Hayvandan daha aşağı sapkın olduklarını kanıtlıyorlar!
Milletimizin Müslüman olduğunu hala kabul edemeyen bir avuç yaratığın temel eğitimle ilgili 4+4+4 tercih hürriyetine gösterilen insanlık dışı tepkiler, dünyanın hiçbir yerinde şahit olunamayacak bir düşmanlıktır.
Batıl inanışları eğitimi yenilgiye uğratmış, ölçüsüz arzuları terör ve binbir çeşit suçlar gibi acımasız ne var ise, birçok felaketi doğurmuştur. Aydınlığa götürecek tek yolun dinsiz bir eğitim ve bilim olduğu hezeyanları aklı ve duyguları köreltmiş, insani değerlerden bir kırıntı dahi geriye bıraktırmayıp suç imparatorluklarını oluşturmuşlardır.
Ruhsuz bir bedenin ölü olması misali dinsiz bir eğitimle mekaniğe dönüştürülen insanların muhakeme edebilmesi, merhamet gözetebilmesi ve vicdan sahibi olabilmesinin önü kesilmiş, dolayısıyla egoizmle insanlık tüketilmiştir.
Yeni eğitim sistemiyle Kur’an Kursları ve İmam Hatip Okullarına meşruiyet kazandırılacağı gerekçesiyle karşı çıkan ucubeler, diğer taraftan Allah’a ve İslam’a inanan Müslüman olduklarını da söylemekten geri kalmazlar. Şeytanı dahi gıpta ettiren öyle bir maskeye bürünmüşlerdir ki, dinin hümanist ve olumlu yanlarına saygı duyduklarını ama dogma olarak kökten reddedikleri vahiysel inançlardan gençlerin kurtarılma gerekliliği üzerinde yoğunlaşıp, vahyi; yani Allah’ı, Peygamberi ve Kur’an’ı hem okuldan hem siyasetten hem de devletten söküp atabilmek için yalan, hile, fitne, bölücülük ve bozgunculuktan asla vazgeçmemişlerdir.
Zaten laik eğitim çerçevesinde elimine edebilecekleri hesabıyla dini kutsal sayan söylemleri her ne kadar apaçık bir tuzak olsa da, kimilerince itibar görebilmektedir. Dolayısıyla manevi ihtiyacın giderilememesinin müsebbibi, dinsiz bir eğitimdir. “Dinsiz bir bilim topaldır.” A.Einstein
İmanın olmadığı bir vicdandan; saygı, tahammül, bilim, hak ve adalet bekleyebilmek mümkün müdür?
Dinin bir toplumu geriye götürebilen anlayışı, Türkiye’den başka hiçbir yerde işitilemez…
Tamamen masonik bir felsefe olan bu şeytani anlayışı taşıyan CHP, MHP, BDP, TÜSİAD ve bazı sendikalar, semizlendikleri Müslüman bir toplumda meydan okuyabilmeleri, takdir edilir ki milletimizin muhakemesel bir yargıyı yapamamalarındadır.
Onların özgürlük sınırları, dinin başladığı yerde biter. Bir toplumu mahvetmenin yolu olan akılları karıştırmakta en mahir, Türkiye’deki din düşmanlarıdır. Vahyi ve Peygamberi reddeden bir Müslümanlık!
Evrim teorisini temel alan lâik düşünce, savunduğu dinsiz bir "olumlu bilim ve akıl" prensiplerindeki hedefi, gerçekte bilim, akıl ve aydınlanma olmadığı ve doğrudan din karşıtlığıdır. İnsanoğlunun nefsini azdırarak mantıklı gelen hilesel bu anlayış, aslında kamufle edilmiş ateist doğmalı hümanist ve materyalist felsefedir, yani evrim teorisidir.
Ateist yani lâik düşüncenin yegâne amacı, vahyin özünü oluşturan iman esaslarını ortadan kaldırmak, yani vahiysel Kur’an’ı, Allah'ın varlığını, birliğini, her şeyi O'nun yarattığını, insanın her düşünce ve eyleminde doğrudan Allah'a karşı sorumlu olduğu kulluğunu reddettirmektir. Dini, sadece bazı genel ahlâki konularda fikir veren bir "kültürel öğe" haline getirerek kutsallaştırıp din karşıtı olmadıklarını vurgularlar ama "olumlu bilim ve akıl" kisvesi altında topluma ateizmi empoze ederler. Nihai hedefleri ise, zamanla dini bu "kültürel öğe" konumundan da çıkararak, tamamen Allah’ın olmadığı ve dinin hükmetmediği vahiysiz bir dünya inşa edebilmektir.
Türkiye, ünlü mason Lessing'in temel ilkesine bağlı bir eğitim sistemine odaklıdır. “İnsanların olumlu bilim ve akıl ile aydınlatılmasıyla bir gün dine gerekseme kalmayacaktır."
Dinsiz bir rasyonalist ve pozitivist bilimi savunan sönükler; kendilerince insancıl gördükleri en önemli görevlerinin olumlu saydıkları materyalist bir bilim ve akıldan ayrılmamak, bunun evrimde en iyi ve tek yol olduğunu benimseyerek, bu inançları insanlar arasında yaymak, yasalarla güçlendirmek ve halkı Allahsız bilimlerle yetiştirmektir. Bu eğitim sistemi vahşiliği egemen kılmadı mı?
Ne zaman ruhsuz bir insan yaratırlar, o zaman hezeyanları akli ve somut gerçeklik kazanır.
İşte Türkiye’de bu anlayışın savaşı verilmekte, bahis konusu din olunca Haçlı kalıntılar bir araya gelerek, trajikomik mazeretlerle caydırıcı olabileceklerini sanmaktadırlar. Şüphesiz iki kişiden birinin oyunu almış hükümet, Müslüman halkını değil de bir avuç çapulcunun sesine kulak verip pabuç bırakacak bir acizlikte olmayacaktır.
Haftada bir kere seçmeli olarak verilen din kültürü ve ahlak bilgisi öğretisine dahi karşı çıkabilen bir anlayışın Müslüman bir toplumda seslerini yükseltebilmeleri, zilletliğimizin ta kendisidir. Bunlara cesaret veren Müslüman milletimiz, mutlaka kendilerini sorgulamalı ve düşmanlarını elimine edecek imana kavuşmalıdırlar.
Dinsiz zorbaların görünüşteki galibiyetlerine aldanarak mücadeleden kaçıp sinen Müslüman milletimiz; acaba dinleri uğruna canlarını vererek yedi düvele nam salmış o kahraman ecdadın varisleri değil mi? Yoksa Haçlılara karşı kendilerini feda eden ecdadımız din için değil de dinsizlik için mi şehit oldular?
Öğrendiklerinin karşılığını alamayanların, öğrettiklerinden bir karşılık bekleyebilmeleri mümkün müdür? Neden değildir? Çünkü imansız bir bilgi, mezardaki cesetten farksızdır!
Ezbere ve Allahsızlığa dayalı bir eğitim, tıpkı süs eşyası gibidir. Onun için şöhreti öğretmen veya bilim adamı olan süs eşyaları, imanlı bir toplum oluşacak tedirginliğiyle dile gelip ulumakta, dine karşı görülmemiş bir savaş verebilmektedirler. Lakin dine karşı olmalarına rağmen tanrılaştırdıkları benlikleriyle yaşamlarını idare edememekte, her şart ve koşulda haklarında yazılan yazgının pençesinden kurtulamamaktadırlar.
Acaba dinsiz eğitimin sürüngenleri, kariyerlerine rağmen ömürlerinde hiçbir şey keşfedebilmiş ve bir başarı elde edebilmişler midir?
"Derin bir imana sahip olmayan gerçek bir bilim adamı düşünemiyorum. Bu durum şöyle ifade edilebilir. Dinsiz bir bilime inanmak imkânsızdır." A. Einstein
"Benim tek yaptığım, Allah’ın yarattığını insanların kullanabileceği hale getirmek. Bu, Allah’ın eseri, benim değil." G. W.Carwer
"Dünyanın beni nasıl gördüğünü bilmiyorum. Ama ben, kendimi, deniz kenarında oynayan küçük bir çocuk gibi hissediyorum. Uçsuz bucaksız doğrular denizi, bilinmez olarak önümde dururken, şurada ve burada daha düzgün çakıl taşlarını ya da güzel midye kabuklarını toplamakla yetiniyorum." Newton
"Güneş sisteminin, gezegenlerin ve kuyruklu yıldızların harika sistemleri, yalnızca akıllı ve güçlü bir varlığın kudretiyle sürebilir. Bu varlık yalnızca dünyanın ruhunu değil, her şeyi yöneten Allah’tır." Newton
"Uzun yaşamımda öğrendiğim tek şey var. Gerçeklikle kıyaslandığında, tüm bilimimiz ilkel ve çocukça kalmaktadır." A.Einstein
"Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir. Bedende egemen olan aklı, nasıl göremiyor, onun varlığını eserlerinden anlıyorsak, görülmeyen Yüce Allah’ı da eserlerinden keşfedebiliriz." Sokrat
"İnsan eliyle uzayda uçmak şaşırtıcı bir başarı ama uzay, kapılarının çok az bir kısmını insanlara açıyor. Bu delikten evrenin geniş esrarına bakmak, Yaratıcıya olan kesin inancımızı onaylıyor. Evreni var eden üstün bir Etkin Aklı tanımayan bir bilim adamını ve gelişen bilimi reddeden bir din adamını anlamakta güçlük çekiyorum." W. Braun
"Doğayı ne kadar çok incelersem, Yaratıcı’nın eserleri karşısında inancım o kadar çok artıyor. Bilim insanı Allah’a götürür." L. Pasteur
"Bilimle ciddi şekilde uğraşan herkes, tabiat kanunlarında bir ruhun, insanlardan daha üstün bir ruhun olduğuna ikna olur. Bu yüzden bilimle uğraşmak, insanı dine götürür." A. Einstein
"Hangi sahada olursa olsun, bilimle ciddi şekilde ilgilenen herkes, bilim mabedinin kapısındaki şu yazıyı okuyacaktır. "İman et". İman, bilim adamlarının vazgeçemeyeceği bir vasıftır." Max Planck
"Din duygusu ne zaman kaybolsa, bilim, ilhamı olmayan bir deneyciliğe dönüyor." A. Einstein
"Ancak Allah’a inandığım zaman yaşadığımı anladım." Tolstoy
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder