Asla razı olmazlar!
Her ne kadar siyaset arenasında
egemenliklerini kabul edip laik ve demokrat arzularına uyulsa da Müslüman olunmasından
dolayı sindirebilmeleri mümkün değildir.
Öyle ki, gerek IŞİD gerek El Kaide
gerekse başka cihad ehline düşman olunması, savaşılması, dışlanılması, aynı
üslupların kullanılması, cihada karşı kurulan koalisyona katılması dahi yaranmaya
yeterli değildir.
Menfaate dayalı ilişkiler ancak bir
yere kadardır; o da din kuvveti ile birlikte kırılmaya mahkûmdur. Dolayısıyla Müslüman ile gayrimüslimlerin
devlet arası müttefiklikleri kesinlikle söz konusu değildir.
Kur’an’ı Kerim kendileri için öyle bir
tehlike ve tehdittir ki, elde edecekleri diplomatik çıkarları dahi
umursamamalarına neden olmakta; dolayısıyla din gerçeği maskelerini
düşürmektedir.
Amaçları Müslümanları Kur’an’dan
vazgeçirmek olup, laiklik ve demokrasi manipülasyonuyla ayetleri eğip büktürmek
ya da inkâr ettirmek suretiyle kendilerine uydurmaktır.
Dinlerine uyulmadıkça hıristiyan ve yahudilerin
Müslümanlardan razı olmayacakları yaratıcı Allah tarafından açıkça bildirilmiş
ise, Allah’tan daha mı iyi bilinmektedir ki, doğruya, huzura, güvene, refaha ve
iyiye kavuşulabileceği sanılmaktadır?
Allah’ın dinini yeryüzünde hâkim
kılabilmek amacıyla indirdiği hükümleri anayasa yapabilmek için cihad eylemini
şer gören haçlı-siyonist’lerle birlik olmak, onlardan olmak değil midir?
Haydi, Müslümanları öldürdükleri
gerekçesiyle karşı çıkıldığını varsayarsak, ABD, Rusya, AB ve diğer
haçlı-siyonistler Müslümanları kadın-çocuk demeden katletmiyorlar mı? Ki, cihad
ehli, Müslümanları değil, Müslüman
maskeli münafıkları cezalandırıyor!
Haçlı-siyonist’lerin kendi
egemenlikleri veya demokrasi uğruna yaptıkları savaşları meşru kabul edilip de;
Allah adına yapılan cihadların gayrimeşru ya da terör sayılabilmesi hâkimiyetin
beşerde olduğu inancını kanıtlayan bir şirk değil midir?
Hıristiyan ve yahudileri, Allah’tan
üstün güç görürce yaptırım sahibi yaparak arzularına uymak ya da takiyye ile
gizlenmek, saklanmak veya korunmak amaçlı tehlikeden arınabilme düşüncesi de bir
ortak koşmadır. Musibetleri yaratan da, kayıran da, dilediğine zarar verip
dilediğini koruyan da, kaderi yazan da Allah değil midir?
Onlarla girişilen dostluk ilişkileri
ve elde edilen kazanımların nasıl yanıltıcı oldukları dönüşün Allah’a olmasıyla
kanıtlıdır. Allah’tan daha kuvvetli bir mutlaklık ne hıristiyan ne yahudi ne de
başka bir beşeri güçte bulunmadığı aşikârken; ayetleri satacak ve ahireti dünyaya
peşkeş çekebilecek kazanım ne olabilir?
Sonuçta dünya, içindekiler, kıymet
biçilmez eserler, fikirler yok olacağına göre; geri kalanın ne olacağı idrak
edilebildiğinde; yaratıcı Allah’ın dünya nimetleri gibi az bir bedele
satılamayacağı anlaşılacaktır.
Dolayısıyla fani olan değil, baki
olan insana lazımdır! Hıristiyanlar, Yahudiler veya diğerleri bakilik verebilir
mi?
“Dinlerine
uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar
da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur.
Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki,
Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.”
Bakara 120
“Ey iman
edenler! Yahudileri ve hıristiyanları
dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını
tutarlar). İçinizden onları dost
tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.”
Maide 51
“Ey Peygamber!
Kafirlere ve münafıklara karşı cihad
et, onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü
bir varış yeridir!” Tevbe 73
“Ey Peygamber!
Allah'tan kork, kafirlere ve münafıklara
boyun eğme. Elbette Allah her şeyi bilmekte ve yerli yerince yapmaktadır.”
Ahzab 1
“Size ne oldu
da münafıklar hakkında iki gruba
ayrıldınız? Halbuki Allah onları kendi ettikleri yüzünden baş aşağı etmiştir.
Allah'ın saptırdığını doğru yola getirmek mi istiyorsunuz? Allah'ın saptırdığı
kimse için asla (doğruya) yol bulamazsın!”
Nisa 88