26 Haziran 2012 Salı

Düşmanım dahi olsa cesuruna saygı duyar…


Dostumun korkağına tükürürüm!

Başbakanın konuşmasındaki tespitler her ne kadar olumlu ise de sonuç koca bir sıfır.

Saldırgan cani İsrail’i uluslararası hukuka teslim etmekle ne kazandık? Açık sularda gemimize saldırarak 9 vatandaşımızı katleden İsrail’e, en azından özür bile diletemeyen hükümet; aynı yolu izleyerek Suriye’ye etkin bir yaptırım uygulatacağını mı sanıyor? Zaten zalimliğinden dolayı Suriye’ye 1,5 yıldır tepki yağıp kınanmıyor mu? Bu kadar yoğun hukuk mücadelesi ve tehditlere rağmen göstermelikte olsa geri adım attırılabildi mi?

İsrail saldırdığında ABD, Suriye saldırdığında Rusya kıskacında tutsak olan hükümet, kurulduğu yıldan itibaren emrinden dışarı çıkmadığı NATO’yu sözde alıp da özde arkasına alamaması, teslimiyetçi ve ürkek politikalarının bir sonucudur.

O kadar komik ki, Suriye’ye saldırısından dolayı dünyanın tepki göstermesi ve kınamasını kazanç sayan sefiller,  Türkiye’yi batırdıklarının farkında bile değillerdir. Artık Türkiye tüm iddiasını yitirmiş ve önüne gelenin vurabileceği bir ülke olmuştur.

Allahaşkına! Neden diplomasiye ve itidale Türkiye’den başkası yanaşmıyor? Yoksa diplomasi ve itidal, korkakların bir limanı mıdır?

Sloganı, “Analar ağlamasın, gençler ölmesin” olan bir ülkenin savaşabilecek cesareti olmadığını yakinen bilen dünya, askeri gücün ve nüfusun ne kadar fazla da olsa hiçbir önem ihtiva etmediği kayıtlardadır. Cesaretin yok ise sayın veya gücün ne işe yarar?

Başbakan, bir taraftan “savaş çığırtkanları bizi tuzağa düşüremeyecek” diyor, diğer taraftan “haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” açıklamasıyla düştüğü paradoksun farkında bile değildir. Haksız ve adaletsiz bir zalime karşı savaşılmayacak ise, nasıl mücadele edilecek?

“Fitne tamamen yok edilinceye ve din de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur.” Bakara 193

Madem diplomasi ve uluslararası hukuk çözüm adresiyse, TSK’ya bir hacet var mıdır?   
Başbakan Erdoğan, hem Türkiye’yi bölgede lider yapabilecek, hem mazlum Suriye Halkını zalimin elinden kurtaracak hem de İsrail’le yitirdiğimiz itibarımızı geri alacak bulunmaz bir fırsatı öyle tepti ki, tüm milletimize rahmet olsun!

Dünya ve milletimiz bu onursuzluktan nasıl çıkabileceğimiz beklentisi içindeyken, o, İstanbul’da imzalayacağı yatırım projesiyle gerçeklerden ne kadar uzak olduğunu kanıtladı. Para, para, para…

Zannedilmesin ki Esad tekrar saldırmayacak. Hak ve adalet doğrultusunda Suriyeli muhaliflere olan desteğin doğruluğu asla tartışılmazdır. Bu sebeple Esad için tek düşman Türkiye olup, giderayak elinde ne kadar silah var ise Türkiye’ye karşı kullanacak ve kendi gibi Türkiye’yi de yok etme planı içindedir. Bu korkunç tehlike aşikârken, Esad’dan önce davranarak diktatörlüğünü başına geçirebilseydik, sonu hüsran bitecek Esad tehdidi altında yaşamayacaktık. Hayatta herkes yanlışlık yapar, ne var ki ahmaklar yanlışlıklarında ısrar eder.

Allah savaş diyor ama Erdoğan para diyor! Acaba kim doğru söylüyor?   

Hiç yorum yok: