Diyeceksiniz ki sadece Diyanet mi,
Diyanetin bağlı bulunduğu 11 yıllık Ak Parti hükümeti farklı mı? Siyaseti
ekonomik bir inovasyon göz boyamasıyla çözülemeyen temel sorunları sözde yeni
fikirler üreterek çözmüş gibi göstermek suretiyle çok daha beter kökleştiren Ak
Parti, Diyaneti de vahyin buyrukları doğrultusunda değil laik düşünceye göre
gütmektedir.
Laiklik, Allah olan iman ve inancı reddedip
aklın üstünlüğünü kabul eden bir Allahsızlık ise de, Ak Parti; laikliği
inançlara özgürlük, inançlılara yahut inançsızlara eşit mesafe olarak
tanımlıyor. Laik ilkesine mecburiyetini laikliğin anlamını bozarak aşabileceğini
düşünen Başbakan Erdoğan, özellikle Müslüman vatandaşlarının fetva mercii
Diyaneti de Allah ve Resulünün hükümlerinden uzaklaştırarak laik rejimin
boyunduruğuna mahkûm kıldığından, geçmişte Diyanet ne ise, bugünde
değişmemiştir.
Daha açık bir ifadeyle, Allah ve Resulü sözde olmasa da özde
İslam’dan ve Müslümanlardan koparılmıştır. Laik rejimin müsaade ettiği ucube bir
dini temsil eden Diyanet’in vahiyle hiçbir işi bulunmamaktadır. Dolayısıyla
Diyanet, İslam’ın değil CHP’nin koyduğu kurallarla görevini yapmaktadır.
Türkiye’de kayıtsız-şartsız İslam’ın buyruklarına
göre varlığını sürdürmesi gereken ancak özgür bırakılmayan tek kurum, Diyanet
İşleri Başkanlığıdır. Hatırlanacağı üzere Ak Parti iktidarıyla Diyanet’in
başına getirilen ve uzun süre görevinin başında tutulan Ali Bardakoğlu adlı
Türk Papası, dinler arası diyalog adına ayetleri ayaklar altına almış, Vatikan’ı
memnun edebilmek için Hıristiyan ve Yahudiler aleyhindeki ayetleri ve İslam’ın
tek din olduğu hükmünü dahi vaazlarda yasaklaştırmıştı.
Seküler yani laik düzenle mücadele
edeceğine İslam’ı söz konusu din dışı sisteme peşkeş çeken Diyanet, tüyü
yolunmuş sıska bir kaz gibi laikliğin zoraki rıza gösterdiği konularda vaaz ve fetvalarını
sürdürmektedir.
Müslüman milletimizi aydınlatabilmek için
Başbakan Erdoğan’ın kürtaj ile ilgili müspet yaklaşımını fetvayla taçlandıran
Diyanet, Kur’an hasmı CHP’nin laik devletle bağdaşmadığı tepkisiyle
karşılaşmıştı. Oysa Diyanet, Başbakan Erdoğan’ın cesaretlendirmesiyle değil
Müslümanları ilgilendiren her konuya güncel yaklaşabilmeli ve sözde iman ettiği
Allah’tan cesaretlenmelidir.
Kürtaj gibi bebek katilliğiyle ilgili Diyanet
açıklaması bile laikliğe aykırı bulunabiliniyor ise, sanki İslam; namaz, oruç
ve hacdan ibaretmişçesine hapsedilebilmesi, Allah’a apaçık bir isyan ve
ayetlerini laiklik adına satmaktır.
Gerek Diyanet gerekse ilahiyatçılar aynı
konuları işler, hurafe ve rivayetlerle dolu anlatımları yanı sıra, Peygamberimizin düzen ve yaşamından bahsederler
ama güncelleştirmeye cesaret edemezler. Neymiş efendim, dini siyasete alet
etmek olurmuşlar! Eğer Allah varlığını sürdürüyor ve dini İslam da kıyamete
kadar geçerli tek din ise, böylesi bir yasağı koymak kimin haddinedir ki Yaratıcı’dan
değil de yaratıkların gücünden çekinerek asi olabilelim! Kur’an’a
bağlılıktan dem vurup da ayetleri laikliğe aykırılık gereği Müslümanlara
açıklamayandan daha zalim kim olabilir?
CHP, ateist kâfir ya da laik veya Kemalist
olabilir, kimileri de Hıristiyan, Yahudi, Zerdüşt veya başka dinlerden
olabilir; neden vahye karşı bu kadar şiddetli düşmandırlar? Kimseye zorla
inancını değiştirmesi istenmediği veya açıklanacak ayetlerin onları için
bağlayıcı bir hükmü bulunmadığı halde; neden Müslümanların öğrenmelerine
karşılar? Bu hareket Müslümanlara karşı apaçık bir savaş ilanı değil midir? Neden Diyanet’i laiklik karşıtı olmakla suçluyorlar? Yoksa laiklik ve
Atatürkçülük gereği İslam’ın tanrısı onlar mı ki, hükümleri yasaklama,
kısıtlama yahut reform etme yetkisini kendilerinde görebiliyorlar? Neden
yanlışları İslam’a göre düzeltmiyorlar da İslam’ı yanlışa göre yorumlayarak
yanlışı meşrulaştırıyorlar?
CHP, Allah uğruna şehid olabilmek için
sabırsızlıkla sıralarının gelmesini bekleyen Müslüman milletimizi öyle
zehirleyip dünya metalığına dönüştürdü ki, artık analara, babalara, eşlere,
çocuklara, hısım ve akrabalara şehidliği korkunç bir ölüm zannettirerek cennete
düşman hale getirtmiştir.
Yüce Allah, Tevbe Süresi 111. Ayette, iman
etmiş Müslüman bir kulun, ancak Allah yolunda canını vermesiyle cenneti satın
alabileceğini açıkça buyurmuş, dolayısıyla şehidlikten öte bir iman ile cennete
kavuşulabilmesinin zorluğunu hükme bağlamıştır.
Ömürlerini savaş meydanlarında geçirerek şehid
düşenlerin yanında vücutlarında ok, kılıç ve mermi yarası olmayan ecdadımızın
varisleri olarak savaştan kaçan bir inançsızlığa uğramamızın bedelini, başta
terör örgütleri olmak üzere önüne gelenin ülkemize saldırmasıyla ödüyoruz.
Geçmişte savaşa katılmayan oğullarını
evlatlıktan reddeden ve şehid haberi aldıklarında sevinçlerinden Allah’a şükreden
anaların yerini ağıtlar yakan ve beddualar sıralayan anaların alması, nasıl tükendiğimizi
açıkça ortaya koymaktadır.
CHP’nin kukla Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu, “Analar ağlamasın, gençler
ölmesin” sözleriyle ülkeye öyle bir düşmanlık yapmış ki, ciddi bir savaş
esnasında cepheye koşacak bir vatandaş bırakmamanın temelini atmıştır. Savaşa
gerek olmadığını tüm bölgeye barış getireceğini açıklayan kukla, daha ülkesinde
özellikle Müslüman olanlarla çatışmakta, inancını yaşamak isteyen halkıyla
sinsice mücadele ederek arkadan vurmaktadır. Önce halkıyla barışsın, sonra komşulara
sıra gelsin! Ama iktidara geldiğinde AB’nin bile düze çıkaramadığı Yunanistan’ı
bataklıktan çıkaracağını vaat eden o kukla değil miydi? Örneğin benimle barış yapabilir mi? Allah kurallarından
taviz vermeyen bir Müslüman olarak ben, nasıl onun bir düşmanım ise, o ve
partisi de benim düşmanımdır.
Diyanet’e hayati bir görev düşmektedir.
Şehidliğin bir ölüm değil cennete giriş anahtarı olduğunu her platformdan
ziyade camilerde dillendirmeli, özellikle ağlayan ana ve babaların yüreğini
ferahlatacak vaaz yapmalıdır. Müslüman gençlere savaşarak şehid olmaktan
kaçmamalarını, kurtuluş için şehidlikten başka bir yolun bulunmadığını
öğütlemelidir. Nefsin peşinde koşarken sarp ve sağlam kalelerde dahi olunsa
asla ölümden kaçılamayacağını, madem ölümden kurtuluş yok ise, Allah yolunda
mücadele ederken şehid olmanın müjdesini anlatmalıdır.
Her geçen gün savaşmayı aptallık ve
gereksiz bir ölüm bulan insanlarımızın artışıyla çok büyük bir tehdit altında olduğumuz
gerçeğine odaklanarak milletimiz bilinçlendirilmeli, iyinin baki kılınabilmesi
için kötüyle savaşın kaçınılmaz olduğu zihin ve kalplere nakşedilmelidir.
Belki CHP yine tepki göstererek laik
karşıtı olduğunu haykıracak ama bu vatan ateist CHP’nin değil, Müslümanların Allah-Allah
nidalarıyla canlarını vererek sahip oldukları vatandır.
“Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar
Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir vaaddir.
Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O'nunla yapmış
olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, büyük kazançtır.” Tevbe 111
Bu
ayet öylesine bir müjdedir ki, Tevrat ve İncil’in hak olduğu dönemlerde dahi
iman etmiş müminlerin dikkatleri çekilmiş ve Kur’an’ı Kerim’de, sadece bu ayet
ile ilgili hem Tevrat hem de İncil’de vurgulandığının altı çizilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder