Bu sebeple insanları sapıklığa götüren devletlerdir.
Kökü olmayan kurumuş bir
ağaç, nasıl ayakta duramaz pis bir ağaç ise; vahiysiz düşünceye sahip olan
devlette pistir; sapkındır.
Seküler-laik ve
demokratik bir düşünce düzeyinde nefse hâkimiyet tanınmış olmasından her nefsin
farklı arzu ve istekleri bulunmakta; dolayısıyla devlette başlayan sapıklıkta
sokağı etkilediğinden taviz ve teşvikin önü alınamamaktadır.
Yoksa sokaktaki sapıklık
nedir ki, devlet ahlak şövalyesi kesilebilsin!
Asıl
siyasi sapıklar öyle çoktur ki, sokaktaki sapıklar yanlarında samanlıktaki bir
toplu iğnesi kalmaktadır. Şüphesiz nefis doğrultusunda meşrulaştırılmış bir
ahlak ilkesi vahyi bir kural olmadığından tamamen gelenekseldir ve bozulmada bu
yüzden ortaya çıkmaktadır. Her halükarda nefsin bir ahlak anlayışı olabilmesi
mümkün değildir; velev ki, geleneksel bir anlayışı var ise de o, ahlak değildir’
Kaynağını
Allah’tan ve indirdiği mutlak dininden değil de din dışı seküler-laik düşünceden
alan ahlak anlayışının nasıl yıkıcı bir tahribata yol açtığı hem devlet hem de
sokaktaki sapkınlık ve adaletsizliklerle alenidir.
Her nefse kazandırılan
benliksel ahlak serbestîliği din dışı otoriteyi mahkûm etmiş; dolayısıyla temel
esası vahiy olmayan görsel ve göksel öğretiler ve teşviklerden ötürü “ahlaklı sapıklar” zümresi doğmuştur.
Oysa güvencesi vahiy olmayan bir ahlak,
ahlak değil doğrudan sapıklıktır.
Öyle ki, bir düzende veya toplumda yüz
kızartıcı söz ve davranışlar halkın genelince kabul görebiliyorsa, artık o söz
ve davranışlar yüz kızartıcı olmaktan çıkmıştır. Aksi takdirde gerek devlet
gerekse sokaklardaki hoyratlıklara cüret edilebilir miydi?
Ne var ki, asıl sorun sokaktaki
insanlar değil devletteki, siyasetteki, basındaki, sanattaki ve
üniversitelerdekilerdir.
“Kültürlü insanların
ahlâk çıkmazlarında yardımcı olmak, kültürsüzlere yardımcı olmaktan daha
güçtür.” Wolfgang Van Goethe
Esas sapıklık ve çılgınlık odur ki, Allah ve Resulü’nün hükümlerinin
kabullenilmemesi, eğilip bükülmesi, itaat edilmemesi, vahiy ve sünnetin
engellenmesi, ölçü alınmaması, ortak
koşulması, nefsi isteklerin sindirilmesi, adalete riayet edilmemesi, Allah’ın
koyduğu şeriata karşı çıkılması, İslam dışı güçlere uyulması, ahirete değil
dünyaya meyledilmesi, bilge olarak nefse inanılması, kendini yaratıcısı Allah’a
değil nefsine adayandır.
Sapıklık ya da ahlaksızlık sadece cinsellikten
yani iki bacak arasından ibaret değildir. Ki, öyle olsaydı, mezarda yatan her
ölünün cinselliği ve bacak araları mevzubahis edilirdi. Demek ki, insanı diri yapan
nasıl beden değil ruh ise, sapıklık ve ahlaksızlıkta bedenden ziyade ruhtadır.
Çünkü ruhun aynası bedendir!
Seküler-laik ve demokratik düşünce düzeyinde
insanlar sokağa fırlayıp özgürlük adına “ibneyim,
lezbiyenim, geyim, eşcinselim, biseksüelim, transseksüelim, fahişeyim” diyerek
haykırabiliyorsa, sapık olan, onlara cesaret vererek ayartan devletlerin ta
kendisidir. Hele birde devlet, kerhaneler açarak ahlaksızlığı meşrulaştırmışsa,
devletten başkası fahişe olabilir mi?
Bir toplumun ahlaksız, nankör ve sapık
olmasının müsebbibi neden devlettir biliyor musunuz; özgürlük adına nefisleri
serbest bırakmasındandır. Ki, haksızlık ve adaletsizliklerin sebebi de
devlettir.
Seküler-laik bir ağaçta türeyen her
dal ve yaprak, ahlaksız bir sapık olmak zorundadır. Çünkü kökü başka bir
oluşuma izin vermeyeceğinden atıl direnişte bulunan Müslümanlar da yontulduğundan
hak üzerindeki bir erdemliği alıkoymaktadırlar.
“Bir ülkenin geleceği ve
ilerlemesi sağlam kalelerle, güzel binalarla ve milli geliriyle değil, o
insanların ahlâki değerlerine bağlıdır.” Martin
Luther King
“Şüphesiz inkâr eden ve (başkalarını da) Allah
yolundan alıkoyanlar derin bir sapıklığa düşmüşlerdir.”
Nisa 167
“Dünya hayatını ahirete tercih edenler, Allah yolundan alıkoyanlar
ve onun eğriliğini isteyenler var ya, işte onlar (haktan) uzak bir sapıklık
içindedirler.” İbrahim 3
“Eğer sana cevap veremezlerse, bil ki onlar, sırf heveslerine
uymaktadırlar. Allah'tan bir yol gösterici olmaksızın kendi hevesine uyandan
daha sapık kim olabilir! Elbette
Allah zalim kavmi doğru yola iletmez.” Kasas 50
“(Resûlüm!) Kur'an'ı (okumayı, tebliğ etmeyi ve ona
uymayı) sana farz kılan Allah, elbette seni (yine) dönülecek yere döndürecektir. De ki: Rabbim, kimin hidayeti
getirdiğini ve kimin apaçık bir sapıklık
içinde olduğunu en iyi bilendir.” Kasas
85
“Allah ve Resûlü bir işe hüküm
verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme
hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa
düşmüş olur.” Ahzab 36
“Allah'ın davetçisine uymayan kimse
yeryüzünde Allah'ı aciz bırakacak değildir. Kendisi için Allah'tan başka
dostlar da bulunmaz. İşte onlar, apaçık bir sapıklık
içindedirler.” Ahkaf 32
"Çünkü sen onları
bırakırsan kullarını saptırırlar; yalnız ahlaksız, nankör (insanlar) doğururlar (yetiştirirler)."
Nuh 27
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder