşak yemişten ibarettir. İnsanın gerçek kimliğinin farkına
varabilmesi için dış kabuğunu kırması gerekmektedir. En büyük gafillik ise,
kişinin kabuğu ile yani dış görünüşü ile özdeşleşebilmesidir.
“Cevizin kabuğunu kıramayan cevizi kabuk zanneder.” İmam Gazali
Müslümanlıkla şereflenerek yücelmiş insanlar, şeref sandıkları
başka bir şeye asla ihtiyaç duymazlar. Ancak münafıklar ise başka yolların
ardına düşmelerinden Allah tarafından öyle zelil olurlar ki, Tuba Çakmak adlı
kadın misali niceleri gibi her şeyden aşağı kılınırlar.
Bir kulun, diğer bir kulu aşağılabilmesi, hakaret edebilmesi,
dışlayabilmesi, güdebilmesi veya hor ve hakir bırakabilmesi asla mümkün
değildir. Ancak işlenen ne varsa, kişi ya kendine yapmakta ya da
yaptırtmaktadır. Dolayısıyla İslami kriterlerin dışında başkaca yollara
sapanlar, diplere gömülürler.
İslam âleminin(!) dış
görünüşe olan ilgisi yani imanı Müslümanları öyle zillete mahkûm etmiş ki,
Allah ve Resulü’nün hükümlerini yok sayılırcasına nefislere peşkeş çekmiştir.
Oysa hayatta hiçbir zaman dış görünüşe aldanmamak gereklidir. Asıl ölçü o dur
ki, ruhla beden bütünleşmişken nasıl yaşam var oluyorsa, beden ile ruhun ayrı
tutulması da ölümü gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla Müslümanlığın şiarı,
göründüğü gibi olmaktır.
.
Yıllar geçmiş olmasına
ve onlarca ülke gezmeme rağmen unutamadığım olay, eş ve çocuklarımla yaptığım
Katar gezisiydi. Four Season adlı otelde konakladığımız sırada eşimle birlikte
oteli dolaşıyorduk. Lobinin yakınında olan şaşalı bir bölümü gezdiğimiz sırada
bir yetkili gelerek, eşime, Müslüman oluşundan dolayı burada bulunamayacağını
ve bar olmasından ötürü sadece gayrimüslimlere serbest ve Müslümanlara yasak
kılındığını bildirmişti. Oysa orası, bar olduğu anlaşılmayan bir dinlenme yani
kafe görünümündeydi. Alkol kullanılmasa da kahve yahut alkolsüz bir içkinin
içilmesi veya içeriye bakılmasının normal karşılanması gerekir diye
düşünülebilir ama orası bir bardı ve Müslümanlara haramdı. Neticede Allah’ın
haram saydığı ve ayetlerin yalanlandığı bir yerde Müslüman’ın bulunabilmesi
yasaktır.
Öyleyse Müslüman bir kadın veya erkeğin orada
bulunabilmesi mümkün sayılabilir miydi?
İki çocuk, anneleri hakkında tartışırken biri diğerine demiş ki, “Annem senin anneni kerhanede gördü.” O
da sormuş; “Peki, senin annenin orada ne
işi vardı?”
İşte sorun; İslam bilinmeden Müslüman olmaya kalkışmak nedir bilir
misiniz; deve kuşunun tehlike karşısında saklanabilmek maksadıyla başını kuma
gömerek gizlenebildiğini sanması gibidir! Dolayısıyla saçını örtmekle Müslüman
olduğunu sanan; kızının dansını Müslümanlık olarak görüyordu.
Oysa dans, namahrem çiftlerin birbirleriyle sürtüşüp şehveti
kabartmasından dolayı bir zinadır. Velev ki karşındaki kavalyen hemcinsin olsa
dahi! Ama sen öyle bakma desende, cinsel duygular hatta tatmin bekleyen
organlar hiç oralı olmuyor ki!
“Allah ve
Resûlü bir işe hüküm verdiği
zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı
yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş
olur.” Ahzab 36
“O (Allah),
Kitap'ta size şöyle indirmiştir ki: Allah'ın âyetlerinin inkâr edildiğini yahut
onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlar bundan başka bir söze
dalıncaya kadar kâfirlerle beraber oturmayın;
yoksa siz de onlar gibi olursunuz. Elbette Allah, münafıkları ve kâfirleri
cehennemde bir araya getirecektir.” Nisa 140
“Şüphesiz ki Allah
insanlara hiçbir şekilde zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler.” Yunus 44
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder