“Dinlerine
uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De
ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların
arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir
yardımcı vardır.” Bakara 120
Asıl mesele devleti
güden millettir.
Her
ne kadar devlet, seçtiği vekiller aracılığıyla milleti güttüğünü sansa da, tartışılmaz değerlerine ilişildiğinde öyle
kükrer ki, ortada ne devlet kalır ne vekiller ne de müttefiklik.
Müslüman
Türk milletinin, seküler-laik devletince manipüle edilerek haçlı-siyonist
güçlere peşkeş çekilmesi yüzeysel bağlamda sindirilmiş olsa da, derinsi bir
zorlama basıncı arttırır.
Dolayısıyla dişlerini
devlete geçirmiş olan Batı, ezeli ve ebedi düşman gördüğü Müslüman milleti
yiyemediği için dost saydığı devleti itibarsızlığa çalışarak, millete diz
çöktürme sevdasından hiç vazgeçmemektedir. Bu sebeple sözdeki dostluk ve
müttefiklikler asla öze sirayet etmediğinden ihanet ve düşmanlıkların ardı
arkası kesilmemektedir.
Aslında
Batı, sanıldığının aksine öyle acizdir ki, Müslüman milletle baş edememesini
boyunduruğu altına aldığı sanatçı, yazar veya gazetecilere ödüller vermek
suretiyle aşmaya çalışmakta, Türkiye aleyhtarı hainlere kucak açarak etki
sağlayabileceğini hesap edebilmektedir.
Müslümanlar,
güçlerini yaratıcıları Allah’tan almalarından dolayı çok ama çok güçlüdürler;
lakin devletleri imansız olmalarından güçsüz duruma düşerek ayakları altına
almaktan dahi rahatsızlık duyacakları pisliklere esir olabilmektedirler.
Müslüman’a
karşı had öyle aşılmış ki, tutsaklığın söküp atılabilmesi ancak Allah’a olan
kayıtsız-şartsız imanla orantılıdır. Ki, özellikle Türkiye başta olmak üzere
devletlerin seküler-laik yapıları bile onları razı etmemekte, böylece batıllık,
haktan üstün tutulduğu için Allah’ın da yardım ve desteği mümkün olmamaktadır.
Gerek
BM gerek NATO gerekse müttefik olunan diğer uluslararası örgütlenmelerde hâsıl
olunan durum, sokaktaki köpeğin durumuna benzemektedir. Çünkü dünyaya saplanıp hevesin
peşine düşmekten dilini çıkarıp solumaktan öte hiçbir caydırıcılıkta bulunmayan
sözde Müslümanlar, her türlü alçaklığı hak etmektedirler.
İslam
düşmanlarının egemenliğindeki birlikteliklerde Müslümanlar dost mu
sayılmaktadır ki, aleyhlerindeki zorbalıklar anormal karşılanabilsin! Onlar,
fıtratları gereği düşmanlıklarından taviz vermezlerken, kimlikleri müslüman olanlar,
ısrar ve inatla dost edebiyatı yapmak suretiyle kıçlarını yalamaktadırlar.
Oysa
her şeyi bilen ve geleceğe hükmeden Allah, birçok ayetinde “asla” vurgusu yaparak, gerekçe her
ne olursa olsun dost edinilmemelerini ve arzularına uyulmamasını apaçık
buyurmadı mı?
Öyleyse sen uyarsan,
onlar da seni uydurur!
Hak
ve adaleti şiar edinmeyip Müslümanları amansız hasım ilan etmiş haçlı-siyonist
düşmandan insani bir değer ummanın nasıl bir zillet ve hakirlik olduğu
aşikârdır. Bedel ödemekten kaçınanın ödediği bedel nedir bilir misiniz;
insanlıktır. Dolayısıyla hayvanlar misali her ne kadar yemek, içmek ve
uyumaktan başka bir şeyi elem edinmeseler de, akılları olması hasebiyle
hayvandan daha aşağı sapkınlardır.
Hıristiyan
ve yahudiler, Müslümanlara karşı en şedit zalimlerdir. Yarın kıyamet kopacak
olsa dahi onları dost edinmek, onlardan olunduğuna dair bir kanıttır. Bu
sebeple onlarla olan tüm dostluklara son verilmeli; hiçbir surette yollarına
girilmemeli; fıtratsal bir düşmandan dost olunamayacağı bilinmeli; hiçbir şart
ve koşulda güvenilmemeli; gözetilen çıkar ilişkilerinin bir zehir olacağı
anlaşılmalı; fayda yahut zarar sağlanabileceğine inanmamalı; yapılacak her iş,
İslam egemenliğinde zapt altına alınmalı; anlık tatminlere kapılarak ebedi
hüsranlıklara aman verilmemeli ve yaratıcı Allah’ın düşmanları dost edinerek
münafıklaşmaktan kaçınılmalıdır.
Dünün
Batı’sı, kendileri için tek tehdit gördükleri nasıl Müslüman Türkler idi ise,
bugünde aynıdır!
“ Müslüman Türkler,
insanlığın insan olmayan numuneleridir. Medeniyetimizin bekası için onları Asya
steplerine geri sürmeli veya Anadolu’da yok etmeliyiz.”
Yahudilerin kutsal kitabı ve aynı zamanda hukuk sistemi
olan Talmud’da, Türkler maymuna benzetilmiştir.
“Müslüman Türkler, kuzey
ve güneydeki göçebeler, zenciler ve bizim coğrafyamızda yaşayıp da onlara
benzeyenler, tabiatı çok daha düşük sesli bazı hayvanların tabiatına benzer,
bunlar insan seviyesinde değildirler. Seviyeleri bir insan ile bir maymunun
seviyeleri arasında bir yerdedir. Çünkü görünüşleri maymundan daha çok insana
benzemektedir. Dolayısıyla dolaylı yoldan öldürülmeleri doğrudur. ”
“Ey iman
edenler! Yahudileri ve hıristiyanları
dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını
tutarlar). İçinizden onları dost
tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez. “ Maide 51
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder