Çünkü
laiklik, ateizmin siyasi terminolojisidir.
İlke ve amaç itibariyle her ikisi de Allah’a
olan inancı yok sayıp aklın üstünlüğünü kabul eden anlayış olmalarından dolayı
tıpkı ateizm ile deizm misali birbirlerinden farklı değildirler.
Her ne
kadar farklılarmış gibi mana yüklenmek suretiyle manipüle edilmiş olsalar da
Allah nezdinde birdirler.
Din ve devlet işleri yani düzenlerinin ayrı
tutulması ne demektir biliyor musunuz; Allah’ın gökyüzüne yerleşip yeryüzü
yönetiminin insanda olduğuna dair bir hezeyandır. Diğer bir ifadeyle şirktir!
Ancak öyle bir sirk mevcuttur ki, dinsel,
bilimsel ve siyasal cambazların hareketleri izlenip tartışılmaktan öz ne
görülebilmekte, ne işitilebilmekte, ne de kavranabilmektedir. Dinlisi ile
dinsizin birbirine takıldığı laik yolda kimi hak kimi de batılın yanında yer
almaları mastürbasyondan öte değildir; dolayısıyla sorgulanmamalarından insanlar
uğradıkları iğfalle kalmaktadırlar.
Ne yeryüzü ne de gökyüzündeki irili-ufaklı hiçbir
olay birbirinden ayrılmaz bir bütünlük içinde zincirsel halka düzeneğine göre
biçimlenmektedir. Dolayısıyla yaratıcı ile yaratığın ilişkisi, sebepler
zincirinin kadersel bütünlük içinde akış göstermesinden ruhsal ve fiziksel her
şey dürtülerek, olayların içine çekilmektedirler.
Yeryüzü ve gökyüzünde meydana gelen olaylarda
ki tetikleyici sebepler her ne kadar farklı görünüyorlar ise de, aynı kaynaktan
çıktığı ve bir bütünlük içinde aynı zincirin halkaları olduğu tartışılmayacak
kadar açıktır. Mekân, zaman, güç, araç ve sebeplerin aykırılığı insanları nefsi
bir yanılgıya düşürmekte ve çıkmaza sürükleyerek gerçeğin dışındaki arayışlara
itmektedir.
Etkileşmeyi doğuran sebepler her ne
kadar fiziksel özellik taşısa da, onları doğuran, olgunlaştıran ve güden faktör
ruh ise, Allah’ı yeryüzü yönetiminden ayırabilmek mümkün müdür? Nasıl ki, hiçbir cisim enerjisiz hareket
edemez ise, ruhsuz bir yeryüzü de var olamaz!
Bedene hayatiyet ve işlev kazandıran
ruh, maddeyi ve tabiatı da canlandırarak şekillendirmekte ve yaşamı kolaylaştıran
bilimin üremesine etken olmaktadır. Her türlü bilgi ve olay Mutlak irade’nin
dürtüsüyle oluşmakta ve sonrakileri etkileyerek bir bütünlük içinde gelişmesini
sürdürmektedir.
Ateizm ile Deizm farklı sanılır ama
deizm, ateizmden daha beterdir. Oysa ihtiva ettikleri manalarına göre; ateizm,
hem Allah’ı hem peygamberleri hem de vahyi yani dini reddeder; deizm ise Allah’ı
kabul edip peygamberleri ve vahyi reddeder.
Allah ile peygamberlerini birbirinden
ayırarak, sadece Allah’a inanıp peygamberleri inkâr eden deistlerin,
ateistlerden daha şedit kâfir olduklarını biliyor muydunuz?
İşte devleti yani düzeni laik ama
hükmü altındaki halkı sözde teist ya da yalnızca Allah’a inanan deistlerin
ateistlerden pek farkları bulunmamaktadır. İnanma hususunda iman ile küfür
arasında bocalayan insanlar, Allah’ı ve anayasası Kur’an’ı devletten yani siyasetten
ve yeryüzü yönetiminden dışlamalarından dolayı Diyanet İşleri Başkanlığınca
öyle manipüle edilmişler ki, İslam’ı hümanistleştirerek deistleştirmek
suretiyle ateistleştirmişlerdir.
Öyle ki, kuruluşuyla birlikte AKP’li Mehmet
Ali Şahin tarafından özgürlük adına memnuniyetle karşılanan Ateizm Derneği
Başkanı Zehra Pala adlı kâfirin ateizmi yaymadıklarını içeren Twitter'daki tepkisini bir internet sitesinde okudum.
"Biz
dernek olarak ateizmi yayımlamıyoruz dedik ama bize inanmadı kimse. O işi
diyanet yapsın. Yapıyor da. Biz yapmıyoruz ” sözlerinin Diyanet ile ilgili kısmına aynen katılıyorum.
Çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı
İslam değil, laiktir!
Diyanet
İşleri Başkanlığı laik olduğuna göre; ateizm ile laiklik arasında ne fark
vardır ki, ateizm derneği, Diyanet İşleri Başkanlığından ayrı tutulabilsin? Laik
rejimin hükmü altındaki Diyanet İşleri Başkanlığının deizm veya ateizm’i
eleştirebilmesi mümkün değildir. Bu sebeple Diyanet, kayıtsız-şartsız Allah’ın
iradesine teslimiyet olan İslam’ı değil, beşeri arzuların hüküm sürdüğü vahiy
dışı bir dini savunduğundan sapkınlık ivme kazanmaktadır.
Din ile
devlet işlerinin ayrılmasını mubah sayan Diyanet’in dini İslam olabilir mi? Kâinatın
sahibi Allah’ı gökyüzüne hapsederek yeryüzü yönetimini beşeri nefse bırakabilen
Diyanet’in tanrısı kimdir?
“Allah'ı ve peygamberlerini inkâr edenler ve (inanma
hususunda) Allah ile peygamberlerini
birbirinden ayırmak isteyip «Bir kısmına iman ederiz ama bir kısmına inanmayız»
diyenler ve bunlar (iman ile küfür)
arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu; İşte gerçekten kâfirler bunlardır.
Ve biz kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.” Nisa 150-151
“(İnsanlar) kendi aralarında (din
ve devlet) işlerinin birliğini bozdular. Halbuki hepsi bize döneceklerdir.” Enbiya 93
“Onlar yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacak değillerdir; onların Allah'tan
başka dostları da yoktur. Onların azabı kat kat olacaktır. Çünkü onlar
(gerçekleri) ne görebiliyorlar ne
de kulak veriyorlardı.” Hud 20
“Siz ne yeryüzünde ne de gökte (Allah'ı) aciz bırakamazsınız. Allah'tan başka
bir dost ve yardımcı da bulamazsınız.“ Ankebut 22
“İlk yaratmada acizlik mi
gösterdik? Hayır, onlar yeni bir yaratma hususunda şüphe içindedirler.“ Kaf 15
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder