Ama
Müslüman kimlik taşımaları düşmanlıklarını öyle perdelemektedir ki, tıpkı
fizikken görünemeyen şeytanın dehşetsi varlığı gibidirler. Şeytanında Allah’a
inandığını ve rabbi olduğuna iman ettiğini hatırlatmak isterim!
Ya da şifa bulabilmek için güven duyulan hastaneye
gidilir; iyileşmeyi beklerken öyle bir enfeksiyona kapılıp gözle görülmeyen mikroorganizmaların
saldırılarına uğramak suretiyle ölümle karşılaşılır ki, şifa vereceği sanılan hastane
katil olur. İşte Müslüman sanıp rabbin Allah’a karşı sadakat bekleyip hak ve
adaletle hükmetmesini umduğun münafıklarda, o mikroorganizmalardan
farksızdırlar.
Ezeli ve ebedi İslam düşmanı haçlı-siyonistlerin
güçlü, hakim ve yenilmez oldukları zannedilir. Oysa onlar, Allah’ın ayetlerinde
buyurduğu gibi o kadar zayıf, korkak, sefil ve güçsüzdürler ki, değil bir
Müslüman topluma saldırmayı, sokaktaki bir Müslüman’a bile inançlarından ötürü diklenmeye
cesaret edemezler.
Mimari dehasıyla barınaklar yapan bir
örümceği düşünün! Uzaktan bakıldığında ağlarıyla ördüğü öyle kale kapıları inşa
ederler ki, yıkılmaz sanırsın. Ancak yanına varıp üflediğiniz ya da ellerinizle
dokunduğunuz zaman nasıl parçalanırlarsa, haçlı-siyonistlerin de sağlam
düşünülen iktidarları öyledir. Lakin iman etmiş bir Müslüman olarak onlara dokunmaya
cesaret edemeyip diz çökerek tutsaklıklarına razı olursan; Allah ne yardım eder
ne zilletten kurtarır ne de karşılarında hor ve hakir kalmaktan sakındırır.
“Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle
onları cezalandırsın; onları rezil etsin; sizi onlara galip kılsın ve mümin
toplumun kalplerini ferahlatsın.” Tevbe 14
ABD Dışişleri
Bakanı John Kerry, Suudi Kralının ölümünden büyük üzüntü duyduğunu dile
getirerek, uzun yıllardır ABD’nin cesur bir ortağı olduğunu ifade eden övgüsü,
ne anlama geliyor?
ABD önderliğindeki haçlı kuvvetlerinin Müslüman toplumlara saldırıp
çocuk-kadın-yaşlı demeden katletmesi, ülkelerini işgal etmesi, yurtlarından
göçe zorlaması, en ağır işkencelere uğratması, Müslüman kadınların ırzlarına
geçerek hamile bırakması ve köleleştirmesidir. İsrail’in onlarca yıldır
Filistinlileri katletmesi, zulmetmesi, açlığa mahkûm etmesi, aşağılamasıdır. Dünyada
istiklal adına direniş gösteren her Müslüman’ı ve ülkeyi hunharca katletmesi ve
işgal etmesidir. “Cihadın Hıristiyan Uygarlığı için en büyük şer” ilkesiyle
Müslümanların bağımsızlık mücadelesine karşı savaştır.
Suudi Arabistan
gibi münafık ülkeler, haçlı-siyonist güçlerle ortaklığa girişmeyip destek
vermemiş olsalardı, tek bir Müslüman ülkesi işgal edilemez, toplu kıyımlar
yaşanmaz ve tek bir Müslüman, küfrün çizmeleri altında çiğnenmezdi!
“Allah’a ve Peygambere inandık ve
itaat ettik” diyenlerin, neden küfrün saflarına katılabildiklerini biliyor
musunuz; inanmamış münafık olduklarından!
"Allah'a
ve Peygamber'e inandık ve itaat ettik" diyorlar; ondan sonra da içlerinden
bir gurup yüz çeviriyor. Bunlar inanmış değillerdir.” Nur 47
Sözlerindeki ile kalplerindeki seçimleri
farklı olan münafıklara karşı savaş kaçınılmazdır. Dolayısıyla İslam Devleti’nin
ve diğer mücahid grupların savaşarak cezalandırdığı hainler Müslüman değil
münafık ve fasıkların ta kendileridirler. Bunların tamamını yok etmeden İslam
egemenliğini sağlam bir zeminde inşa edebilmek risklidir.
Unutulmamalıdır ki, mücadelesi asıl zor
olan haçlı-siyonist saflarında yer almış münafık ve fasıklardır. Müşriklerle
mücadele çok kolaydır, örümceğin ağlarıyla inşa ettiği binayı yıkmaktan daha
basittir. Çünkü hem yardım ve destekle
ilgili Allah’ın apaçık vaadi vardır hem de münafık ve fasıklar gibi akıl
karıştırıcı İslam kimliği taşımamaktadırlar.
Öncelikli düşman münafıklar olmalıdır. Kâfir
imana gelir ama münafık asla! O hainliği ve nankörlüğü meslek edinmiş öyle
sapmışlardır ki, Allah’ı, Resulünü ve Kur’an’ı bildiği halde nefsine uyarak şeytanı
dost edinebilmiştir.
Aşırıcılık dedikleri nedir bilir misiniz;
Allah’a ve hükümlerine aşk ve tazimle kayıtsız-şartsız imandır. Aşırıcılığa yani
imana karşı olan sadece kâfirler mi; İslam kimliği taşıyan birçok liderde iman
etmiş Müslüman olmaya karşıdırlar. Küfür ile iman ya da hak ile batıl arasında
yol tutturmaya çalışan münafıklar, Allah’ın hükmettiği gibi değil kendilerinin
istediği bir din anlayışının benimsenmesini isterler. Bu sebeple Allah’ın
emrettiği cihadı terör olmakla aşağılayarak suçlarlar.
Ey Müslüman! Öncelikli düşmanın
münafıklardır. İnandığını iddia ettiği halde Allah’ın indirdiği hükümleri gerek
siyasette gerek ticarette gerekse sosyal hayatta yol edinmeyen münafıktır.
Allah’ın dost olmayı yasakladığı hıristiyan, yahudi ve İslam karşıtlarını dost edinerek
müttefik olanlar münafıktır. Allah yolunda savaşarak İslam’ı egemen kılmaya çalışan
cihad ehlini teröristlikle suçlayan münafıktır. İmana karşı küfrün safında yer
alan münafıktır. Allah’tan daha çok haçlı-siyonist güçlerden korkarak zarar
görecek endişesi taşıyanlar münafıktır. Küfre karşı imanı üstün tutabilmek
amacıyla cihad yapmayan yahut cihad ehlinin yanında durmayan münafıktır.
Neden kâfirlerin değil de münafıkların
cehennemin en alt katına mahkûm olduklarını idrak edebildiğinizde, münafıkların
kâfirlerden yetmiş kat daha tehlikeli olduklarını kavrayabilecek; böylece cihad
ehlinin savaştıkları ve öldürdüklerinin Müslüman değil münafık olduklarını
anlayabileceksiniz. Eğer hidayete erdirilmiş Müslümanlardan iseniz!
Şüphe yok ki münafıklar cehennemin en alt
katındadırlar. Artık onlara asla bir yardımcı bulamazsın.“ Nisa
145
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder