Bana ne senden!
Çünkü sen, Allah
değilsin ki umurumda olabilesin ve umut taşıtabilesin.
Dilediğini yaşatıp
öldürebilir misin; fayda yahut zarar verebilecek bir iradeye sahip misin; dilediğini
doğru yola iletebilir misin; hidayet verebilir misin; ölümü ve musibetleri
durdurabilir misin; geleceği bilip denetim altına alabilir misin; yarın ne
kazanacak ya da kaybedeceğimi bilebilir misin; kötü düşünce ve davranışlarımı
önleyebilir misin; hakkımda yazılmış olan kaderi değiştirebilir misin; bilgim
ile amel etme özgürlüğü verebilir misin; dilediğini yüceltip alçaltabilir
misin; dilediğin bir yazgı yazarak hayatımdaki tüm olumsuzlukları ortadan kaldıracak
daim bir müspetlik sağlayabilir misin; olasılık veya tahminden öte mutlak bir
güce sahip misin; mal ve can garantisi sağlayacak bir bilen misin; dilemediğim felaketlerin
musallat olmasını engelleyebilir misin; hasta olmamı önleyebilir misin; daima
sağlıklı kalmamı sağlayabilir misin; yarın başıma ne geleceğini ve ne ile
karşılaşacağımı bilebilir misin; bilebilmiş olsan da mani olabilir misin; istemediğim
bir şeyden kaçıp kurtulabilme gücünü verebilir misin; rızkımı teminat altına
alabilir misin; madem ölümü engelleyemiyorsun, nerede ve ne zaman öleceğimi,
dolayısıyla yaşayacağım süreyi bilebilir misin; bilmediğin ecelim aşikârken,
benim ile ilgili yapacaklarından faydalanabilmemin garantisini verebilir misin?
Öyleyse neden yaratıcı
ALLAH’a değil de, yaratılmış olan insana güveneyim? Neden ALLAH yerine kula
inanayım?
Böylece sen
kimsin ki, laftan ibaret yapabileceklerin ile ilgili hiçbir kudretin yok iken,
sana itibar edebileyim?
Senin bir saniye sonrası
için bir garantin bulunmadığı halde benimle ilgili verdiğin sözlerin bir
garantisi mümkün olabilir mi?
Dolayısıyla senin ne söylediğin
değil ne yapabileceğin kıymet taşıdığından; GÖLGE ETME, BAŞKA BİR ŞEY İSTEMİYORUM!
Bir gün, Makedonya Kralı İskender, fıçıda oturan Yunanlı filozof
Diogenes’in yanına giderek, “Bir dileğin var mı” diye sormuş. Diogenes de
karşılık olarak; “Var, gölge etme başka ihsan istemem” diyerek dünyayı titreten
İskender’i aşağılamış ve yanından kovmuştu.
“Yoksa sen
onların çoğunun gerçekten söz dinleyeceğini yahut akıllanacağını mı sanıyorsun?
Gerçekten onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar daha şaşkın haldedirler.”
Furkan 44
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder