28 Ocak 2015 Çarşamba

Sıra Ermeni Soykırım iftirasının tanınmasında…



İslam imajlı hükümet, tek hedefleri Kur’an’ı ve Müslümanları yeryüzünden silmek olan haçlı-siyonist güçlerin öyle kulu olmuşlar ki, rızalarını kazanabilmek ve kendilerini memnun kılabilmek için dinlerini dahi inkâr edecek duruma gelmelerine ramak kalmıştır.  

Dünyanın dört bir tarafında Müslümanlara yapılan baskı, şiddet ve soykırım derecesindeki katliam ve işgalleri yüzeysel ve cılız tepkilerle dile getirip etkin, kararlı, cesur ve caydırıcı hiçbir yaptırımda bulunmazlarken; Batı’nın dayatıp kabul ettiği oyunun içinde kukla olmakta yarışıp, gişe rekorları kırmaya çalışıyorlar.
  
Müslümanların İstiklali, hak ve adaleti adına emperyalist zorbalara ve zalimlere karşı mücadele veren cihad ehline cephe alarak haçlı-siyonist saflarında yer alan hükümet, küffarın isteklerini yerine getirmede sınır tanımıyor. Peygamber Efendimiz (s.a.v) ve İslam’a karşı meydan okuyucu Paris’teki haçlı-siyonist yürüyüşünde azılı Müslüman düşmanı Netenyahu ile birlikte ön safta yerini alan hükümet; şimdi de ülkemizde ilk kez Nazi rejimi tarafından işlendiği iddia edilen yahudi soykırımının 70’inci yıldönümünün anılmasını TBMM Başkanlığı başta olmak üzere Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı nezdinde resmi törenler düzenleyebiliyorlar.

"Holokost Kurbanlarını Anma Günü" adını verdikleri törenle ilgili Başbakan Davutoğlu,"Tarihin en büyük suçu olan ve 6 milyondan fazla insanın ölümüyle sonuçlanan Holokost sırasında yaşamını yitiren milyonlarca masum insanın acısını paylaşıyoruz" mesajı yayınladı.

Peki, Yahudilerin katlettiği ve hunharca kadın-çocuk demeden bağırsaklarını deştikleri Filistinli Müslümanlar, “masum insanlar” değil mi? Dünyanın hemen her yerinde haçlı-siyonistlerin hatta Budistlerin dahi boğazladıkları Müslümanlar, “masum insanlar” değil mi? Haçlı-siyonistlerin ana karnında ve kucağında katlettikleri Müslüman bebekler, “masum insanlar” değil mi? Gökten yağmur yağar gibi Müslümanların bombalarla parçalanmış organlarının yağması, “masum insanlar” olmadığından mıdır? 

Ey Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu ve hükümet! Söyler misiniz; iktidarınız boyunca bir kez olsun, sizin organizelerine katıldığınız gibi haçlı-siyonistleri bir araya toplayıp katledilen Müslümanların anılması için tek bir girişimde bulundunuz mu? Siz de onlar gibi Müslümanları insan görmeyip, katledilenleri masum bulmuyor musunuz? İnsan kategorisinde sayılabilmek için Müslüman olmamak mı lazım? Müslümanların hıristiyan ve yahudiler kadar değeri yok mu? Peki, siz gerçekte nesiniz?

Sözde gürleyip özde sinik bir insanın güttüğü politikada attığı nutukların arasına serpiştirdiği manevi hassasiyetler zayıf yığınları etkileyebilir ama muhakeme edebilen güçlü iman sahiplerini asla!

Haçlı-siyonist odaklarına öyle teslim olunmuş ki, esaretin anlaşılmaması için ortaya konan mazeretler ve sahip olunan imaj, sağlam bedene nüfuz etmiş bir virüsün zaman içinde hayata son vermesi gibi yok edecek tehlikededir.

Barış adına her türlü zilleti mubah sayan hükümet, şer güçlerinin her emrine “eyvallah” diyerek, olası bir dalaşma ve savaştan kaçıp kurtulabileceği hezeyanıyla dini ve insani tüm değerleri tüketip bitirmekte, ileride olabilecek bir harpte savaşacak kimsenin bulunamayacağı tehdidi yaşanmaktadır.  
Geçmişte askere katılmak için oğullarının cenge alınması için yalvaran ana ve babaların yerini, oğlunu askere göndermemek için çırpınan ana ve babalara ne dersiniz? Allah yolunda şehid olabilmek için küffarla savaşmaya koşan gençlerin yerini, ölmekten ya da öldürülmekten korkan gençlerin almasına ne dersiniz? Hak ile batılın, dost ile düşmanın harmanlaştırıldığı bir düzende; kim, ne için savaşıp canını versin?

Kimin dost kimin düşman olduğu kararını haçlı-siyonistlerin güdümünde alan hükümet, Müslüman Türkiye’nin en acımasız ve sinsi düşmanı PKK ile oturduğu barıştan olumlu bir sonuç elde edebilirse, sıra PKK’nın hamisi Ermenistan’a gelecek. Çok yakın bir gelecekte Ermeni Soykırım iftirasının tanınacağı kuvvetle muhtemeldir. İpin haçlı-siyonist güçlerin elinde ise, PKK gibi Ermenistan’a da “evet” denilemeyeceği mümkün müdür? Amacı her şart ve koşulda barış olan bir düşüncenin zilleti mevzubahis etmesi imkânsızdır. Çünkü para her şeyi yapar diyen adam, para için her şeyi göze alandır.

Hükümetin barış adına aydınlık için sürdürdüğü politikanın durumu nedir bilir misiniz?

“Onların (münafıkların) durumu, (karanlık gecede) bir ateş yakan kimse misalidir. O ateş yanıp da etrafını aydınlattığı anda Allah, hemen onların aydınlığını giderir ve onları karanlıklar içinde bırakır; (artık hiçbir şeyi) görmezler.” Bakara 17

Sonunda Filistinli Müslümanları soykırım hedefiyle katleden Yahudilerin de anma yıldönümlerini resmi olarak kutladık. Artık hain Ermenilerin şerefli ve imanlı ecdadımızca soykırıma uğratıldığı iftirasını kabul etmeye ve anmaya geldi!

“Allah kimi şaşırtırsa, artık onun için yol gösteren yoktur. Ve onları azgınlıkları içinde şaşkın olarak bırakır.” A’raf 186

Hiç yorum yok: