23 Haziran 2012 Cumartesi

İsrail’den sonra Suriye vurdu; sıra kimde?


Para her şeyi yapar felsefesiyle para için her şeyi göze alan hükümet, savaştan kaçtıkça dibe vurmakta, dolayısıyla yaptığı yatırımların yerle bir olmasına ramak kaldığını idrak edememektedir. Savaştan ne kadar kaçılsa da hakkında yazılan kaderden kurtulmanın mümkün olmayacağı Allah’ın vaadidir.

Soru; vuruna eyvallah demeye devam mı edilecek, yoksa devleti devlet, milleti millet, insanı insan yapan onurlu bir mücadeleye mi girişilecek?

Yıllardır PKK-BDP çapulcularını bertaraf edemeyen devletin başkalarını da cesaretlendirerek saldırmalarına imkân tanıyan acziyeti okunamadığı sürece caydırıcı olabilmesi ya da ayakta kalabilmesi söz konusu değildir.
 
Tıpkı İsrail saldırısında olduğu gibi Bülent Arınç’ın tekrar sahneye çıkarak, “Kimse bizden Suriye’ye karşı bir savaş beklemesin” açıklamasını yapmaması, sakın ha, hükümetin değiştiği fikri doğurmasın. Artık barış ve hümanite argümanları çerçevesinde alıştıra alıştıra millete sindirteceklerdir.

Demek ki gürlemeye kimse pirim vermiyor. Başbakan Erdoğan’ın Davos’taki İsrail’e meydan okuyuşu akabinde açık sularda gemimize saldırarak 9 vatandaşımı katletmesi ardından Esed’in de uluslararası sahada uçağımızı düşürmesi; savaşma cesaretin yok ise haddini bil uyarısıdır. Halkını katleden ve vatanını tehdit eden PKK denen sürüyle baş edemeyen bir devletin herhangi bir ülkeye gözdağı verebilmesi mümkün müdür?

Devlet, İsrail’i ve Suriye’yi unutarak önce rüştünü kanıtlayacak PKK-BDP kâfirlerine diz çöktürmelidir. Gerek İsrail gerek Suriye gerekse Rumları tetikleyen ve tetikleyecek olan PKK-BDP’nin boynunu kırmalı, derhal Kandil’e girerek tek bir PKK-BDP’li bırakmamacasına yerle bir etmelidir.
  
NATO denen silahlı gücün kurucu üyesi Türkiye’ye İsrail saldırıyor, NATO’dan çıt yok. Suriye saldırıyor, NATO’nun papası ABD, tedirgin bir üslupla yanıtı Türkiye’ye bırakıyor. Oysa NATO’nun saldırısı altındaki İslam ülkelerindeki Müslümanların katledilmelerinde Türkiye yer alabiliyor. Zaten Türkiye’nin NATO’daki taşeronluğu, İslam ülkelerindeki saldırıların dine karşı olmadığı izlenimini verebilmektir.

İnsanoğlunun yaradılış amacı haksızlık ve adaletsizliğe karşı savaştır. Savaş bir musibet sanılsa da iyiliğin ve cennetin anahtarıdır…

Türkiye adına olsa da haçlı NATO’nun Suriye’ye müdahalesine kesinlikle karşıyım. İsrail’in katliamını izleyen bir NATO’nun Suriye’de ne işi var? Ama ülke Müslüman ise, hemen kırıma girişirler. Buna rağmen NATO’nun Suriye’ye saldırmaya cesareti olmadığı gibi gerekte bulmamaktadır. Asıl ve ezeli düşmanları Türkiye olup, boyundurukları altına alamadıkları İslam ülkelerine düşman kıldıktan sonra çerçöp bırakarak sokağa atacaklardır. Gerek İsrail gerekse ABD de İran’a saldıramazlar. Şehit olabilmek için ölüme koşanlarla hiçbir güç baş edemez. Başbakan Erdoğan gibi atıp tutarlar, kaybolan imajlarını toparlayabilmek için politik manevralarla aptal yığınları aldatırlar.

Hayatı bilmeyenin ölümü bilememesi gibi savaşı bilmeyen de barışı bilemez. Parayı mutlak bir güç edinen materyalistlerin savaşabilmesi mümkün değildir. Sifonsu açıklamalarla yetinip eyleme cesaret edemeyenlerin düştükleri zillet, sadece kendilerini değil temsil ettikleri toplumları da yenilgiye ve aşağılanmaya uğratmaktadırlar.

İsrail ve Esed yanlısı CHP’nin vurulan uçağımızla ilgili; “Pilotların hayatı önemli “ gibi absürt açıklaması, Türkiye’nin onurdan ne kadar uzak siyasilere sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Düşman ve zorba bir rejim tarafından düşürülen uçağımızın 75 milyonu öldürdüğüne değil de 2 pilotun hayatına odaklanılması, dünya kamu önünde Türkiye’yi hiçleştirmektedir.

Birde olayın diğer yüzünü irdeleyelim…

Tamda Kandil’e işgal düşünülürken Suriye’nin hava sahasının ihlal edildiğiyle ilgili hiçbir uyarı yapmaksızın uçağımızı düşürüp üstelik pilotlarımızın sağ kurtulması inandırıcı değildir. Bugüne kadar fiili savaş halinde olmayan hangi ülke, sahası ihlal edildiği gerekçesiyle hiçbir uyarı yapmadan bir keşif uçağını düşürmüştür? Hedefi saptırmak için PKK-BDP’yi destekleyici güçlerce tezgâhlanan bu komplodan hükümetinde bilgisi olduğu kanısındayım. Uçağımız düşürülüyor, Genelkurmay ve hükümetin kimin düşürdüğüne veya nasıl düştüğüne dair haberleri olmadıklarını açıklamaları akabinde düzdükleri kurgu sonrası kabul etmeleri ve sanki yakıtı bittiğinden ötürü düşmüş gibi cılız bir ah-vah çekmeleri, Kandil operasyonunu baltalamak olduğu kuvvetle muhtemeldir.

Öyle kaypak bir zeminde siyaset yürütülüyor ki, dostun düşman düşmanın da dost olabildiği süreç içinde Allah ve kendinden başka kimseye güvenilemeyeceği ve açıklamalarına itibar edilemeyeceği tartışılmaz hale gelmiştir. Pilotlarında haberdar olduğu iğrençsi oyun, PKK-BDP çıkarlarını gözetmekten öte başka bir amaç taşımadığı anlaşılmaktadır. Uçağın düşürülmesini MİT’mi organize etti?

Oysa Türkiye ve Batı’nın fırsat kolladığı Esed rejimini indirme müdahalesini tetiklemesi gerektiren bu olaya karşı yapılan zoraki açıklamalar ve isteksiz tavırları, söz konusu uçağın hedef saptırabilmek için kurgulandığını ortaya çıkarmaktadır.

Ancak her şeyi gören ve gözeten Allah, mutlaka tuzaklarını bozacak, oyunlarını başlarına çalacaktır.

Artık Türkiye’de bir Kürdistan devletinin kurulacağı netlik kazanmıştır.

Türk devletini dize getirerek başardıkları zaferden dolayı PKK-BDP şeytanını tebrik ediyorum. Darısı Ermenilerin ve Rumların başına!    

Hiç yorum yok: