Artık yemden başka bir şey düşünmeyen
insanlar, Antik Roma’nın ünlü filozofu Epiktetos’un binlerce yıl önce; “Eğer öküzlerle domuzlar konuşabilseydi, yemden başka şey düşünenlerle alay ederlerdi” sözleriyle, hayvanların alay konusu olmaktan çıktıkları 21. Yüzyıl
dönemini yaşıyorlar.
Böylece Yüce
Allah, Enfal Süresi 22. Ayetin de; “Şüphesiz Allah katında hayvanların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve
dilsizlerdir” vurgusuyla, nefisleri ardına düşerek en iyisini yemek,
içmek, giyinmek, binmek, süslenmek, tatmin ve sahip olmak arayışında
bulunanları, hayvanların en kötüsü olmakla yaftalamıştır.
İdealden
soyutlanıp hevesi uğruna hayvandan daha aşağı düşen insan, şerefli
yaratılmışlığını ve halife olma ayrıcalığını dikkate almaksızın ölecek ve akabinde
çürüyecek bedeni uğruna kendisini nasıl heba ettiğini idrak edememektedir.
Yaratıcısına
kul olmakla elde ettiği özgürlüğü dahi muhakeme edemeyerek nefsi özgürlükle
yaptıklarını süslü gösterip doğru yoldan alıkoyan şeytanı rehber edinmekle
yüzüstü kalıp rezil rüsva olan insan, sonu gelmeyeceği bir saltanat umuduyla
Allah nezdinde birkaç saat kalacakları dünya ile ebedi yaşamlarını
mahvetmektedirler.
İnsan
hilkatindeki bu mahlûklara insan denilemeyeceği gibi hayvanda denemez.
“Yoksa
sen, onların çoğunun gerçekten (söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi
sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da
sapıktırlar.” Furkan 44
İyilik
çağrısına kulak vermeyen bu hayvanların durumu, tıpkı çobanın bağırıp çağırmasını
işiten sürülerin durumu gibidir. Nasıl ki hayvan tehdit olmaksızın yemini
bırakıp çağrıya kulak vermez ise, insan görünümündeki hayvanlar da tehlikeyle
karşı karşıya kaldıklarında ’ne oluyor’ diyerek, tehlike geçene kadar nefislerinden
uzaklaşırlar.
Muhakeme yetileri mühürlenip kalpleri iyice
katılaşmalarından şeytanın yaptıklarını cazip göstermesi, savuna geldikleri
akıl, bilim ve mantık sahibi olmadıklarını da kanıtlamaktadır.
Aydınlık ve çağdaşlık! Nedir bunlar? Beni
kaderin tutsağından kurtarıp dilediğim gibi hareket etme özgürlüğü
kazandırabiliyor mu? Ölümü ve hastalıkları durdurabiliyor, yaşamı
belirleyebiliyor mu? Neden teori yahut düşünce, pratikte etkili olamıyor? Acaba
Yaratıcı Allah’ın izinden gitmek karanlık ve ilkelliğe mi götürüyor? İnsanları
yaratan Allah, yarattığı insanlara düşman mı ki, aydınlığı değil de karanlığı
vaat ettiği öne sürülüyor? Yoksa yaratıcı Allah değil de yaratık insan mı daha
iyi biliyor?
Yoksa aydınlık ve çağdaşlık, vahye karşı kurulmuş
yaldızlı bir tuzak mıdır? İnsanları dinden uzaklaştırıp aydın ve çağdaş
hayvanlara dönüştürebilmek için süslü bir yalan mıdır?
Ünlü
mason Lessing’in de ifade ettiği gibi; "İnsanların
olumlu bilim ve akıl ile aydınlatılmasıyla bir gün dine gerekseme
kalmayacaktır" sözü, aydınlık ve
çağdaşlıktaki asıl maksadın vahiy düşmanlığı olduğu açıklığa
kavuşmaktadır.
Böylece
yaratıcıya iman eden bir insan olmaktan ise, bilim ve akla iman eden aydın ve
çağdaş bir hayvan olmayı yeğleyen gizli ve aleni ateistler, ünlü ateist ve
mason düşünür Ernest Renan'ın şu sözleriyle, ruhsuz beden misali dinsiz insan
yetiştirmeye çalışmaktadırlar. “Ancak halk olumlu
bilim ve akıl ile eğitilirse, aydınlatılırsa, dinlerin boş inançları kendi
kendine yıkılır.”
Açıkça
anlaşılacağı üzere; çağdaş ve aydınlık vaadiyle vahyi tamamen ortadan kaldırmak
adına yapılaşan eğitim kurumları aslında ahırlar olup, verimsiz yemlerle insanı
insan olmaktan çıkaran laboratuarlardır. Amerikalı siyasetçi ve hukuk adamı
Wendel Philips’in dediği gibi; "Yenilgi, seküler eğitimden başka bir şey
değildir."
Kâinatta
ki her şey, zerrecik bir kum tanesi bile temel bir denkleme göre var olduğu, böylece
düzende yerini alarak işlevini sürdürdüğü halde gerçeği inkâr edenlere teslim
edilen bir çocuktan insaniyet değil hayvaniyet beklenir.
Hiçbir
şeyin ne boşu boşuna ne de gereksiz var olmadığını idrak edemeyenlerin; doğru
ile yanlışı, iyi ile kötüyü, aydınlık ile karanlığı, çağdaşlık ile ilkelliği
muhakeme edebilmeleri mümkün değildir. Düşünce ve olayları “temel denklem” ile
kıyaslayamayanların yargısı, ancak hayvanların kanaatidir. Ki, hayvanlar, en
azından zararlı ve faydalı olanları tasnif edebiliyor ama hilkatteki insanların
hayvandan da daha aşağı oldukları seçimleriyle ortaya çıkmaktadır.
Şeytan
da nefisleri hoplatan aydınlık ve çağdaşlık adına günahları işletmiyor mu?
Nasıl ki şeytan söz verip insanları ümitlendirerek aldatıyor ise, İslam
karşıtları da müminlerin başına çuval geçirerek karanlığa mahkûm etmektedirler.
“(Şeytan) onlara söz verir ve
onları ümitlendirir; hâlbuki şeytanın onlara söz vermesi aldatmacadan başka bir
şey değildir.”
Nisa 120
Şeytanı
yoldaş edinen aydın ve çağdaş kimlikli hayvanlar, yaratıcılarına iman eden
insanlara karşı haset gütmelerinden kendilerine benzetmeye çalışmaktadırlar. Ne
var ki inanıp da iman edemeyen kimi sözde Müslümanlar, onların rızasını ve
beğenisini kazanabilmek için asıl hallerinden başka bir hale dönüşerek, tıpkı
erkekken kadın olan transseksüeller misali ucubeleşebilmektedirler. Dolayısıyla sözde
inanıp da özde iman etmeyerek karmaşa yaşayan Müslüman kimlikler,
transseksüellerden farksızdırlar!
“De ki: Allah'ı bırakıp da bize fayda veya zarar veremeyecek olan
şeylere mi tapalım? Allah bizi doğru yola ilettikten sonra şeytanların saptırıp
şaşkın olarak çöle düşürmek istedikleri, arkadaşlarının ise: "Bize gel!
" diye doğru yola çağırdıkları şaşkın kimse gibi gerisin geri (inkârcılığa) mı döndürüleceğiz? De ki: Allah'ın
hidayeti doğru yolun ta kendisidir. Bize âlemlerin Rabbine teslim olmamız
emredilmiştir.”
Enam 71
Şeytanın etkisi altına girip Allah'ı
anmaya utanan ya da unutan ve düşmanların argümanlarını kullanıp kendilerini
yontan ve paye sahibi olmaya çalışan Müslüman kimlikler, şeytan yandaşlığına
kavuşmalarından yemden başka bir şey düşünmedikleri, yaşam hırslarından
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla şeytanı ve dostu vahiy karşıtlarını yoldaş
edinmelerinden sapmakta, nasıl ki hayvanlaşmaları duygusal ise, fikirleri de
transseksüel olmaktadır.
“Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için
yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır,
onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar
gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” Araf 179
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder