2 Temmuz 2012 Pazartesi

Diyanet, hâlen CHP oligarşisi hegemonyasında…


Diyeceksiniz ki sadece Diyanet mi, Diyanetin bağlı bulunduğu 11 yıllık Ak Parti hükümeti farklı mı? Siyaseti ekonomik bir inovasyon göz boyamasıyla çözülemeyen temel sorunları sözde yeni fikirler üreterek çözmüş gibi göstermek suretiyle çok daha beter kökleştiren Ak Parti, Diyaneti de vahyin buyrukları doğrultusunda değil laik düşünceye göre gütmektedir.

Laiklik, Allah olan iman ve inancı reddedip aklın üstünlüğünü kabul eden bir Allahsızlık ise de, Ak Parti; laikliği inançlara özgürlük, inançlılara yahut inançsızlara eşit mesafe olarak tanımlıyor. Laik ilkesine mecburiyetini laikliğin anlamını bozarak aşabileceğini düşünen Başbakan Erdoğan, özellikle Müslüman vatandaşlarının fetva mercii Diyaneti de Allah ve Resulünün hükümlerinden uzaklaştırarak laik rejimin boyunduruğuna mahkûm kıldığından, geçmişte Diyanet ne ise, bugünde değişmemiştir.
Daha açık bir ifadeyle, Allah ve Resulü sözde olmasa da özde İslam’dan ve Müslümanlardan koparılmıştır. Laik rejimin müsaade ettiği ucube bir dini temsil eden Diyanet’in vahiyle hiçbir işi bulunmamaktadır. Dolayısıyla Diyanet, İslam’ın değil CHP’nin koyduğu kurallarla görevini yapmaktadır.

Türkiye’de kayıtsız-şartsız İslam’ın buyruklarına göre varlığını sürdürmesi gereken ancak özgür bırakılmayan tek kurum, Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Hatırlanacağı üzere Ak Parti iktidarıyla Diyanet’in başına getirilen ve uzun süre görevinin başında tutulan Ali Bardakoğlu adlı Türk Papası, dinler arası diyalog adına ayetleri ayaklar altına almış, Vatikan’ı memnun edebilmek için Hıristiyan ve Yahudiler aleyhindeki ayetleri ve İslam’ın tek din olduğu hükmünü dahi vaazlarda yasaklaştırmıştı.

Seküler yani laik düzenle mücadele edeceğine İslam’ı söz konusu din dışı sisteme peşkeş çeken Diyanet, tüyü yolunmuş sıska bir kaz gibi laikliğin zoraki rıza gösterdiği konularda vaaz ve fetvalarını sürdürmektedir.

Müslüman milletimizi aydınlatabilmek için Başbakan Erdoğan’ın kürtaj ile ilgili müspet yaklaşımını fetvayla taçlandıran Diyanet, Kur’an hasmı CHP’nin laik devletle bağdaşmadığı tepkisiyle karşılaşmıştı. Oysa Diyanet, Başbakan Erdoğan’ın cesaretlendirmesiyle değil Müslümanları ilgilendiren her konuya güncel yaklaşabilmeli ve sözde iman ettiği Allah’tan cesaretlenmelidir.
Kürtaj gibi bebek katilliğiyle ilgili Diyanet açıklaması bile laikliğe aykırı bulunabiliniyor ise, sanki İslam; namaz, oruç ve hacdan ibaretmişçesine hapsedilebilmesi, Allah’a apaçık bir isyan ve ayetlerini laiklik adına satmaktır.

Gerek Diyanet gerekse ilahiyatçılar aynı konuları işler, hurafe ve rivayetlerle dolu anlatımları yanı sıra,  Peygamberimizin düzen ve yaşamından bahsederler ama güncelleştirmeye cesaret edemezler. Neymiş efendim, dini siyasete alet etmek olurmuşlar! Eğer Allah varlığını sürdürüyor ve dini İslam da kıyamete kadar geçerli tek din ise, böylesi bir yasağı koymak kimin haddinedir ki Yaratıcı’dan değil de yaratıkların gücünden çekinerek asi olabilelim! Kur’an’a bağlılıktan dem vurup da ayetleri laikliğe aykırılık gereği Müslümanlara açıklamayandan daha zalim kim olabilir?

CHP, ateist kâfir ya da laik veya Kemalist olabilir, kimileri de Hıristiyan, Yahudi, Zerdüşt veya başka dinlerden olabilir; neden vahye karşı bu kadar şiddetli düşmandırlar? Kimseye zorla inancını değiştirmesi istenmediği veya açıklanacak ayetlerin onları için bağlayıcı bir hükmü bulunmadığı halde; neden Müslümanların öğrenmelerine karşılar? Bu hareket Müslümanlara karşı apaçık bir savaş ilanı değil midir? Neden Diyanet’i laiklik karşıtı olmakla suçluyorlar? Yoksa laiklik ve Atatürkçülük gereği İslam’ın tanrısı onlar mı ki, hükümleri yasaklama, kısıtlama yahut reform etme yetkisini kendilerinde görebiliyorlar? Neden yanlışları İslam’a göre düzeltmiyorlar da İslam’ı yanlışa göre yorumlayarak yanlışı meşrulaştırıyorlar?

CHP, Allah uğruna şehid olabilmek için sabırsızlıkla sıralarının gelmesini bekleyen Müslüman milletimizi öyle zehirleyip dünya metalığına dönüştürdü ki, artık analara, babalara, eşlere, çocuklara, hısım ve akrabalara şehidliği korkunç bir ölüm zannettirerek cennete düşman hale getirtmiştir.

Yüce Allah, Tevbe Süresi 111. Ayette, iman etmiş Müslüman bir kulun, ancak Allah yolunda canını vermesiyle cenneti satın alabileceğini açıkça buyurmuş, dolayısıyla şehidlikten öte bir iman ile cennete kavuşulabilmesinin zorluğunu hükme bağlamıştır.

Ömürlerini savaş meydanlarında geçirerek şehid düşenlerin yanında vücutlarında ok, kılıç ve mermi yarası olmayan ecdadımızın varisleri olarak savaştan kaçan bir inançsızlığa uğramamızın bedelini, başta terör örgütleri olmak üzere önüne gelenin ülkemize saldırmasıyla ödüyoruz.

Geçmişte savaşa katılmayan oğullarını evlatlıktan reddeden ve şehid haberi aldıklarında sevinçlerinden Allah’a şükreden anaların yerini ağıtlar yakan ve beddualar sıralayan anaların alması, nasıl tükendiğimizi açıkça ortaya koymaktadır.

CHP’nin kukla Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Analar ağlamasın, gençler ölmesin” sözleriyle ülkeye öyle bir düşmanlık yapmış ki, ciddi bir savaş esnasında cepheye koşacak bir vatandaş bırakmamanın temelini atmıştır. Savaşa gerek olmadığını tüm bölgeye barış getireceğini açıklayan kukla, daha ülkesinde özellikle Müslüman olanlarla çatışmakta, inancını yaşamak isteyen halkıyla sinsice mücadele ederek arkadan vurmaktadır. Önce halkıyla barışsın, sonra komşulara sıra gelsin! Ama iktidara geldiğinde AB’nin bile düze çıkaramadığı Yunanistan’ı bataklıktan çıkaracağını vaat eden o kukla değil miydi?  Örneğin benimle barış yapabilir mi? Allah kurallarından taviz vermeyen bir Müslüman olarak ben, nasıl onun bir düşmanım ise, o ve partisi de benim düşmanımdır.
   
Diyanet’e hayati bir görev düşmektedir. Şehidliğin bir ölüm değil cennete giriş anahtarı olduğunu her platformdan ziyade camilerde dillendirmeli, özellikle ağlayan ana ve babaların yüreğini ferahlatacak vaaz yapmalıdır. Müslüman gençlere savaşarak şehid olmaktan kaçmamalarını, kurtuluş için şehidlikten başka bir yolun bulunmadığını öğütlemelidir. Nefsin peşinde koşarken sarp ve sağlam kalelerde dahi olunsa asla ölümden kaçılamayacağını, madem ölümden kurtuluş yok ise, Allah yolunda mücadele ederken şehid olmanın müjdesini anlatmalıdır.

Her geçen gün savaşmayı aptallık ve gereksiz bir ölüm bulan insanlarımızın artışıyla çok büyük bir tehdit altında olduğumuz gerçeğine odaklanarak milletimiz bilinçlendirilmeli, iyinin baki kılınabilmesi için kötüyle savaşın kaçınılmaz olduğu zihin ve kalplere nakşedilmelidir.

Belki CHP yine tepki göstererek laik karşıtı olduğunu haykıracak ama bu vatan ateist CHP’nin değil, Müslümanların Allah-Allah nidalarıyla canlarını vererek sahip oldukları vatandır.

“Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, büyük kazançtır.” Tevbe 111

Bu ayet öylesine bir müjdedir ki, Tevrat ve İncil’in hak olduğu dönemlerde dahi iman etmiş müminlerin dikkatleri çekilmiş ve Kur’an’ı Kerim’de, sadece bu ayet ile ilgili hem Tevrat hem de İncil’de vurgulandığının altı çizilmiştir. 

Hiç yorum yok: