Para her şeyi yapar felsefesiyle para için
her şeyi göze alan hükümet, savaştan kaçtıkça dibe vurmakta, dolayısıyla
yaptığı yatırımların yerle bir olmasına ramak kaldığını idrak edememektedir.
Savaştan ne kadar kaçılsa da hakkında yazılan kaderden kurtulmanın mümkün
olmayacağı Allah’ın vaadidir.
Soru; vuruna eyvallah
demeye devam mı edilecek, yoksa devleti devlet, milleti millet, insanı insan
yapan onurlu bir mücadeleye mi girişilecek?
Yıllardır PKK-BDP çapulcularını bertaraf
edemeyen devletin başkalarını da cesaretlendirerek saldırmalarına imkân tanıyan
acziyeti okunamadığı sürece caydırıcı olabilmesi ya da ayakta kalabilmesi söz
konusu değildir.
Tıpkı İsrail saldırısında olduğu gibi
Bülent Arınç’ın tekrar sahneye çıkarak, “Kimse
bizden Suriye’ye karşı bir savaş beklemesin” açıklamasını yapmaması, sakın
ha, hükümetin değiştiği fikri doğurmasın. Artık barış ve hümanite argümanları
çerçevesinde alıştıra alıştıra millete sindirteceklerdir.
Demek ki gürlemeye kimse pirim vermiyor.
Başbakan Erdoğan’ın Davos’taki İsrail’e meydan okuyuşu akabinde açık sularda
gemimize saldırarak 9 vatandaşımı katletmesi ardından Esed’in de uluslararası
sahada uçağımızı düşürmesi; savaşma cesaretin yok ise haddini bil uyarısıdır.
Halkını katleden ve vatanını tehdit eden PKK denen sürüyle baş edemeyen bir
devletin herhangi bir ülkeye gözdağı verebilmesi mümkün müdür?
Devlet, İsrail’i ve Suriye’yi unutarak önce
rüştünü kanıtlayacak PKK-BDP kâfirlerine diz çöktürmelidir. Gerek İsrail gerek
Suriye gerekse Rumları tetikleyen ve tetikleyecek olan PKK-BDP’nin boynunu
kırmalı, derhal Kandil’e girerek tek bir PKK-BDP’li bırakmamacasına yerle bir
etmelidir.
NATO denen silahlı gücün kurucu üyesi
Türkiye’ye İsrail saldırıyor, NATO’dan çıt yok. Suriye saldırıyor, NATO’nun
papası ABD, tedirgin bir üslupla yanıtı Türkiye’ye bırakıyor. Oysa NATO’nun
saldırısı altındaki İslam ülkelerindeki Müslümanların katledilmelerinde Türkiye
yer alabiliyor. Zaten Türkiye’nin NATO’daki taşeronluğu, İslam ülkelerindeki
saldırıların dine karşı olmadığı izlenimini verebilmektir.
İnsanoğlunun yaradılış amacı haksızlık ve adaletsizliğe karşı
savaştır. Savaş bir musibet sanılsa da iyiliğin ve cennetin anahtarıdır…
Türkiye adına olsa da haçlı NATO’nun
Suriye’ye müdahalesine kesinlikle karşıyım. İsrail’in katliamını izleyen bir
NATO’nun Suriye’de ne işi var? Ama ülke Müslüman ise, hemen kırıma girişirler. Buna
rağmen NATO’nun Suriye’ye saldırmaya cesareti olmadığı gibi gerekte
bulmamaktadır. Asıl ve ezeli düşmanları Türkiye olup, boyundurukları altına
alamadıkları İslam ülkelerine düşman kıldıktan sonra çerçöp bırakarak sokağa
atacaklardır. Gerek İsrail gerekse ABD de İran’a saldıramazlar. Şehit olabilmek
için ölüme koşanlarla hiçbir güç baş edemez. Başbakan Erdoğan gibi atıp tutarlar,
kaybolan imajlarını toparlayabilmek için politik manevralarla aptal yığınları
aldatırlar.
Hayatı bilmeyenin ölümü bilememesi gibi
savaşı bilmeyen de barışı bilemez. Parayı mutlak bir güç edinen
materyalistlerin savaşabilmesi mümkün değildir. Sifonsu açıklamalarla yetinip
eyleme cesaret edemeyenlerin düştükleri zillet, sadece kendilerini değil temsil
ettikleri toplumları da yenilgiye ve aşağılanmaya uğratmaktadırlar.
İsrail ve Esed yanlısı CHP’nin vurulan
uçağımızla ilgili; “Pilotların hayatı önemli “ gibi absürt açıklaması, Türkiye’nin
onurdan ne kadar uzak siyasilere sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Düşman ve
zorba bir rejim tarafından düşürülen uçağımızın 75 milyonu öldürdüğüne değil de
2 pilotun hayatına odaklanılması, dünya kamu önünde Türkiye’yi
hiçleştirmektedir.
Birde
olayın diğer yüzünü irdeleyelim…
Tamda Kandil’e işgal düşünülürken Suriye’nin
hava sahasının ihlal edildiğiyle ilgili hiçbir uyarı yapmaksızın uçağımızı
düşürüp üstelik pilotlarımızın sağ kurtulması inandırıcı değildir. Bugüne kadar
fiili savaş halinde olmayan hangi ülke, sahası ihlal edildiği gerekçesiyle
hiçbir uyarı yapmadan bir keşif uçağını düşürmüştür? Hedefi saptırmak için
PKK-BDP’yi destekleyici güçlerce tezgâhlanan bu komplodan hükümetinde bilgisi
olduğu kanısındayım. Uçağımız düşürülüyor, Genelkurmay ve hükümetin kimin
düşürdüğüne veya nasıl düştüğüne dair haberleri olmadıklarını açıklamaları akabinde
düzdükleri kurgu sonrası kabul etmeleri ve sanki yakıtı bittiğinden ötürü
düşmüş gibi cılız bir ah-vah çekmeleri, Kandil operasyonunu baltalamak olduğu
kuvvetle muhtemeldir.
Öyle kaypak bir zeminde siyaset yürütülüyor
ki, dostun düşman düşmanın da dost olabildiği süreç içinde Allah ve kendinden
başka kimseye güvenilemeyeceği ve açıklamalarına itibar edilemeyeceği
tartışılmaz hale gelmiştir. Pilotlarında haberdar olduğu iğrençsi oyun, PKK-BDP
çıkarlarını gözetmekten öte başka bir amaç taşımadığı anlaşılmaktadır. Uçağın düşürülmesini MİT’mi organize etti?
Oysa Türkiye ve Batı’nın fırsat kolladığı
Esed rejimini indirme müdahalesini tetiklemesi gerektiren bu olaya karşı
yapılan zoraki açıklamalar ve isteksiz tavırları, söz konusu uçağın hedef
saptırabilmek için kurgulandığını ortaya çıkarmaktadır.
Ancak her şeyi gören ve gözeten Allah,
mutlaka tuzaklarını bozacak, oyunlarını başlarına çalacaktır.
Artık Türkiye’de bir Kürdistan devletinin
kurulacağı netlik kazanmıştır.
Türk devletini dize getirerek başardıkları zaferden dolayı
PKK-BDP şeytanını tebrik ediyorum. Darısı Ermenilerin ve Rumların başına!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder