Dileğinde bulunmaya cüret edebilen Başbakan
Yrd. Bülent Arınç’ın içinde yer aldığı hükümetin suçla mücadelesi, ancak nefis
ve partilerine tehdit belledikleriyle sınırlıdır. Onun için toplumu değil
sadece kendilerini koruma maksadı taşıdıkları düşünce ve fiiliyatları, kişiye ve
kuruma özel çıkardıkları yasalarla ortadadır.
Diyeceksiniz ki, 9 vatandaşımızı katleden
İsrail’e ve binlerce insanımızı doğrayan PKK terörüne teslim olup da liderleri
şeytan Apo’yu ev hapsine çıkarmak isteyen Bülent Arınç’ın bir çete liderine
geçmiş olsun dileği mi hayret uyandırmalı?
Bülent
Arınç’ın konuştukça battığı kuyunun dibi cehennem çukurları mı ki, bir türlü
sonu gelmiyor? Gözleri olduğu halde görememesinin, kulakları olmasına rağmen
işitememesinin ve kalbi bulunmasına karşın kavrayamamasının nedeni; Gülenperest
olmasından mıdır?
Fenerbahçe’nin masum bir spor kulübü değil
yargıca tasdikleşmiş bir suç çetesi olduğu, yöneticilerinin yanı sıra binbir
türlü pisliğe bulaşmış suç lideri olan başkanları Aziz Yıldırım’a
desteklerinden ötürü tüm Fenerbahçelilerin de çete üyesi oldukları kanıtlanmıştır.
Sporun özü olan erdemlikle hiçbir ilişiği
bulunmayan Fenerbahçe camiasının toplumun huzur ve güvenine nasıl düşman
oldukları, terörden farksız eylemleriyle malumdur. Bu sebeple Fenerbahçe
üyeliği bir şeref değil, apaçık bir zillettir.
Artlarına taktıkları yığınlarla Parti
liderleri ve din adamları yetmiyormuş gibi geniş tabana sahip kulüp
başkanlarının da ahlakı ve adaleti baltalayan varlıkları toplumu biçmekte,
yabancı düşmanlardan çok daha beter tahribat yapmaktadırlar. En cehennemsi tehlike
o dur ki, kusur ve yanlışların aşk ve tazimle bağlı yığınlarca savunulup desteklenmesi,
dolayısıyla suçların zafere dönüştürülmesidir.
Suç örgütü liderliğinden ve şike gibi bir ahlaksızlıktan
mahkûm olmuş bir başkan, halen Fenerbahçe camiası tarafından saygı
duyulabiliyor ve başkanlığının devamına layık görülebiliyor ise, Fenerbahçe’nin
bir spor kulübü olduğu kabul edilebilir mi?
Şahsının veya kurumsal kimliğinin hata ve
yanlışından dolayı toplumun istikbali adına özür dileyerek kendini izole etmesi
gerekenlerin işledikleri cürümleri bir kahramanlıkmış gibi gösterme çabaları,
korkunç bir fecaattir. Sonuçta siyasetin, cemaatin ve futbol camiasının
müşterek çıkar birliktelikleri, insanı insan yapan değerleri yıkmıştır.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, İstanbul 16. Özel Yetkili Mahkemenin verdiği kararı hiçe
sayarcasına bir geçerliliği olmadığını vurgulayan açıklaması; ''Bu, bir yargı sürecidir. Temyizi olacaktır. Ama
merak ettiğim için kararı aldım, okudum. Belli maddeleri hâkim uygulamış, belli
yasaklar getirmiş. Ama bütün bunların geçerlilik kazanması yüksek Yargıtay'ın
bu kararı tasdik etmesiyle mümkün olacak. Ama tahliye edilmiş olmasının hem
camiasına hem ailesine hem kendisini sevenler için bir sevinç olduğu
kanaatindeyim. Ben de 'geçmiş olsun' dileklerimi iletiyorum'' sözleri;
ifadesinde açıkladığı kişiler ve Fenerbahçe’ye açık bir mesajdır.
Gizli ama anlayanlar için açık bir şekilde;
16. Özel Yetkili Mahkemenin vermiş olduğu hükmü ciddiye almayın, biz gerekeni
yaparak o hükmü bozduracağızdır. Alışageldikleri ya Aziz Yıldırım’a özel bir af
yahut Yargıtay’a baskı uygulatarak beratının temin edileceğidir.
İşte hükümet; nerede adalet!
Geleceğin yeni politikacısı Aziz Yıldırım’ın
ailesine, sevenlerine ve camiasına şer olacağı, şüphesiz bu şerden millettin de
etkileneceği tartışılmazdır.
Ne mutlu bana ki, içinde her türlü şeytanı
barındıran hiçbir kulübün sempatizanı ve taraftarı olmadım! Bu açıdan aptal bir
yığın sürüsüne katılmadığımdan şükürler olsun…
“Herkes birbirine takılmış bir yönde giderken, yığınları
izlemeyecek gücü vermeye çalış oğluma.” Abraham Lincoln
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder