Çünkü
ölüm vardır!
Ne kaçıp kurtulmana izin veriyor; ne geri koydurtuyor;
ne geciktirtiyor; ne bulunulan yeri önemsiyor; ne doğarken nişanlanılan eceli
değiştiriyor; ne güvenilerek uğruna can verilen beşeri gücün muhafazasını takıyor;
ne korku ve tedbiri dikkate alıyor; ne hastalık, yaşlılık, sağlık veya gençliği
dinliyor; ne gece veya gündüzü umursuyor; ne hayır ya da şerde olmana
aldırıyor; ne de âlim veya cahil, zengin yahut fakir, kral ya da köle oluşuna
bakıyor.
Peki, ölüm neyi gözetiyor?
Diriliği,
ölümsüzlüğü; diğer bir ifadeyle ALLAH yolunda gerçekleşmiş olan şehadeti!
Ancak ahiret hayatının varlığına ve
ölümsüzlüğüne inanmayan düşünce, nefsi sadece dünyadan ibaret gördüğünden geçici
olarak kavuşabildiği menfaatleri güvenle özdeşleştirmektedir. Oysa yalnızca
şehitler güven içindedir!
Güvenin yahut güvenli olabilmenin yegâne yolu
ancak mutlak bir iradeyle mümkün olur. Yaratılmış bir insanın da mutlak bir
iradeye sahip olabilmesinin imkânsızlığından güven etkisiz kalmaktadır.
Güven tamamen kaderle orantılıdır. Bu sebeple
kaderini eline alamayan insan, güveni de etkisi altına alamaz.
Kendi aklı, bilgi ve iradesiyle güvene kavuşamayan
insanın hilkatteki eşine güven verebileceğini söyleyebilmesi öyle bir yalandır
ki, ölüm, bela, musibet ve tehlike gerçeği ortada dururken, itibar edende aynı ahmak
ve yalancıdır. Dolayısıyla yalana güvenildiğinden hakikat silinip süpürülmekte;
böylece güven algısı seraptan farksız hal almaktadır.
Bilim ve teknoloji ne kadar ilerleyip
gelişmiş olsa da, yalnızca mümkün olanı bir araya getirmekten başka hiçbir bilinmeyeni,
görünmeyeni ve dokunulamayanı çözemiyor; bedeni insan yapan ruhu üretemiyor; huzur
ve güveni sabit kılamıyor.
Her ne kadar beyinle özdeşleştirilen ‘yapay
zeka’ denilen kuramlarla icat edilemeyen ruh gerçeği kamufle edilmeye çalışılsa
da, ruhun fiziki bir aparatı olan beyin, iddia edilenin aksine sinirsel bir kütle
yani kümbet olup, ancak ruhun güdümüyle işlev kazanmaktadır. Küçücük bir sineği
dahi yaratamayanın insan yaratabilmesi mümkün müdür? Ancak yapay zeka gibi
robotlarla göz boyayıp çalım atmaya kalkışılır. Zaten ruhun bedenden
ayrılmasıyla gerçekleşen ölümle birlikte ne beynin ne de kalbin hayat vermediği
apaçık ortadadır. Ya duygular!
İnsanı insan kılan hisler olduğuna ve beynin de
hisleri doğurmadığına göre yapay zeka ancak yüzeysel programı doğrultusunda
yazılımcısının sınırlı kölesidir ve insanın yerini alabilmesi mevzubahis
değildir. Var olabilmesi için insanın yapacağı yazılıma ihtiyacı vardır ve söz
konusu yazılımda kısıtlıdır.
Bu sebeple ruhu yaratamayan beşer, ne ölümü
durdurabilmekte ne ruh yaratarak bir insan yahut bir canlı meydana
getirebilmekte ne de mutlak bir güveni hasıl kılabilmektedir.
“Allah, eceli geldiğinde
hiç kimseyi (ölümünü) ertelemez. Allah, yaptıklarınızdan
haberdardır.” Münafikün 11
“Allah'a güven. Vekil
olarak Allah yeter.” Ahzab 3
“De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez. O
bizim mevlamızdır. Onun için müminler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler.” Tevbe 51
“Ey insanlar! (Size)
bir misal verildi; şimdi onu dinleyin: Allah'ı bırakıp da yalvardıklarınız (umut
ettikleriniz) bunun için bir araya
gelseler bile bir sineği dahi yaratamazlar. Sinek onlardan
bir şey kapsa, bunu ondan geri de alamazlar. İsteyen de aciz, kendinden istenen
de!” Hac 73
“Her canlı ölümü
tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir.
Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir.
Bu dünya hayatı ise aldatma metaından başka bir şey değildir.” Al-i İmran 185
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Allah'ın, lütuf ve kereminden
kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar
olmaktadırlar.” Al-i İmran 169
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder