Mutlaka hedefini bulur!
Çünkü kimin hak, kimin
batıl yola gireceği ile ilgili inisiyatif sadece yaratıcı Allah’a mahsus
olduğundan hakkın gizlenip gizlenmemesi yüzeysellikten öte değildir.
Öyle
ki, Allah fiziki olarak görünmemesine; günümüzdeki iletişim araçlarının
bulunmamasına; ikna metotlarının olmamasına; yeryüzünü kapsayıcı propagandaların
yapılamamasına; inanma konusunda insanlara zoraki bir baskı uygulanmamasına;
aksine inanmamaları için her türlü cefa, işkence ve şiddet görülmesine;
etkileşim tekniklerinin bilinmemesine; bilimsel mantık hipotezlerinin oluşturulamamasına
rağmen ümmi bir insanın ortaya çıkıp kendisini Allah’ın elçisi olarak sunduktan
sonra davetine iman edilebilmiş olması ne ise; kötülüklerin elçisi şeytana iman
edilmiş olması da aynıdır.
Dolayısıyla
hakkı da batılı da Allah yarattığına göre; hiç kimsenin hele de beşeri bir
gücün üstün gelebilmesi asla mümkün değildir.
Hakkı
gizleyen yorumlar, rivayetler, abartılar, teoriler, mantıklar, akıl oyunları,
felsefeler, efsaneler, devrimler, eğip bükmeler, faniliği süslemeler ve
nefisleri tatmin eden gelişmeler hakkı kesinlikle gölgelememekte ancak batıllığa
mahkûm edilmiş olanlara benlik algısı oluşturmaktadır.
İnsanoğlunun
yaratılmasıyla birlikte Allah ile nefsin savaşı daha Hz. Âdem dünyaya
indirilmeden önce cennette başlamış; böylece hak ile batıllık çatışması şekillenmiş
bir gelişimle günümüze gelmiştir.
Hak,
Allah’ın; batıllık ise nefsin yoludur! Lakin nefis öyle bozulup azgınlaşmış ki,
hakka iman etmiş olanları da etkilemesinden batıllıkla karıştırılmak suretiyle
nefsin egemen olduğu yollar rehber tutulmuştur. Zaten demokrasi, her ne kadar nefsi
galebe çalan bir düşünce ise de, içine Allah inancı konarak hem hakkı hem de
batılı temsil eden karmaşık bir düşünce haline getirilmiştir. Gerçi yalnızca ibadete
ve duaya endekslendirilerek camiye ya da şahsi özele hapsedilmiş hakka
bağlılıkta seküler-laik düşüncede aynı değil mi?
Çünkü
batıl çevrelerine uyabilmek için kendilerini yontan iman sahiplerinin nasıl
tükenip gittikleri ayak uydurdukları düzenle ortadadır. Onun için bir merkebin
binlerce ciltlik kitabı taşıması misali batıl yolda hakkı savunurlar!
Oysa insan, yaratıcısına
karşı hakkı önemsemeyerek nankörlük ve hainlikte sınır tanımaz ama nefsine sıra
geldiğinde kılıçtan keskin bir psikolojiyle kendine yapılan ya da başına
gelenlerden dolayı hesap sorarak isyan eder. Sanki tanrı Allah değil de
kendisiymiş gibi eksiksiz bir hizmet ve dileklerinin karşılanmasını bekler. Bu
sebeple lafa geldiğinde ‘ben’ der, fiiliyatta ise köpekleşir!
Madem hakka meydan okuyarak indirdiği
hükümlere göre değil de, nefsi istekler doğrultusundaki bir batıllık düzen
kabul ediliyor; neden haksızlık ve adaletsizliklerden dem vurularak şikâyette
bulunuyor?
Düşünün ki, vahyi ya inkâr
ederek ya da itaat etmeyerek saçma ve ilkel bulan o; pozitivist bilimin yaratıcılığını
savunarak üstün tutan o; seküler ve demokratik düzeni tek çare kabul eden o;
olumlu bilim ve aklı aydınlık gören o; Allah’a kulluğu aşağılayan o; ayetleri
karanlık ve çağdışı addeden o; özgür iradenin yaptırımına inanan o; dilediğini
yapabilme kudretine sahip olduğunu iddia eden o; hâkimiyetin kayırsız-şartsız kendinde
olduğunu ilan eden o; kaynağı vahiy olmayıp nefsi bir düşünceyle anayasayı
yapan o; yasaları çıkaran o; sözde fayda veya zarar veren o; kazanan ve
kaybeden o; tedbirleriyle musibetleri engelleyeceğini sanan o; devlet yöneten
o; haksızlık ve adaletsizliklerden yakınan da o! Öyleyse bu, nasıl bir iştir?
Yaratıcı
Allah’ın hakim kılınmadığı seküler-laik ve demokratik bir düzende; hak ve
adaletin, vicdanın, siyasetin, insanlık ölçüsünün, hakkın ve imanın var
olabilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla seküler düşünce düzeyinden dolayı meydana
gelen batıllıklar aşikârken; işlenen tüm nefsi hezeyanlar ve kötülükler, ”olmazsa
olmaz” kaçınılmaz bir sonuçtur.
Fani
dünya için hakkı batılla karıştırarak hakkı gizlemeye çalışanların durumu; örümceğin durumu gibidir.
Bilerek
hakkı gizleyen, bilmeyerek inkâr edenden öyle daha bedbahttır ki, asıl münafık,
hain, fasık, müşrik veya kâfir onlardır.
“Şüphesiz Allah katında hayvanların en kötüsü,
düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.” Enfal
22
“Bilerek hakkı batıl ile
karıştırmayın, hakkı gizlemeyin.” Bakara 42
“Allah'tan
başka dostlar edinenlerin durumu,
örümceğin durumu gibidir. Örümcek
bir yuva edinir; halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke
bilselerdi! “ Ankebut 41
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder