Allah ve Resulünün hükümlerini değil de akil
insanlar olarak nefis düşkünlerini sözde çözüm sürecine dâhil eden Başbakan
Erdoğan, laik anlayışı gereği Allah’ı devletten koparmasının bedelini mutlaka ödeyecektir.
Etkin Akıl yahut akil olarak ayetlerle öğüt
veren Allah’ı ateistler benzeri sanki aklı yokmuşçasına tavır takınması, ateizm
kuramlarından farksızdır.
Ateizm
şöyle iddia eder:
Peki,
akıl ve zekâ sahibi oldukları iddia edilen bu metafizik varlıklar,
"beyin" denen fiziksel organa ya da bu organın yerine geçecek başka
biyolojik yapılanmalara sahip midirler? Özellikle "sonsuz derecede
zeki" olduğu vurgulanan Tanrı, bırakalım sonsuzu bir tane bile beyin
hücresine sahip midir? Einstein benden zekidir. Sonuç olarak benden daha fazla
sayıda beyin hücresine sahiptir. Onun beyin organı, kendisinden daha az zeki
olanlarınkinden "fiziksel olarak" farklı, büyük bir yapıdadır.
"Akıl" denen soyut tanım, eninde sonunda "hücre" denen
somut maddelere bağımlıdır. Beyin hücresi az olan insan, çok olandan daha az akıllıysa,
varlığında ısrar edilen Tanrı, dünyadaki en küçük beyinli ve en akılsız
insandan, sonsuz derecede daha aptal bir varlık olmaya zorunludur.
Acaba bu düşünceden dolayı mı
Allah’ın akli olarak yeterli olmadığı yahut laiklik gereği mi Allah’ın
siyasette bulunamayacağı kararıyla ayetler hiçe sayılabilmektedir?
İşte
maalesef Başbakan Erdoğan’ın İslam’ı kabul etmiş bir mümin olarak laiklik
vurgusu, ya laikliği ya da İslam’ı bilmediğini veya iktidarsal çıkarı adına hem
laikliği hem de İslam’ı eğip bükerek nefsince karar kıldığı dolambaçlı bir yolu
izlediğini kanıtlamaktadır. Birbirine iki zıt ve düşman düşünceyi bir arada yaşatma
çabası sürdürülmeye çalışılsa da, ateş ile barut misali infilakı durdurulamaz
veya ortaya çıkan paradoksu örtbas edemez.
Ne
iktidarı müddetince ne de dış siyasette geliştirdiği politikalar İslami
olmadığı gibi laikte değildir. Tamamen harmanlaştırılmış bir ucube anlayışla geçiştirilmeye
çalışılan günün, istikbalde neler getireceğini her ne kadar Allah bildirmiş ise
de nefis, uyarıları dikkate aldırmayarak anlık kazançlara odaklandırmak suretiyle
makyajı kurtuluş zannettirmektedir.
Her
neyse! Nefsi galebe çalanlar, Allah’ın uyarıları dinlenmiyor da ben kimim ki dikkate
alsınlar? Zaten Başbakan Erdoğan, “Benden
başkasını dinlemeyin ve güvenmeyin” demiyor mu?
Bu
sebeple “akil insanlar” denen PKK yandaşları, PKK’lıların sınır ötesine değil
de devlet kademelerine yerleşmelerine gözlemcilik yapacak, yabancı teröristler
dışındakilerin tamamı şehir merkezlerine konumlandırılarak, atakürt apo’nun
barış planı uygulanacaktır. Zamanında CHP’de aynı politikalarla teröristleri
mevki ve makam sahibi yapmamış mıydı?
“Ey kavmim! Elinizden geleni yapın! Ben de yapacağım! Kendisini rezil
edecek azabın geleceği şahsın ve yalancının kim olduğunu yakında
öğreneceksiniz! Bekleyin! Ben de sizinle beraber beklemekteyim." Hud 93
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder