Kontrolündeki
terör örgütlerini yitiren CHP’nin son kalesi DHKP-C’nin güvenlik güçlerince
darmadağın edilmesi ardından köşeye sıkışan CHP, kuvvetle muhtemel şeytanla
yeni planlar içindedir.
Terör, isyan ve ihanetin odağı CHP, sözde
millet adına kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletini mundarlaştırmak suretiyle
lanete çarptırtmış, o günden itibaren baş gösteren tüm ayırımcılıklar,
başkaldırılar ve zulümlerinin bedelini millete ödeterek birlik ve bütünlüğü kaybettirmiştir.
PKK’nın terör gerekçeleri de doğrudan CHP
hegemonyasındaki devleti işaret etmekte, sorunların tek müsebbibi olmalarından
insani bir direniş olarak gördükleri isyanlarını haklı mecraya çekmektedirler. Sorumlunun
CHP mi yoksa PKK mı olduğu kökten irdelenmediği sürece yeni PKK’lıların
çıkmaması mümkün değildir. Bir musibetin ortadan kalkması yeni musibetlerin
doğmayacağına garanti değildir.
Eğer devlet dürüst
olsaydı, sapan örgütler devlete dolayısıyla millete zarar veremez ve içinde
bulunduğumuz kahredici utancı ve düşmanlığı yaşamazdık.
Aslında geriye dönüp Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin kuruluş sürecini dikkate aldığımızda, nasıl Osmanlı Devleti asla
haklılığı olmayan bahanelerle yıkılıp Türk millet adına Atatürk Diktatörlüğü kurulmuş
ise, PKK’da aynı mazeretlerle Türkiye Cumhuriyetine karşı isyana girişerek Kürtler
adına Apo Diktatörlüğünü kurmak istemektedir. Bu sebeple geçmişte ne ektik ise,
bugünde hasatla karşı karşıyayız. Şüphesiz geçmişteki yanlış ne ise bugünde
aynıdır, dolayısıyla yanlışa karşı yanlışın meşruiyeti olamaz.
Osmanlı Devleti ve İslam’a karşı girişilen
isyan sonucu muvaffak olan CHP, nasıl milletçe kabul görmüş ise, PKK’nın da onanmamasına
sebep yoktur. Çünkü ilk düğmenin yanlış iliklenmesi, sonraki düğmelerin de
yanlış ilklenmesini kaçınılmaz kılar.
Meşrulaştırılan CHP ve yanlışlar bütünüyle
ele alınmayıp da sadece bir kesim hedef seçildiğinde, çözüme ulaşmak ve yanlışı
temelinden söküp atmak imkânsızdır. Böylece yalnızca yanlışı erteler ve daha derin
yanlışlara cesaret vererek bölünmelerin ve düşmanlıkların önüne geçemezsin.
Tamamen hislerden arınıp adalet
çerçevesinde gelişmelere eğildiğimizde, PKK ne kadar düşman ve millet aleyhine
kabul edilemez bir felaket ise; ihaneti, isyanı ve acımasızlığı üreten merkez
CHP’de o kadar düşman ve felakettir. CHP meşru ise, neden PKK’da meşru sayılmasın
sorgusunu adalet merkezinde aramalıyız.
Bugün PKK’nın bebek katili ve kırk bin
kişinin ölümünden sorumlu olduğu haklılığıyla meşrulaştırılmasını sindiremiyor
ama CHP’nin yüz binleri katlettiğini, geriye binlerce dul ve yetim bıraktığını,
Müslümanları asimilasyona kalkıştığını, babalarını görmeden doğan sayısız
bebeklerin feryatlarından hiç bahsedilmemesi adil midir? Eğer tarihimize
bakıldığında, CHP’nin PKK’dan çok daha gaddar, ırkçı ve İslam düşmanı olduğu
tespit edilebilecektir. Bu durumda PKK’nın mı yoksa CHP’nin mi daha şeytani
olduğunu sorgulamak, adil yargın tartışılmaz yoludur.
Şüphesiz kötüleri derecelendirmek, dolaylı
yoldan kötüyü cezp etmek olur ki, fevkalade tehlikelidir. Ne kötünün iyisi olur
ne de kötünün iyi yanlarını alarak ehven olabildiği iddia edilir. Nefsin katkı
ettiği adalet, asla adalet değildir. Adalet, hislere peşkeş çekilmeyecek kadar
hayati bir özdür.
CHP’nin varlık sürdüğü bir ülke de PKK’nın
da pekâlâ hakkı vardır. Biri benden diğeri de karşı taraftan diye bakıldığında,
zalim ayırımcılığıyla kötülüğü daha da semizletirsiniz. Zaten CHP olmasaydı; geçmişten
bugüne sarkan isyanlar yaşanmaz, PKK, DHKP-C’, Balyoz, Ergenekon, darbeler ve
düşmanlıklar var olmazdı. Bu sebeple din, insanlık, vicdan ve hak düşmanı CHP
silinmediği müddetçe milletimizin huzur ve güvene kavuşabilmesi hayalden öte
değildir. Şeytanın misyonu gereği boş
durmadığı bir âlemde, dostu CHP’nin boş durabilmesi mümkün müdür?
Türkiye’nin
lanetten kurtulabilinmesi, fitnenin sona erebilmesi, taşların yerine
oturabilmesi, kabaran öfkelerin sönebilmesi, iyilerin biriktirdiği enerjinin
dehşete dönüşmemesi ve milletin birbirine güvenip sakinleşebilmesi için CHP’yi
hak ettiği çukura gömmek kaçınılmazdır.
Türkçülük ne kadar şeytani ise, Kürtçülükte
o denli şeytanidir. Dolayısıyla ülkemizdeki şeytanın iki yüzünden birine kayma
şeytanın esaretine girmek olur ki, artık ne insaniyet ne de adalet beklenir.
CHP’yi sözleriyle değil icraatlarıyla
dikkatli okuyun ki, geçmiştekilerinizi mahvı perişan ettiği gibi geleceğinizi
de bitirmesinler. Belki fikri açınız aynı olabilir ama insan ve vicdan sahibi
iseniz, kendinizi değilse bile ülkenizi ve çocuklarınızı düşünmekle
sorumlusunuz. Sadece benliğini galebe çaldırarak yaratıcısına asi olmuş bir
CHP, insana karşı merhamet duyabilir, hak ve adaletli davranabilir mi?
Şeytan da ateşten yaratıldığını gerekçe
göstererek yaratıcısı Allah’a karşı böbürlenmemiş miydi? Şeytanın ilhak ettiği
nefislere mırıldadığı sözde iyi ve doğrularla kurtarıcı olduğu ne kadar inandırıcı
ise, CHP’de o kadar inandırıcıdır.
CHP, hakkında yoruma ya da tartışmaya gerek
bırakmayacak kadar aşikârdır ama insanların gözleri gördüğü, kulakları duyduğu
ve kalpleri olduğu halde kavrayamamaları, nefislerinin bir sonucudur.
İnsanların düşünceye ve vaade kıymet verip pratikteki karşılığını aramamaları asıl
sorunun ta kendisidir. Tıpkı şeytan gibi peşine düşülen CHP gerçeğinin idrak edilememesi,
neden karanlıklardan kurtulunamadığına bir delildir. Allah’ın bir laneti
olmalıdır ki, CHP felaketlerini insanımız unutabilmiştir.
Güpegündüz aydınlık diye feryat edenler,
aydınlığı karanlık hissetme lanetliklerindendir.
“Andolsun, biz cinler ve insanlardan
birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla
kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla
işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl
gafiller onlardır.” Araf 179
“Şüphesiz Allah katında hayvanların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve
dilsizlerdir.” Enfal 22
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder