Türk
milleti ateist midir ki laik devlet hüküm sürebiliyor?
Dini olan toplumların laik bir rejimi kabul
edebilmeleri akli midir?
Laik
yapı üzerine inşa edilen bir anayasada İslam yahut başka bir din dikte
edilebilir mi?
Acaba Hıristiyan ve Yahudi cemaatler olmasaydı;
İslam’a mahsus inanç ve ibadet özgürlüğüne hak tanınır mıydı?
Laik
bir devletin uluslararası İslami örgütlere üyeliği ve Müslüman bir milleti
temsili meşru mudur?
Laik devletin ilkelerine mahkûm bir Diyanet,
İslami midir?
Laiklik
ile din örtüşebilir mi?
Atatürk ilkelerini Allah’ın ilkelerinden üstün
tutan bir devlet, putperest değil midir?
Allah
anayasasını reddeden bir millet, Müslüman olabilir mi?
Dinin siyasete emretmesine karşı çıkılarak
hükümlerine müdahale etme cüretinde bulunabilen bir devlet, totaliter değil
midir?
Müslümanların
Allah yasalarına göre devletleşmesi dinen zaruri bir buyruk olduğu halde; Müslümanların batıl bir rejimi kabul etmeleri
küfre sebep olmuyor mu?
Müslümanlığın imani temel kriteri, anayasaları
Kur’an’ı Kerim muhtevasında devletleşmeleri olmazsa olmaz vahyi bir şart değil
midir?
Allah
ve Resulünün verdiği hükümlere göre hükmetmeyen bir anayasa batıl değil midir?
İslam’ın şartlarını beşe indiren devlet,
dini baskı altında tutmuyor mu?
İbadet,
bağlı olan dinin tüm kurallarına kayıtsız-şartsız itaat olduğu halde; inanç ve
ibadet özgürlüğü bir manipülasyon değil midir?
Nasıl inanılıp ibadet edileceği hükmü
devlete mi, dinin sahibi Allah’a mı aittir?
Dile
ve ırka tanınan haklar ve hürriyet, neden dine tanınmıyor?
Dil ve ırk adına yapılan isyanlar meşru
oluyor da, neden din adına yapılan mücadeleler terörizmle özdeşleştiriliyor?
Allah,
İslam’ın egemenliği uğruna cihadı emrederken; laik devletin yasak koyması
karşısında kime itaat edilmelidir?
Hak olan tek din İslam’ı meşrulaştırabilmek
için hiçbir hükmü kalmamış Hıristiyanlık ve Yahudiliğe meze mi yapılma
zorunluluğu vardır?
Allah’tan
başka bir güce, yardım ve desteğe ihtiyaç duyan bir Müslüman, Müslüman mıdır?
Kulluğa iman etmiş bir insan; Allah’tan
başkasına sığınabilir, emirlerini tartışabilir ya da yorumlarla savsaklayabilir
mi?
Müslümanların anayasaları Kur’an’ı Kerim değil midir?
Yapılan yeni anayasa çalışmaları eskisi
gibi tamamen batıl olup, nefsin yani şeytanın yolunu aydınlatan yakamozlarla
süslenmektedir. Yaratıcı’nın değil şeytanın egemen olacağı düzenlemeden çok
daha dehşetli şerlerin üreyeceği Allah’ın bir vaadidir.
Hiçbir dini içinde
barındırmayıp verilen yüzeysel bir dini özgürlük, ancak laikliğin razı olduğu kültürel
bir teolojidir.
Hilafetin
yıkıldığı gün, Fatih’te cemaatle namaz kılan topluluk, sivrisineklerin
istilasını uğrayarak secdeye vardıklarında sivrisinekleri ezmelerinden ötürü
üzerlerine kan bulaşmış. Elbiselerine kan bulaşmasından dolayı namazlarının
kabul edilip edilmediği kuşkusuna kapılmışlar. Fetva alabilmek için zamanın âlimine
başvurmuşlar. Durumu âlime anlatmaları üzerine; âlim, kafasını kaldırarak hiddetli
bakışlarla “ey bre gafiller” demiş. Hilafet yıkılmış, siz namazınızın kabul
edilip edilemediğini tartışıyorsunuz. Siz o namazlarınızı Kâbe’de kılsanız dahi
kabul edilmez ve Allah’tan rızalık alamazsınız diyerek, kurtuluşun ancak İslam’ın
egemenliği için yapacağınız mücadeleyle elde edebileceğini haykırdı…
Laik devletin, İslam’ın şartı beştir (zenginlere
beş, fakirlere üç) diye dayatarak kuklası Diyanete de onaylattığı; anlamı
bilinmeyen Kelime-i Şahadet, günde onar dakikadan elli dakika sözde namaz (nefsinde
binbir tilki dolaştığından rekâtını dahi unutabildiğin), yılda otuz gün oruç;
hacca gitmek ve zekât vermek sadece zenginlere mahsus olan seçme bir ibadetle
cennete girilebileceği sananlara; A’raf 179. Ayet yanıt veriyor.
Yeni anayasa; nefse ne kadar galebe çaldırıp
tavan yaptırmış olsa da laik temelli olup; Allah’a, Peygambere ve Kur’an’ı
Kerim’e bir başkaldırı ve tartışmasız şeytanidir. Kesinlikle Müslümanların
kabul edebileceği bir anayasa değilse de, inkârla iman arasında gidip gelerek inkârlarını
arttıran Müslüman kimliklilerin zil takıp oynayacağı bir anayasa olacaktır. Müslüman kimlikli TBMM Başkanı Cemil Çiçek,
bunun apaçık bir örneğidir.
İnsanı yaratan ve
yaşamasını yönetip yönlendiren kim ise; anayasa yapıcı ve düzen kurucuda O’dur.
İyi insan kıstasını sadece Allah belirler,
içerideki düşman olan nefisler tartamaz. Yaratıcısı Allah’a boyun eğmeyen iyi
bir insan olabilir mi? Ancak nefse hizmet ettiği sürece şeytan da iyi bir
varlık olacağına göre iyi veya kötü insan ölçütü; Allah’a bağlılık yahut
asililikle orantılıdır.
Yaratıcı Allah’ın yaptığı mı, yoksa TBMM’nin yaptığı anayasa mı
huzur, güven, hukuk ve adaleti sağlar? Eğer TBMM, Allah’ı aşan bir mutlak
iradeye sahip ise uyalım, değil ise uymak sapıklık değil de nedir?
“Sonra da seni din konusunda bir şeriat sahibi
kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin isteklerine uyma.” Casiye 18
“Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için
yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır,
onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar
gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” A’raf 179
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder