Kurtuluşu, gücü ve hâkimiyeti
ekonomi zenginliğinde yani bedeni nimetlerde görerek “Para her şeyi yapar” politikası
güden hükümetin para için her şeyi göze alan ilkesinin değişip değişmediği
konusunda öyle endişeliyim ki, dünkü dost, bugünün düşmanı olan ABD’nin yarının
dostu, ortağı ve müttefiki yapılabilecek olmasıdır.
Gerçi
her şeye rağmen hala ABD ile stratejik ortaklık, müttefiklik, iplerin hiçbir
zaman kopmayacağının vurgulanmış olmasıdır. Dolayısıyla cefayı halk çekecek;
kaymağı ABD yemeye devam edecektir!
Unutulmamalıdır
ki, savaş meydanlarında elde edilen kazanımlar, hep masa başında iade edilerek
düşmanlara hak etmedikleri zaferler tattırmıştır.
Cumhurbaşkanı
Erdoğan, her ne kadar “halkımız,
hakkımız ve Allah’ımız” var diyorsa da, dün yok muydular ki, başa gelen ABD önderliğindeki haçlı-siyonist musibetinin ardından hatırlanabiliyorlar?
Devletlerarası
ilişkiler diplomasi adına seküler-laik ve demokratik bazda yürütüldüğünden ne
halk ne hak ne adalet ne de Allah umursanmamakta; ancak belalara duçar
kalındığında sığınılmaktadır.
Şöyle
ki, başına bela veya sıkıntı gelen bir kimseyi düşünün; o kimse, o ana kadar
beşeri dostlarına sarılmış, güvenmiş, yardım ve destek vereceklerini sanmış ama
kendilerinden hiçbir yol bulamamış hatta aksine karşıtlık görmesi üzerine son
çare Allah’a yapışarak duada sınır tanımamış. Hani olmaz ya; velev ki, Allah da
dualarına karşılık kendini kurtarıp başına gelen musibetleri defetmiş diyelim;
ne malum eski haline dönmeyeceği?
Bu
sebeple kalplerde saklı olanı Allah bildiğinden nankör olan insanı geçici
olarak düze çıkarması ya da batırması yalnızca bilgisiyle orantılıdır.
Örneğin;
halkımız var deniliyor ama öldürülen ve vicdanı deşilen halkın talep ettiği terörist
ve tecavüzcülere idam cezası ile ilgili istekleri geçiştirilerek takılmıyor.
Bir taraftan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “idam
yasası önüme gelirse imzalarım” diyor; diğer taraftan AKP genel başkan
yardımcısı Hayati Yazıcı; “olmaz öyle
şey” diyerek tepki duyuyor.
Gerekçe
olarak; “Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin Komisyon protokolünü imzalamışız, o protokolden dönüş olmamış.
Ayrıca Birleşmiş Milletler üye ülkelerin imzaladığı Siyasi Haklar Sözleşmesi
var.”
Öyleyse
halktan, haktan ve Allah’tan üstün tutulan ve bağlayıcı bulunan Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler, içinde bulunan ekonomi saldırı ve savaş
ile ilgili ne yapıyor; riskleri ortadan kaldırıyor mu; Türkiye lehine ne çözüm
getiriyor?
Allah,
indirdiği ayetlerde zinayı, alkolü, şans oyunları gibi birçok ahlaksızlığı haram
kılıp yasakladığı halde özellikle zinanın serbest bırakıldığı bir ülkede halk,
hak ve Allah hakim mi ki, sözler samimi bulunabilsin?
Böylece sözlerde
asıl olan; halk, hak ve Allah’ın siyasette egemen olmadıklarıdır!
“İnsanların
bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde
düzen bozuldu, ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler. “
Rum 41
“Denizde başınıza bir musibet geldiğinde, O'ndan başka bütün
yalvardıklarınız kaybolup gider. O sizi kurtarıp karaya çıkardığında, (yine eski halinize)
dönersiniz. İnsanoğlu çok nankördür.” İsra 67
“Ey iman
edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda olunca sapan kimse size zarar veremez.
Hepinizin dönüşü Allah'adır. Artık O, size yaptıklarınızı bildirecektir.”
Maide 105
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder